Türkiye Organ Nakli Vakfı Başkanı Dr. Eyüp Kahveci, Rektörlüğümüz himayesinde Kadın Aile ve Toplum Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Merkezi (KATUM) tarafından düzenlenen 9. Anneler Üniversitede Okulu 4’üncü gün etkinliklerinde, Türkiye’de organ bağışı ve nakli konusunda önemli bilgiler verdi.
Aynı zamanda Sağlık Bilimleri Üniversitesi Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Birimi Sorumlusu olarak görev yapan Dr. Kahveci, Türkiye’nin organ bağışında varsayılmış rıza sistemine geçmesi gerektiğini söyledi.
Ölü ya da canlıdan alınacak organa ihtiyaç duyulduğu için organ naklinin diğer tıp disiplinlerinden keskin bir şekilde ayrıldığına ve özel yasal düzenlemeleri olduğuna vurgu yapan Dr. Kahveci, özetle “Ülkemizde organ nakli ile ilgili bir kanun var. Kişi hayatta ise kendisinden, beyin ölümü gerçekleştiyse ailesinden izin alınması gerekiyor. İmkanlarınız ne kadar geniş olursa olsun ne kadar iyi bir cerrah olursanız olun ya da çok iyi bir organ nakil ekibinin parçası olun; organ yoksa nakil de olmaz. Organ bulmak da kolay değildir. Bu, sadece sağlık sistemini ilgilendiren bir durum değil. Organ bağışlanması gerekiyor. Peki kim bağışlayacak? Hepimiz bağışlayacağız. Dolayısıyla toplumdaki her bireyin bu konuda bir farkındalığının olması lazım.” diye konuştu. Ülkemizde yaklaşık 30 bin insanın organ nakli beklediğini kaydederek, ölü ve canlıdan organ bağışı ve nakli konusundaki yasal düzenlemeler hakkında bilgi verdi.
“Organ bağışında toplumsal desteğe ve dayanışmaya ihtiyacımız var.”
Ulusal organ nakli sistemini anlatarak konuşmasını sürdüren Dr. Kahveci, Ulusal Koordinasyon Merkezi, Ulusal Koordinasyon Kurulu, Bilimsel Danışma Komisyonları, Bölge Koordinasyon Merkezleri, Donör Hastaneleri, Organ Nakil Merkezleri ve Doku Tiplendirme Laboratuvarları görev alanları ve faaliyetleri hakkında bilgi verdi ve özetle “Türkiye’de 232 organ nakil merkezi var. Bu hastalar için büyük bir şans. Örneğin Doğu Avrupa’nın tamamında bu kadar merkez yok. Türkiye’de sağlık hizmetlerinin yaygınlaşmasında organ nakli gibi ileri tedavi yöntemleri de bulunuyor. Oldukça fazla sayıda merkezde organ, doku ve hücre nakilleri yapılıyor ve insanlarımıza bu hizmetler sunuluyor. Özellikle karaciğer ve böbrek naklinde çok iyi bir deneyime sahibiz. Ama yeterli organ bağışı olmaması bizleri sınırlandırıyor. Şu anda bekleyen hastalarımıza organ bulmakta zorlanıyoruz. Burada da daha fazla toplumsal desteğe ve dayanışmaya ihtiyaç var. Özellikle pandemiden sonra organ bağış sayıları maalesef çok düştü. Bunu hep beraber, dayanışma içerisinde çözmemiz gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
“Ülkemizde 8-10 milyon gönüllü bağışçı olması gerekiyor.”
Organ bağış kartı sistemi hakkında bilgi veren Dr. Kahveci, il sağlık müdürlüklerine başvurarak organ bağışlanabileceğini söyledi ve özetle “Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 650 bin civarında gönüllü bağışçı var. 85 milyonluk bir ülkede bu sayı çok az. Bunun 8-10 milyon bağışçı olması gerekiyor. Bu konuda farkındalık ve davranış değişikliği gerekiyor.” dedi.
“Beyin ölümü tespiti yaptığınız anda kişi tıbben, hukuken ve dinen ölü olarak kabul ediliyor.”
Toplumda beyin ölümü ile ilgili kafa karışıklığı olduğu için organ bağışı konusunda çekinceler olduğunu hatırlatan Dr. Kahveci, özetle “Kişinin hayati fonksiyonlarının devam etmesi için nefes alması gerekiyor. Beyin ölümünde, beyindeki solunum merkezi kapanır yani ölür. Kalp ise, beyinden bağımsız çalışan bir organdır. Beyin ölümündeki bir vakanın solunum destek cihazını kapatırsanız, kalp de vücuttaki tüm oksijeni tükettikten sonra durur. Beyin ölümü gerçekleşmiş kişide kalbin çalışmasının yaşamla ilgisi yoktur. Dolayısıyla beyin ölümü tespiti yaptığınız anda kişi tıbben, hukuken ve dinen ölü olarak kabul ediliyor. Ama bitkisel hayattaki vakalar böyle değildir. Çünkü bitkisel hayattaki insanın solunum merkezi sağlamdır. Bilinç fonksiyonlarının olduğu bölgeler kapalıdır. Bu nedenle bir süre sonra hayata dönme durumu vardır. Ama beyin ölümü ve bitkisel hayat birbirinden farklıdır. Beyin ölümünün geri dönüşü kesinlikle yoktur. Organ bağışı, beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerden yapılır.” şeklinde konuştu.
“Doğuştan herkesin organ bağışçısı kabul edildiği sisteme geçmemiz gerekiyor.”
Organ bağışı konusunda dünyadaki onay sistemleri hakkında bilgi veren Dr. Kahveci, özetle “Dünyada varsayılmış rıza ve bilgilendirilmiş rıza sistemleri var. Türkiye’de bilgilendirilmiş rıza sistemi geçerli. Yani, organ bağışı için izin almak zorundasınız. Doğuştan herkesin organ bağışçısı kabul edildiği sistemler, varsayılmış rıza sistemidir. Bu artık Avrupa ülkelerinin çoğunda uygulanan bir sistemdir. Türkiye’nin de bu sisteme yani varsayılmış rıza sistemine geçmesi gerekiyor. Çünkü insanlara organ bulmakta zorlanıyoruz. Organ bekleyen yakınlarımız olabilir. Yarın kendi başımıza ne geleceğini bilemeyiz; acilen bir organa ihtiyacımız olabilir, hiç tanımadığımız bir insanın organıyla hayata tutunmak zorunda kalabiliriz. Hepimiz birbirimizin sigortası olmak zorundayız. Toplumsal dayanışma bunu gerektirir.” değerlendirmesinde bulundu.
Soru cevap bölümünün ardından Dr. Eyüp Kahveci’ye Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Samettin Gündüz tarafından teşekkür belgesi takdim edildi.