Abant İzzet Baysal Üniversitesi (AİBÜ) Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alişarlı, “Sağlıklı ve Dengeli Beslenme” konusunda verdiği konferansta, hareketli bir yaşam sürdüğümüz takdirde, karbonhidrat ve hayvansal proteinlerin yeterli ve dengeli beslenmede önemli besin öğeleri olduklarına dikkati çekti.
Rektör Alişarlı, 2017-2018 Akademik Yılı’nda geleneksel BAMER Konferansları’nın ilk konuğu oldu. Gülezler Konağı’nda düzenlenen konferansa, Bolu Belediye Başkan Yardımcısı Emine Davarcıoğlu, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erol Ayaz, öğretim elemanları ve öğrenciler katıldı.
Sağlığın temelini yeterli ve dengeli beslenmenin oluşturduğunu anlatan Prof. Dr. Alişarlı, “Vücut, sürekli enerji harcıyor. Eğer yeterli besini alamazsa bu durum, erken yaşlılık, vücudun yıpranması, güç düşüklüğü, direnç kaybı, hastalıklar vb. durumlara yol açıyor. Dengesiz beslenme ise, gerektiğinden çok besin öğesi almakla ortaya çıkıyor ve fazla besin vücutta yağ olarak depolanıyor. Bu da sağlık için zararlı bir durum oluşturuyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar, dengesiz beslenmenin özellikle diyabetin artmasına sebep olduğunu ortaya koyuyor.” diye konuştu.
Günlük enerjimizin çoğunu karbonhidratlardan karşıladığımıza dikkati çeken Alişarlı, “Karbonhidratlar tükendiğinde vücudumuz önce yağları ardından proteinleri kullanır. Örneğin bir futbol maçı sonrası tüketilecek besin maddesi hayvansal protein gibi düşünülür ama aslında karbonhidrattır. Çünkü vücudun harcadığı budur ve yeniden bunu alması gerekir. Ekmek ve patates, önemli karbonhidrat kaynaklarıdır. Tabii, ekmeğin tek başına un olmaması gerekir. İçerisinde muhakkak ceviz, fındık, üzüm vb. olmalı. Bu ekmek, sabah kahvaltısı yerine bile geçebilir.” şeklinde konuştu.
“Hareket Edin”
Yeterli ve dengeli beslenmede, hayvansal proteinlerin de karbonhidratlar gibi çok önemli olduğuna işaret eden Alişarlı, iki besin öğesinin de vücut sağlığı için riskleri olduğunu ancak bu risklerin hareketli bir yaşam tarzıyla önlenebileceğini söyledi.
“En önemli besin kaynaklarından biri de sudur.” diyen Alişarlı, “Su, besinlerin sindirimi için, dokulara taşınmaları ve hücrelerde kullanılmaları sonucu oluşan zararlı atıkların atılması için birebir kaynak. Aynı zamanda beynin besin kaynağıdır. Bu nedenle günlük hayatta su tüketimine önem vermemiz gerekiyor. Vücudun en önemli yapı taşlarından birini oluşturuyor su. Çay ve meyve suyu gibi içecekler, su yerine geçmez. Çünkü bu içeceklerdeki, bağlı sudur, serbest su değil. Mesela su, tuzla birlikte alınırsa bağlanır. Yani içerisindeki su miktarı çok azalır. Çayda, meyve suyunda vb. içeceklerde serbest su miktarı çok azdır. O yüzden de suyun yerini tutmazlar.” dedi.
“Meyve ve Sebze Posalarının Tüketilmemesi Kanser Riskini Arttırır”
Rektör Alişarlı, meyve ve sebzelerin posalarıyla birlikte yenmesini tavsiye ederek, “Genelde meyve suyu içme alışkanlığımız var. Artık elmayı, portakalı soyup yemiyoruz, havuç dahil sularını sıkıp içiyoruz. Oysa bu doğru değil, bunun sürekli bir tüketim tarzı olmaması gerekir. Çünkü bunların posaları özellikle bağırsaklar için çok önemli. Bunların tüketilmemesi, bağırsakların çalışmamasına neden olur. Bağırsak kıvrımlarında nekroz dokular oluşur ve bu durum kanser riskini de arttırır.” ifadelerini kullandı.
Konferansta; şeker, tuz, alkol ve sigara tüketiminin sağlık üzerindeki etkileriyle ilgili de ayrıntılı bilgi veren Alişarlı, hazır gıdalardan da mutlaka uzak durulması gerektiğini kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Örneğin limonlu bir içecek düşünün ama içerisinde limon yok. Limonun aroması, rengi, esansı var ama limon yok ya da elma yok, portakal yok. Kanserin de en önemli sebeplerinden biri bunlardır. Ama tabii bazı gıdalarda da katkı maddesi kullanımı zorunlu olabiliyor, sucukta olduğu gibi. Sucukta, nitrat kullanılıyor. Nitrat, oksijensiz ortamda çoğalarak bir toksin oluşturan ve bu toksinin 1 gr’ı yüzbinlerce insanı öldürebilecek bir bakterinin gelişmesini önlemek için konuluyor. Burada bizlerin yapacağı, bu tür besinleri sık tüketmemek olmalı.”
Öğle yemeklerinin az yenilmesini ya da hiç yenilmemesini tavsiye eden Prof. Dr. Alişarlı, “Eğer öğle yemeği yiyorsak akşam yemeğini daha geç yiyoruz demektir. Aslında asıl riski de bu oluşturuyor. Çünkü akşam, en hareketsiz zamanda yemek yemiş oluyoruz. Bunlarda vücudumuzda yağ olarak depolanıyor.” dedi.
Konferansın sonunda soruları da cevaplayan Alişarlı, çay ve kahvenin sağlığa etkileri konusunda bir soru üzerine, “Çay ve kahve önemli içecekler. Çay, sağlıklı bir içecek. Taze tüketilmeli ve çok demli olmamalı. Özellikle doğuda çayı kıtlama içiyorlar, sıcak içiyorlar ve çok içiyorlar. Çayın kendisi değil ama çok sıcak içilmesi gırtlak kanserine yol açıyor. Kahve ise, günde bir iki fincan kahvenin anti kanserojen olduğu söyleniyor. Ama kavrulduğu için kahvede akrilamid maddesi oluşabiliyor ve bu, hazır kahvelerde daha fazladır. Ben, az kavrulmuş kahveleri, özellikle az kavrulmuş dibek kahvesini tavsiye ederim.” diye konuştu.
Rektör Prof. Dr. Mustafa Alişarlı’ya Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erol Ayaz tarafından teşekkür belgesi takdim edildi. Konferans, konuklara süt ikram edilmesinin ardından sona erdi.