Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde (BAİBÜ) küresel iklim değişikliği ve kuraklığın ön plana çıktığı günümüzde, bitki sağlığı ve öneminin ele alındığı, uluslararası katılımlı önemli bir kongre gerçekleştiriliyor.
400’ü aşkın bilim insanı ve sektör temsilcisinin katılımıyla, 24-28 Ağustos 2021 tarihleri arasında online olarak gerçekleştirilen “8. Uluslararası Katılımlı Bitki Koruma Kongresi”, BAİBÜ Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü ev sahipliğinde düzenleniyor.
Kongrenin açılışına; Rektör Prof. Dr. Mustafa Alişarlı, Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürü Dr. Nevzat Birişik, Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda Kontrol Genel Müdür Yardımcısı Dr. Yunus Bayram, Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Vahdettin Çiftçi, Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi ve Kongre Başkanı Prof. Dr. Mehmet Erhan Göre ile 400’ü aşkın kayıtlı katılımcı ve öğrenciler katıldı.
Kongrenin açılış konuşmasını yapan Kongre Başkanı Prof. Dr. Mehmet Erhan Göre, konuşmasında “Ülkemiz ve dünyanın, Covid-19 pandemisi nedeniyle yaşamakta olduğu süreç, bugün bizlere bitkisel üretimin ne kadar stratejik bir değer olduğunu bir kez daha ispatlaması bakımından çok değerlidir. Bugün daha iyi fark edilen bu değer, bitkisel üretimle, onun gerçekleştirildiği toprakları sahiplenme yarışını hızlandırmıştır. Yaşadığımız bu pandemi süreci, insanları birbiriyle olan iletişimden koparıp sekteye uğratırken, onları doğayla, bitkisel üretimle iletişime zorlamış ve bu zorunlu tanışma sonrasında, doğayla daha barışık ve onun sunduğu temizliği, tazeliği ve cömertliği fark eden bireylerin sayısını, tüm dünyada olduğu gibi toplumumuzda da oldukça artırmıştır.” dedi.
Bilim İnsanları ve Sektör Temsilcilerini Bir Araya Getiren Uluslararası Katılımlı Kongrede 268 Bildiri Sunulacak
Bitkisel üretimi en fazla sınırlandıran, tehdit eden ve hatta bazı durumlarda olanaksız hale getirenin, yaşanan bitki koruma sorunları olduğunu vurgulayarak konuşmasını sürdüren Prof. Dr. Göre, “Geçmişten günümüze hep bir değişim içerisinde olan hastalık, zararlı ve yabancı otlarla savaşım stratejileri, sahip oldukları bu karakteristikleri nedeniyle hep güncellenmeyi gerektirmektedir. İşte düzenlenen bu kongre, bitki koruma, araştırma alanında tanınmış akademisyenleri, bilim insanlarını ve sektör temsilcilerini, kendi çalışma alanları ile ilgili deneyimleri paylaşmak ve karşılıklı fikir alışverişi yapabilmeleri için eşsiz bir platform oluşturmayı amaçlamaktadır. Kongrede 268 bildiri sunulacaktır. Bunların 2 adeti çağrılı, 199’u sözlü, 67’si poster bildiridir. Entomoloji seksiyonunda 113, fitopatoloji seksiyonunda 93, biyolojik mücadele seksiyonunda 38 ve herboloji seksiyonunda 22 bildiri yer almaktadır. Kongremize kayıt yaptıran katılımcı sayısı, 400’den fazladır. Kongre aynı zamanda, 17’nci fitopatoloji, 13’üncü biyolojik mücadele, 12’nci entomoloji ve 11’inci herboloji kongresi olma niteliğindedir.” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Göre, “Kongrenin düzenlenmesine katkı sağlayan Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörlüğüne, Tarım ve Orman Bakanlığı’na, Türkiye Biyolojik Mücadele Derneği’ne, Türkiye Entomoloji Derneği’ne, Türkiye Fitopatoloji Derneği’ne, Türkiye Herboloji Derneği’ne ve bu kongremize platin sponsor olarak destek veren Agrobest Grup ve diğer maddi ve manevi katkı veren, sektörde faaliyet gösteren tüm kurum ve kuruluşlara teşekkür ediyoruz. Bunun yanında, bugünün gerçekleşmesini sağlayan Kongre Düzenleme Kurulu’na çok teşekkür ediyorum. Ülkemizin bitki koruma alanında düzenlenen en geniş katılımlı ve en uzun soluklu kongresi olan bu etkinliğimizin tüm paydaşlarımıza, hem akademik hem de sosyal açıdan yararlı olmasını diliyorum.” dedi.
“Ziraat Fakültemiz, Akademik Personeli ile Yürüttüğü Projeler ve Oluşturduğu Bilimsel Yayınlarla Üniversitemiz ve Ülke Çapında Hak Ettiği Yeri En Kısa Zamanda Almıştır.”
Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Vahdettin Çiftçi ise, 8’inci Uluslararası Katılımlı Bitki Koruma Kongresi’nin Ziraat Fakültesi’nin ev sahipliğinde yapılacak olmasından büyük bir onur duyduğunu söyledi.
BAİBÜ Ziraat Fakültesi’nin, 17 Şubat 2002’de Bakanlar Kurulu oluru ile Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi adıyla resmen kurulduğunu, 2014 yılı Şubat ayında kurucu dekan olarak atanmasının ardından fiili olarak faaliyetlerine başladığını kaydeden Prof. Dr. Çiftçi, Ziraat Fakültesi hakkında bilgi vererek, özetle şunları söyledi:
“Fakültenin Ziraat ve Doğa Bilimleri olan adı, 30 Haziran 2020’de Ziraat Fakültesi olarak değiştirilmiştir. Fakültemiz bünyesinde, Bahçe Bitkileri, Tarla Bitkileri, Bitki Koruma klasik bölümlerinin yanında, ilk kez Bolu’da fakültemiz bünyesinde açılan Tohum Bilim ve Teknolojisi, Kanatlı Hayvan Yetiştiriciliği ve Yaban Hayatı bölümleri olmak üzere toplam 6 faal bölüm bulunmaktadır. Fakültemiz 2014-2015 öğretim yılında ilk öğrencilerini Tarla Bitkileri Bölümü’ne alarak eğitim ve öğretim faaliyetlerine başlamıştır. Şu anda 6 faal bölümden Yaban Hayatı hariç, diğer tüm bölümler lisans öğrencisi almakta ve mezun vermektedirler. 6 bölümün tamamında yüksek lisans, Tarla Bitkileri, Bahçe Bitkileri ve Bitki Koruma bölümlerinde doktora programı da bulunmaktadır. Fakültemizde 2020-2021 eğitim yılı itibariyle 474 lisans, 121 tezli yüksek lisans ve 31 doktora öğrencisi olmak üzere toplam 626 öğrenci ile eğitim ve öğretim devam etmektedir. 11 Profesör, 15 Doçent ve 8 Dr. Öğretim Üyesi ve 9 araştırma görevlisi olmak üzere toplam 43 akademik personel görev yapmaktadır. Fakültemiz, 29 Ekim 2014’te temeli atılan binamıza çok kısa zamanda, 2018 yılı Haziran ayında taşınmıştır. 18 bin 500 metrekare kapalı alana sahip fakültemiz binasında, derslikler ve öğretim elemanlarının ofislerinin yanı sıra iklim odaları, soğuk hava depoları, mantarhane, ısıtmalı seralar, laboratuvarlar ile akademik personelimize ve öğrencilerimize eğitim-öğretim ve uygulama imkanları sağlanmaktadır. Ziraat Fakültesi yerleşkesi civarında, 2B arazilerinden araştırma ve uygulama yapmak üzere fakültemize tahsis edilmiş yaklaşık 200 dekar arazi bulunmaktadır. Bu arazilerin tamamı çitle çevrilmiş, bir kısmına kapama meyve bahçeleri kurulmuş, bir kısmında ise tarla bitkileri ile ilgili çeşitli üretimler yapılmaktadır. Genç bir fakülte olmasına rağmen, akademik personeli ile yürüttüğü projeler ve oluşturduğu bilimsel yayınlarla üniversitemiz ve ülke çapında hak ettiği yeri en kısa zamanda almıştır.”
Prof. Dr. Çiftçi, konuşmasını “Desteklerini bizden hiç esirgemeyen başta Rektörümüz Sayın Mustafa Alişarlı’ya, maddi ve manevi desteklerinden dolayı Tarım ve Orman Bakanlığımız ve birimlerine, Bitki Koruma ile ilgili derneklere, ilaç firmalarına, düzenleme heyetine, bilim kuruluna ve en önemlisi katılım sağlayarak kongreyi şenlendiren Bitki Koruma camiasındaki bilim insanlarına ve kongrenin düzenlenmesinde emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum.” diyerek tamamladı.
“Küresel Isınma ve İklim Değişikliği, Bitki Koruma Mücadelemizdeki Yükümüzü Artırıyor.”
Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda Kontrol Genel Müdür Yardımcısı Dr. Yunus Bayram ise, ülkemizin, kendine has iklim ve coğrafi koşulları ve özellikle çeşitli bitki deseni nedeni ile çok zengin bir potansiyele sahip olduğunu kaydederek, “Yaklaşık 24 milyon hektar bitkisel üretim alanı, 13 milyon hektar çayır-mera alanı, 130 milyon ton bitkisel üretim ve 650’nin üzerinde de hastalık zararı ve yabancı otu bir arada düşündüğümüzde, Türkiye’de bitki sağlığının aslında hiç de kolay olmadığını ve olmayacağını görmekteyiz. Bu zararlar içinde; süne, çekirge, tarla faresi, akdeniz meyve sineği, zeytin sineği, domates güvesi, virüs hastalıkları özellikle rutin olarak mücadele ettiğimiz zararlı organizmalar. Ancak küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle yeni zararlı organizmaların da ortaya çıkacağını düşündüğümüzde, yükümüzün giderek artacağı görülmektedir.” dedi.
“Mevcut Mücadele Alışkanlıklarımız Yetmeyeceğinden, Yeni ve Çok Ciddi Önlemler Almamız Gerekiyor.”
“Son 2 yıldır Covid pandemisi ile birlikte seller, heyelanlar, yangınlar, kuraklık, suların çekilmesi-azalması, göletlerin kuruması, aşırı sıcaklık ve benzeri iklim ve küresel ısınma, bize aslında bazı şeylerin ters gitmeye başladığını göstermektedir.” diyen Dr. Bayram, “İnsan sağlığında olduğu gibi, bitki ve hayvan sağlığında da benzer riskler bulunmaktadır. Bu hızlı iklim değişikliği, nem değişikliği, kuraklık, bitki sağlığını da etkilemektedir. Mevcut mücadele alışkanlıklarımızın yetmeyeceği, yeni ve çok ciddi önlemler almamız gerektiğini bizlere anlatmaktadır. Özellikle yeni şartlara karşı, yeni teknolojilerle daha kapsamlı şekilde mücadele edilmesi zorunludur. Aynı zamanda küresel ısınma ve kuraklık ülkelerin tarımsal bitki desenini de değiştirme ihtimali vardır. Daha önce rakibimiz olmayan, tarımsal üretimi zayıf olan ülkelerin, tarımsal üretimi güçlü olan ülkelere rakip olma olasılığı olabileceği gibi, belki de daha önce üretebildiği ürünleri, bundan sonra üretmede zorlanacağı, dolayısıyla tarımsal üretimde de yeni bir rekabetin oluşacağını ve bazı ülkelerin tarımsal ürünlerle ilgili belki de pazarlarını kaybetmeleri olasılıkları söz konusu olacak. Bu durum birçok ülke için gıda arzında bazı daralmalara, bazı sıkıntılara neden olurken, bazı ülkeler için de, tarıma açılmamış alanların tarıma açılmasıyla büyük fırsatlara neden olacaktır. Dolayısıyla bizzat sahada çalışan siz değerli araştırmacıların tecrübeleri ve doğru uyarıları, bize bu konuda yol gösterici olacaktır.” ifadelerini kullandı.
“Bu Zorlukları Yaşamakla Beraber, Bunları İnsan Kaynağımızın Tecrübesiyle Aşabileceğimize İnanıyorum.”
Ülkemizin tarımdaki bu sorunları tecrübeli insan kaynağı ile çözebilecek güçte olduğuna işaret eden Dr. Bayram, “Ülkemiz hamdolsun özellikle bilim insanı kaynağı açısından, Ziraat Fakültelerinin sayısı ve akademisyenleri açısından, aynı zamanda bakanlığımızın nitelik ve personel sayısı açısından, yine tarımsal alanda tecrübeli ve insan kaynağı alanında diğer birçok ülkeye göre daha zengin bir durumdadır. Bu bize büyük bir olanak sağlamaktadır. Dolayısıyla bazı zorlukları yaşamakla beraber, bu zorlukları insan kaynağının tecrübesiyle aşabileceğimize de inanıyorum.” şeklinde konuştu. Kongrenin verimli ve hayırlı geçmesini dileyerek, kongrenin düzenlenmesinde emeği geçen başta Rektörlük ve Dekanlık olmak üzere herkese teşekkür etti.
“Ülkemiz, Bitki Sağlığı Alanında Kıymetli Bir Bilimsel Tecrübeye Sahip.”
Tarım ve Orman Bakanlığı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürü Dr. Nevzat Birişik ise, ülkemizin bitki sağlığı alanında kıymetli bir bilimsel tecrübeye haiz olduğunu belirterek, “Anadolu 12 bin yıllık tarım tecrübesi olan çok kıymetli bir coğrafya. Büyük bir biyolojik zenginliğe sahip. Bu bizi hem bölgemizde, hem de yer kürede kıymetli bir tarım ülkesi kılıyor. Tarımsal üretimimiz itibariyle bugün Avrupa’nın en büyük ülkesiyiz. Dünyanın da ilk 10 ülkesinden biriyiz. Coğrafik doğal kaynaklar açısından baktığımızda bu büyük bir emeğin ürünü. Çünkü Türkiye, toprak varlığı, su varlığı, insan nüfus varlığı itibariyle düşündüğümüzde ilk 10’a hatta ilk 20’ye bile girmiyor. Fakat tarım tecrübemiz, yetişmiş insan iş gücümüz ve dinamik sektörümüz bizi, Avrupa’nın en büyük tarım ülkesi kılıyor.” dedi.
“Bitki Sağlığı Uygulamaları Bugünkü Şartlarda Yapıldığında, Tarımda Verimin 3’te 1’i Kaybediliyor.”
Tarımın, doğal risklere açık, çok zor bir sektör olduğunu vurgulayan Dr. Birişik, özetle şunları kaydetti:
“Kadim tecrübemiz bize şunu gösteriyor: Yapılması gerekeni doğru bir şekilde ve zamanında yapmadığınızda, siz ancak doğadaki zararlılardan, böceklerden geride kalanlarla idare ediyorsunuz. Bu da göçlere, savaşlara, çok büyük insan kayıplarına yol açıyor. Mevcut veriler bize, bitki sağlığı uygulamalarının yerkürede tümüyle bugünkü şartlarda yapıldığında bile, verimin 3’te 1’ini kaybettiğimizi gösteriyor. Biz de bu 30-35 arasında. Yani biz, 150 kg kadar bir bitkisel üretim almak için tohum, gübre her türlü maliyete katlanıyoruz ama 100 kg hasat edebiliyoruz. 50 kilosunu kaybediyoruz. Eğer bitki korumacılar ya da bitki sağlığı uygulamaları olmasaydı, burada elimizde kalacak olan yaklaşık 20 kiloydu. Geri kalan 80’ini de kaybederdik. 7.4 milyar nüfusun bu şekilde beslenme imkanı yoktur. Dolayısıyla biz sosyal adaletin, gıda güvenliğinin de çok önemli bir köşe taşıyız. Diğer yandan küresel iklim değişikliği, mal ve insan trafiği, ticaretin şekli, artan çok sayıda sosyal faaliyet doğal olarak bitki sağlığı ile ilgili her gün riskleri artırıyor. Öyle görünüyor ki, önümüzdeki 100 yılda ya da içinde bulunduğumuz yüzyılda başta abiyotik faktörler olmak üzere, daha çok artacak. Ama burada bir hakkı teslim etmek gerekiyor. 20’nci yüzyılda diğer birçok sektörde olduğu gibi, tarım sektöründe de çok büyük gelişmeler oldu. Gıda üretimi toplamda 16 kat arttı. Burada artışın 3’te 1 kadarı da bitki sağlığından geldi. Yani bizim meslek büyüklerimiz, bir önceki yüzyılda üzerine düşeni fazlasıyla yaptı.”
“Bitkiler Sağlıklı Değilse, Hayvan, Çevre ve Nihayetinde İnsan Sağlığı da Yoktur.”
“Bugün bizim insan sağlığında Covid gibi ciddi bir meselemiz var ama bitki sağlığında da bu kadar riskli ve tehlikeli, yönetilmesi icap eden önemli konularımız var.” diyerek konuşmasını sürdüren Dr. Birişik, “Bazen toplumun genelinin gözünden kaçıyor ama biz tarıma gönül verenler, emek verenler, alın terini burada dökenler ve bitki sağlığına katkı sunanlar biliyor. Örneğin mildiyö’yü yönetemediğinizde insanlar açlıktan ölüyor. Yani İrlanda’da 1.5 milyon insanın ölmesi basit bir hadise değil. Diğer taraftan, eğer bitkileriniz sağlıklı değilse, yeminiz de sağlıklı değil, hayvancılığınız sağlıklı değilse, besininiz de sağlıklı değildir. Bitki sağlığında yapılması gerekenleri doğru yapmıyorsanız, çevre sağlığını da ihmal ediyorsunuz demektir. Dolayısıyla tek sağlık penceresinde bitki sağlığı, çevre sağlığı, hayvan sağlığı ve nihayetinde beşeri sağlık bir bütündür. Bir yönüyle bizim yaptığımız iş de bir hekimliktir. Bitki sağlığı, tek sağlık paradigmasının önemli bir bileşenidir.” dedi.
“Bitki Sağlığı Olarak Tüm Bölgesel, Küresel Aktörlerle Birlikte Çalışıyor Olmamız Gerekiyor. Kongrenin Küresel Katılımlı Olması Bu Anlamda Önemli.”
Konuşmasında, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü hakkında da bilgi veren Dr. Birişik, “Genel Müdürlüğümüz, ülkemizde 1894 yılından beri faaliyet gösteren çok köklü bir teşkilattır. Bu ülkede, birçok bilim dalında henüz pozitif bilimlerle ilgili bir faaliyet yokken, tarım alanında, bitki ve hayvan sağlığında vardı. Bugün itibariyle de ülkemizin en yaygın, en köklü ve en büyük araştırma organizasyonumuz. Bitki sağlığı alanında da, toplam 32 tane bitki sağlığı çalışanı araştırma enstitümüz var. Yıllık 2000 civarında olan proje portföyümüz de ise, 260 kadar bitki sağlığı projesi var. Türkiye’de tam zamanlı bitki sağlığı Ar-Ge’sinde çalışan insan sayımız yaklaşık 250, üniversitede çalışan insanlarımızı dahil ettiğimizde bu sayı 800’ü buluyor. Özel sektörü ve kamunun diğer birimlerini dahil ettiğimizde, Türkiye’de bitki sağlığı ordusu 15.000 kadar. Bu 15.000 kişinin yarattığı ekonomi, 30 milyar TL civarında bir ekonomidir. Bizim, bitki sağlığı olarak tüm bölgesel, küresel aktörlerle birlikte çalışıyor olmamız gerekiyor. Dolayısıyla Erhan hocama teşekkür ediyorum. Kongrenin küresel katılımlı olması önemli. Türkiye’nin varlığına, büyüklüğüne, tarım tecrübesine yakışan şey de budur. Eğer biz, Avrupa’da en büyük tarım ekonomisi isek, tarımın her bilimsel alanında da en azından o ölçekte önde olmamız gerek. Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü olarak da bizim yakın dönemdeki hedefimiz, artık global, küresel bir oyuncu olmak. Çünkü Bolu’da sorun çözmeniz yetmiyor. Batman’da çözmeniz yetmiyor. Tüm Türkiye’de sorun çözmeniz lazım. Ama Bolu’da geliştirilen bir çözüm belki Etiyopya’da da çok büyük bir fayda üretiyor.” şeklinde konuştu.
Rektör Alişarlı: “Uluslararası Geniş Katılımlı, Önemli Bir Kongreyi Üniversitemizde Gerçekleştirmekten Memnuniyet Duyuyorum.”
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alişarlı ise, 8. Uluslararası Katılımlı Bitki Koruma Kongresi’ni geçtiğimiz sene, canlı şekilde, yüz yüze yapmak arzusunda olduklarını belirterek, kongreyi maalesef pandemi nedeniyle ertelemek zorunda kaldıklarını hatırlattı.
Bu yıl uzaktan düzenlenmesine rağmen kongreye çok ciddi bir katılımcının kayıt yaptırdığını, bunun da ‘Bitki Sağlığı ve Koruması” konusunun önemini bizlere gösterdiğine işaret eden Rektör Alişarlı, “Uluslararası kongreye, 400’ün üzerinde bir katılımcı var. Çok farklı alanlarda sunumlar yapılacak. Bundan dolayı da ayrıca memnuniyetimi ifade etmek istiyorum. Bu kapsamda ve önemde uluslararası kongreleri hep birlikte, yüz yüze yapmayı temenni ve arzu ediyoruz. Bugünlerin de yakın olduğunu düşünüyoruz.” dedi.
Rektör Alişarlı: “Bu Kongrede Elde Edilecek Veriler Çok Kıymetli Olacak.”
Salgın sürecinde olduğumuz bugünlerde koruyucu hekimlik kapsamında aşı yaptırmanın önemine işaret eden Rektör Alişarlı, “Salgında şu anda mücadele şekli aşı. Bunları tamamladığımızda ancak salgın hastalıklarla ciddi bir şekilde mücadele edebiliyoruz. Bitki sağlığında da bu böyle diye düşünüyorum. Az önce Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan iki değerli konuşmacımızı dinlediniz. Gıda güvenliği sağlanması, gıda güvenliğinin artırılması, besin değeri ve benzeri konularda çalışmalar yaparken, bu çalışmaları destekleyen, araştırmalara katkı sağlayan, ürünlerin gelişmesine katkı sunan Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğümüz var. Çok değerli Genel Müdürümüz ve Müdür Yardımcımıza ve tüm katılımcılara bu vesileyle ‘hoş geldiniz’ demek istiyorum, kendilerini muhabbetle selamlıyorum. Her iki konuşmada oldukça doyurucu ve katkı sunucuydu. Bu kongrede elde edilecek veriler de aynı şekilde çok kıymetli. Bu kongrenin en büyük araçlarından bir tanesi de, çalışmalar ve Ar-Ge faaliyetleri sonucu elde edilen verilerin, ilgililerle, yetkililerle paylaşılması. Uluslararası çok katılımlı bu kongrenin böyle bir fayda sağlayacağından hiçbir şüphem yok. Bu nedenle, tüm katılımcılara, kongreyi düzenleyen değerli akademisyenlere, katkı sunan sektör temsilcilerine, bilim insanlarına, ilgili kamu kurumu temsilcilerine teşekkür ediyorum. Bütün bunlar kongrenin değerini artırmakta, kıymetli hale getirmekte. 5 gün sürecek kongrenin verimli ve başarılı geçmesini diliyorum.” ifadelerini kullandı.
Açılış konuşmalarının ardından Başkanlığını Prof. Dr. Kadriye Çağlayan’ın yaptığı davetli konuşmacı oturumunda, Prof. Dr. William Earl Fry ve Dr. Marty Williams sunum yaptılar. Ardından 4 gün boyunca sürecek bilimsel oturumlara geçildi.