Yüce dinimiz İslâmiyet’i Türk coğrafyasında öğretmeyi gaye edinen ve ömrünü talebe yetiştirmeye ve İslâm’ı benimsetmeye adayan Hoca Ahmet Yesevi hazretleri, Türkiye ve Kazakistan tarafından Ahmet Yesevi adına kurulan devlet üniversitesi Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Prof. Dr. Musa Yıldız tarafından öğrencilere anlatıldı.
Kültürel Gelişim Topluluğu’nun katkılarıyla Rektörlüğümüz tarafından İzzet Baysal Kültür Merkezi Mavi salonda düzenlenen “Hoca Ahmet Yesevi’yi Anlamak” konulu konferansa, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Vahdettin Çiftçi, Genel Sekreter Doç. Dr. Samettin Gündüz ile öğretim elemanları ve öğrenciler katıldı.
UNESCO tarafından 2016 ve 2017’nin Ahmet Yesevi yılları ilan edildiğini hatırlatan Prof. Dr. Yıldız, Hoca Ahmet Yesevi hazretlerinin Yesi şehrinde kurduğu medresesinde yüce dinimiz İslâm’ı öğretmek ve benimsetmek için talebeler yetiştirdiğini söyledi. Vefatının üzerinden 850 yıl geçmesine rağmen önemini ve değerini hiçbir zaman yitirmeyen Hoca Ahmet Yesevi hazretlerinin yaşamının ve felsefesinin, günümüzde de bizlere yol göstermeye devam ettiğini vurgulayan Prof. Dr. Yıldız, O’nun en büyük başarılarından birinin zamanı çok iyi kullanması olduğuna işaret ederek, sözlerine şöyle devam etti:
“Hoca Ahmet Yesevi hazretleri, bizlere diyor ki: ‘Ey benim hayatımda hiç görmediğim Bolu’da eğitim gören değerli torunlarım. Vefatımın üzerinden 850 yıl geçti. 850 yıl sonra Bolu’da anılmaya devam ediyorum. Avrupa’da ve Dünya’da da tanınıyorum. UNESCO, adıma bir yıl ithaf eyledi. Çünkü ben, yaşamım boyunca zamanı çok iyi kullandım. Zamanımın üçte birlik kısmını, bana bunca nimetleri, bu bedeni ve sağlığı ihsan eden Allah’a ibadet etmekle geçirdim. Zira yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de ‘Ben, insanları ve cinleri yalnız bana kulluk etsinler diye yarattım.’ buyurmuştur. Diğer üçte birlik kısmı, öğrenci yetiştirme idealim, Hacı Bektaşi Veli hazretlerinin ifadesiyle 99 bin öğrenci yetiştirmek için kullandım. En son üçte birlik kısımda ise kimseden hiçbir şey beklemedim. Kendi yonttuğum kaşık ve kepçeyi satarak kendimin ve çoluk çocuğumun geçimini sağladım. Çünkü yine Allah-û Teâlâ buyuruyor ki; ‘İnsana çalıştığının karşılığından başkası yoktur.’ Meşhur bir hocaydım, çok öğrencim vardı. Birilerinden bir şeyler istesem bana gönderirlerdi. Ama ben, medreseme gelen kişiye ilk başta ‘Evladım, mesleğin var mı?’ diye sordum. Mesleği olmayana ‘Git, önce meslek edin ve gel’ dedim –Bu sebeple ahiliğin de kurucusu sayılır Hoca Ahmet Yesevi hazretleri- Mesleği olan kişiyi medreseme kabul eyledim. İşte değerli torunlarım, ben bu şekilde yaşadım. Zamanın kıymetini bildim.”
“Hoca Ahmet Yesevi Hazretleri, İslâmiyet’in Türkler Arasında Yaygınlaşmasını Sağladı”
Hoca Ahmet Yesevi hazretlerinin Asya’nın bozkırlarındaki ecdadımız Alperenlere, kendi ana dili olan Türkçeyle ilk defa hitap eden kişi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Yıldız, “Hoca Ahmet Yesevi hazretleri ilk defa burada hikmetlerini Türkçe olarak söylemiştir. Türklerin yaşadığı coğrafya çok geniş olduğu için, İslâmiyet bu coğrafyada çok hızlı yayılamıyordu. Ama ne zaman ki Hoca Ahmet Yesevi hazretleri geldi ve hikmetin diliyle onlara hitap etti, İslâmiyet dalga dalga yayılmaya başladı. Ahmet Yesevi hazretlerinin bir başarısı da Türkçe olarak hitap etmesi oldu.” diye konuştu.
Hoca Ahmet Yesevi hazretlerinin 63 yaşına geldiğinde medresesinin bir köşesine yaptırdığı çilehaneye girdiğini anlatan Prof. Dr. Yıldız, “Yaşı 63’e gelen Ahmet Yesevi hazretleri,
peygamberimizi seven birçok Allah dostlarının yaptığı gibi ‘Haddi aştık’ demişti. Osmanlı kültüründe de vardır bu. Bir kişi yaşı 63’e geldiğinde ya da geçtiğinde ona yaşını sorsanız, ‘Haddi aştık’ diye cevap verirmiş. Hoca Ahmet Yesevi’de hemen medresesinin bir köşesine bir çilehane, halvethane kazdırdı. Ama toplum yaşamından kaçarak uzlete girmedi. Zamanını üçe bölerek yaşamaya ve talebe yetiştirmeye çilehanede de devam etti. Çünkü İslâm’da ‘Nefes aldığınız sürece insanların en hayırlısı, insanlara en faydalı olandır’ denilmektedir. Misyonumuz da budur, Hoca Ahmet Yesevi hazretleri gibi her zaman insanlara faydalı ve örnek olabilmek. Bu misyonumuzu yerine getirirsek o zaman Ahmet Yesevi hazretleri gibi çağlar ötesine mesaj verebiliriz.” ifadelerini kullandı.
Konferansta, 1991 yılında Türkiye ve Kazakistan tarafından Kazakistan’da kurulan bir devlet üniversitesi olan Ahmet Yesevi Üniversitesi’ni tanıtan Prof. Dr. Yıldız, öğrencilerimizi yaz okuluna davet etti. Yıldız, “Yaz okulumuz var, bu yıl 400 civarında öğrencimiz geldi. Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nden de öğrencilerimizi bekliyoruz. Yaz okulunda, neler yapıyoruz? Türkistan’da havalimanına gelene kadar masraflarınızı kendiniz ödüyorsunuz. Burada sizlerle buluşuyoruz ve 3 hafta sizleri misafir ediyoruz. Masraflarınız bize ait oluyor. Kazak Türkçesi ve Rusça öğretiyoruz. Hoca Ahmet Yesevi hazretleri türbesi ve bu coğrafyayı birlikte geziyoruz. Bu sene sizleri de yaz okulumuza bekliyoruz.” diye konuştu.
Konferansın sonunda, Prof. Dr. Musa Yıldız’a Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Vahdettin Çiftçi tarafından üniversitemizin anı tabağı takdim edildi; Prof. Dr. Yıldız ise Prof. Dr. Çiftçi’ye, Ahmet Yesevi’nın ünlü eseri Divan-ı Hikmet’i hediye etti.