Abant İzzet Baysal Üniversitesi (AİBÜ) Birinci Dünya Savaşı’nın 100’üncü yılı dolayısıyla düzenlenen etkinlikler kapsamında önemli bir konferansa ev sahipliği yaptı. Bu kapsamda Thyssen Vakfı ve İstanbul Orient Enstitüsü tarafından Türkiye’de sayılı üniversitede gerçekleştirilen konferanslardan biri de Üniversitemizde düzenlendi. ‘Ulusal Perspektiflerin Ötesinde Harb-ı Umumi’ konulu konferansı Berlin Freie Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oliver Janz verdi.
İzzet Baysal Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen konferansın açılış konuşmasını yapan Rektör Yardımcısı ve Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Gencer, Birinci Dünya Savaşı’nda Avrupa ve Orta Doğu haritasının Osmanlı mirası üzerinden yeniden şekillendiğini ifade ederek, “Kuşkusuz savaşın patlak vermesinde Osmanlı Devleti aktif bir rol üstlenmemiştir ama blokların şekillenmesinde ve savaş esnasında son derece önemli bir rol oynamıştır. Buna karşın savaşın sonunda diğer devletlerle kıyaslandığında Osmanlı Devleti en çok insan ve en çok toprak kaybına maruz kalan devlet olmuştur. Bugünün yakın doğu coğrafyasında Birinci Dünya Savaşı’nın yüzüncü yılını yaşarken, yüz yıl önceki savaşın ortaya çıkardığı statükonun bölgeye barış getirmediği, hâlâ sıcak savaşın yaşandığı görülmektedir. Bölgenin istikrarsız yapısının; komşu ülkeler, Avrupa coğrafyası ve hatta dünya barışı için sorun oluşturduğunu görmekteyiz.” diye konuştu.
Açılış konuşmasının ardından Prof. Dr. Oliver Janz, ‘Ulusal Perspektiflerin Ötesinde Harb-ı Umumi’ konusunda konferans verdi. Birinci Dünya Savaşı’nın gerçek anlamda küresel bir savaş olup olmadığını anlatan Prof. Dr. Janz, bazı tarihçilerin görüşlerine yer vererek, “Avrupa’daki güçler sömürgelerinden gelen kaynakları kullanıyorlar ve savaş Avrupa dışında da yürütülüyor. Bunlar başka savaşlarda da geçerli olan noktalardır. Bundan dolayı bazı tarihçiler şöyle diyor: ‘Birden fazla kıta arasında ve en az 5 tarafın müdahil olduğu savaşlar dünya savaşı olarak görülebilir.’ O halde Birinci Dünya Harbi olarak gördüğümüz savaşı 7’nci Dünya Harbi olarak da görebiliriz aslında. Peki Birinci Dünya Savaşı’nı diğer savaşlardan ayıran neydi? 20’nci yüz yılda gerçekleşen bu iki dünya savaşında farklı farklı bölge ihtilafları tek bir küresel ihtilafta harmanlanıyor. Yani bir ağ yapı oluşturuluyor. Bunun sonucu olarak Avrupa dışındaki güçler de savaşa müdahil oluyor. Yani sadece sömürgeler değil bunların dışında kalan ülkeler de savaşa müdahil oluyor. Ve Birinci Dünya Harbi bunların tam anlamıyla gerçekleştiği ilk savaş oluyor.” şeklinde özetledi.
‘Savaşın Etkileri Günümüzde de Devam Ediyor’
Birinci Dünya Savaşı’nın 1914’te başlayan ve 1918’de biten bir savaş olmadığının altını çizen Prof. Dr. Janz, “Birinci Dünya Savaşı dönemlere ayırmadığımız zaman çok daha uzun bir savaş. Çünkü Osmanlı İmparatorluğu için Birinci Dünya Savaşı 1912 yılında patlak veren Fas kriziyle başlıyor aslında. İtalya’nın Libya’yı işgal etmesi Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflamasının ilk ateşini çakıyor. Balkan savaşları ile devam ediyor. Sonrasında da savaş Rusya ve Avrupa’nın büyük bölümü ile Osmanlı İmparatorluğu için 1918 yılında Rus devrimiyle bitmiyor. Bu uzun Dünya savaşı Rusya’da iç savaşın sona ermesiyle Osmanlı da ise Lozan Barış Anlaşması’nın imzalanmasıyla 1922-1923 yıllarında sona eriyor. Yani halk için 10 yıllık organize bir savaştan, şiddetten ve kolektif bir acı çekmekten bahsetmek mümkün. Bu bölgeleri çok derinden dönüştüren bir savaştan bahsediyoruz ve günümüzde savaşın etkileri hâlâ hissedilmeye devam ediyor.” diye konuştu.
Birinci Dünya Savaşı’nın Avrupa’nın içsel felaketinden daha çok küresel bir savaş olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Janz, konferansında savaşın küresel siyasi ve ekonomik ilişkileri de derinden etkilediğini, ABD ve Japonya’nın yükselişini hızlandırdığını ve küresel bir medya oluşturduğunu da anlattı.
“Sevr Anlaşmasının Bir Değeri Yok”
Soru-cevap şeklinde devam eden konferansta, Sevr Anlaşması ile ilgili bir soru üzerine, Prof. Dr. Janz, Sevr Anlaşması’nın yazıldığı kağıt kadar bir değeri olmadığını, Osmanlı Parlamentosu’nun da bu anlaşmayı onaylamadığını, esas olanın Mondros Mütarekesi’ne karşı Mustafa Kemal Paşa’nın revizyonist hareketi sonucu imzalanan Lozan Anlaşması olduğunu vurguladı.
Öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği konferans verilen kokteylle sona erdi.