Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi tarafından, Kadınlar Günü Sempozyumu düzenlendi. Çevrim içi gerçekleştirilen sempozyuma; Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Aydın Him, Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nazmiye Yıldırım, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Sempozyumda ilk sunumu, Üniversitemiz Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Dilek Eroğlu, “Türkiye’de Kadının Güçlenmesini Etkileyen Faktörler” başlığı altında yaptı. Sunumunda, toplumsal cinsiyet kavramını ele alan Dr. Öğr. Üyesi Eroğlu, Türkiye’de doğan bebeklerin daha doğmadan, isimleri, giydikleri, konuştukları ve ürettikleri değer sistemleriyle ayrı tutulmaya başlandığına dikkat çekerek, “Bu değer sistemi, bireyi sadece kadın olduğu için farklı mı kabul ediyor? Evet. Bu değer sistemi, bir cinsiyetin öteki üzerinde bir tahakküm kurmasına mı neden oluyor? Evet.” diye konuştu.
Dr. Öğr. Üyesi Dilek Eroğlu: “Kadının Güçlenmesi, Kendinden Bir Süper Kadın Çıkarması Değil, Potansiyelini Harekete Geçirmesidir.”
Bireylerin kendi yaşamlarını şekillendiren kararların üzerinde tek söz sahibi ve tercih hakkı olmasının güçlenmeyi de beraberinde getirdiğine işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Eroğlu, “Kadının güçlenmesi, herşeyi yapmak için kendinden ulaşılması imkansız bir süper kadın çıkarmaya çalışmak değildir. Potansiyelini harekete geçirebilmektir.” vurgusunu yaptı.
Dr. Öğr. Üyesi Eroğlu, 15 yaş üstü yaklaşık 60 milyonluk nüfusun içinde yer alan kadınların yüzde 73’ünün işgücü piyasasının dışında olduğunu ve dolayısıyla herhangi bir gelirlerinin olmadığını kaydederek, “Kadının yeri evidir, evi erkek geçindirir gibi kültürel engeller, kadınların iş hayatına dahil olmalarını zorlaştırmaktadır. Ev içi, aile, özel alan ve bu alandaki cinsiyete dayalı iş bölümü, kapitalist patriarka çerçevesinde doğal bir alan olarak kurulur ve bu alandaki işler de kadın doğasının bir parçası olarak sunulmaktadır. Cinsiyete dayalı iş bölümü, kadınların yaşamın her alanındaki konumunu olumsuz etkilemektedir. Bu eşitsizliğin en yoğun olarak yaşandığı yerlerden biri, ailedir.” ifadelerini kullandı.
Op. Dr. Ebru Zülfikaroğlu: “Toplumun Cinsiyet Nedeniyle Biçtiği Rol ve Beklentileri, Pek Çok Konuda Eşitsizliği Beraberinde Getirmektedir.”
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Ebru Zülfikaroğlu ise, “Toplumsal Mitlerin Kadın Sağlığına Etkileri” konusunda yaptığı sunumunda, “Toplumun cinsiyet nedeniyle biçtiği rol ve beklentileri, buna bağlı olarak yapılan cinsiyet ayrımı pek çok konuda eşitsizliği ve olumsuz sonuçları beraberinde getirmektedir. Toplumsal cinsiyet, rol ve beklentilerinin etki ettiği ve beraberinde getirdiği eşitsizliğe neden olan alanlardan biri de sağlıktır. Kadın ve erkek arasındaki fizyolojik farklılıklar, cinsiyet mitleri ile abartılı hale gelmekte ve mutlak ayrımlara yol açmaktadır. Yani yeni doğan bir bebeğin biyolojik cinsiyeti olmasına rağmen, toplumsal bir cinsiyeti yoktur.” ifadelerini kullandı.
Kişilerin özellikle cinsellikle ilgili konularda doğru olduğunu düşündükleri, çoğu zaman abartılı, yanlış ve bilimsel olmayan inanışların toplumumuzda yaygın olduğuna işaret eden Dr. Zülfikaroğlu, Türkiye’de cinsel mitler hakkında bilimsel kuruluşlar tarafından yeterli bilimsel çalışma yapılmadığını ve çocukluktan itibaren yeterli eğitim verilmediğini belirterek, “Bu konuya ilişkin bilinmezlikler, bireyde korkuyu körükler. Nedeni bilinmeyen korkular, abartılı olarak kulaktan kulağa dolaşır ve cinsel mitleri oluşturmaya başlar.” dedi.
“Şiddet, Kontrolü Kaybetmek Değildir; Şiddet Uygulamak Bir Seçimdir.”
Bolu Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’nde görev yapan Çocuk Gelişim Uzmanı Zehra Seyhan, “Kadına Karşı Şiddet ve Şiddetin Önlenmesi” konusunda yaptığı sunumunda, Türkiye’de her 10 kadından 3’ünün fiziksel şiddete maruz kaldığını kaydeden Seyhan, “Şiddet, kontrolü kaybetmek değildir. Kontrol kazanmak için yapılan bir eylemdir. Şiddet uygulamak bir seçimdir. Sorumluluğun kabul edilmesi gerekir. Şiddet, hukuken yasak olup, suç teşkil etmektedir. Şiddetin hiçbir haklı gerekçesi yoktur. Şiddetin gerçek sevgi ile değil, kontrol ve güç kurma ile ilgisi vardır.” değerlendirmesinde bulundu.
Zehra Seyhan, kadına yönelik şiddetin sadece kadınları ilgilendiren bir mesele olmadığının altını çizerek, “Şiddetten zarar görenler eşleri, sevgilileri, kızları, hatta anneleri ve kız kardeşleridir. Erkekler, şiddetin durdurulmasında önemli rol oynayabilirler. Şiddet uygulayan erkekler, tüm erkeklerin suçlanmasına neden olmaktadır. Erkekler, şiddet uygulayan arkadaşlarını ya da akrabalarını uyarıp bunu yanlış olduğuna onları ikna edebilirler.” şeklinde konuştu.
“Şiddet Bir Hak İhlalidir ve Hiçbir Haklı Gerekçesi Yoktur.”
Şiddet türleri hakkında açıklamalarda bulunan Seyhan, “Dünyada her yıl şiddet nedeniyle hayatanı kaybeden insan sayısı 1.4 milyondur. Şiddet en çok kadınlara, çocuklara, yaşlılara, engellilere, göçmenlere, evsizlere ve mültecilere yönelmektedir. Şiddet bir hak ihlalidir ve hiçbir haklı gerekçesi yoktur.” dedi.
Şiddetle ilgili ulusal mevzuatımızda bir eksiklik bulunmadığına işaret eden Seyhan, “Ancak şiddetle mücadele kapsamında mevzuatın uygulanmasında ortaya çıkan sorunlara köklü ve gerçekçi bir çözüm için toplumun tüm kesiminin katılımı gereklidir ve yasalara göre de zorunludur. Bu konuda her birimizin sorumluluğu bulunmaktadır.” diye konuştu.
Milli Okçu Merve Nur Eroğlu’nun Başarı Hikayesi
Üniversitemiz Spor Bilimleri Fakültesi Spor Yöneticiliği Bölümü 2’nci sınıf öğrencisi ve Milli Okçu Merve Nur Eroğlu, kadın ve paralimpik sporcu olarak başarı hikayesini paylaştı. 12 yıldır okçuluk sporuyla uğraştığını anlatan Eroğlu, “2011 yılında Bolu İl Emniyet Müdürlüğü’nün Spor Engel Tanımaz projesiyle okçuluğa başladım. Okçuluk sporunu daha önce hiç bilmiyordum. Tekerlekli sandalyede basketbol topu sürerek spora başlamıştım. Basketbola yönelmeye çalıştım ama lise son sınıfta bu projeyle, okçuluk sporuyla tanıştım. 2013 yılında, Türkiye Şampiyonası’nda birinci oldum ve Milli Takıma alındım. 9 yıldır da milli sporcuyum.” dedi.
Azmi ve mücadelesiyle gençlere örnek olan Eroğlu, Milli Takıma girmek için Türkiye Şampiyonaları oluyor. Milli Takıma seçildikten sonra, her ayın 15 günü, farklı illerdeki kamplarda antrenmanlar yapıyoruz. İlk antrenman öğlene kadar sürüyor ve engelli olmak dezavantaj. Çünkü omurilik felçlileri sıcaktan daha çok etkileniyor. Öğleden sonra akşama kadar tekrar bir antrenman yapıyoruz. Benim kullandığım yayın, tek oku çekiş gücü 16 kilo. Yani günde 3 tona yakın kuvvet uygulamış oluyorum, ağırlık kaldırmış oluyorum. Ağırlıktan dolayı da sakatlanmalar olabiliyor.” dedi.
“Birçok Türkiye, Avrupa ve Dünya Derecelerim Var.”
“Sporcu olmadan önce hiçbir şekilde özgüvenim yoktu.” diyen Eroğlu, 2014 yılında Milli Okçu olduğu için Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’nde çalışmaya başladığını belirterek, “2016 yılında, Fransa’da düzenlenen yarışmada, bireysel Avrupa 2’ncisi oldum ve kotayı aldım. 2016 yılında, Rio Paralimpik Oyunlarına katılmaya hak kazandım. 2017 yılında Dünya 2’ncisi, 2018 yılında Avrupa 2’ncisi oldum. 2019 yılında da takım olarak Dünya 2’ncisi olduk. Türkiye’de birçok derecem, Türkiye Şampiyonluklarım var. Dünya kupasında Dünya 1’incisi oldum. 2018 yılında Wold Archery’nin oylama sistemiyle de Dünya 1’incisi seçildim. Hedefim, 6-7 ay sonra bir Avrupa Şampiyonası var; orada derece yapmak. Seneye Dünya Şampiyonası var; orada kotayı alıp, 2024 Paris Oyunlarında ülkemi temsil etmek istiyorum.” ifadelerini kullandı.
Gelincik Kadın Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Üyeleri Projelerini Tanıttı
Bolu SS Demirciler Gelincik Kadın Tarımsal Kalkınma Kooperatifi üyeleri online ziyaret edildi. Demirciler Köyü’nde yaptıkları ‘Anne Eli Değdi’ logolu yöresel ürünleri satışa sunan kadın kooperatifinin çalışmaları hakkında bilgi alındı. Kooperatif üyelerinden Emine Hanım, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle Demirciler Köyü’nde stant açtıklarını vurgulayarak, “Bizleri programınıza davet ettiğiniz için teşekkür ederiz. Biz, Demirciler Köyü’nde 49 kadın, yöresel ürünler, yöresel tatlar yapıp, sizlere ulaştırmaya çalışıyoruz. Bir proje hazırlamıştık. Kadının Emeği, Birliğin Temeli projesi. Bize bu projede çok fazla destek veren oldu. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’na yazmıştık. Tarım ve Orman Bakan Yardımcımız Sayın Fatih Metin Bey, sonrasında Bolu Valimiz Sayın Ahmet Ümit Bey bizlere destek verdi. Özel İdaremiz, Tarım İl Müdürlüğümüz sürecin en başından beri bizim yanımızdaydı. Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğümüz, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanlığımız, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğümüz ve pek çok iştirakçimiz bizlere destek verdi. Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği’nde omuz omuza çalıştığım Hande Dağdeviren hocamla projeye başladık ve sonrasında Burcu Şimşek Hanım’la devam ettik. 14Burda AVM’de bize satış için yer verdi. Sağolsunlar onlar da bizlere çok destek oldular. Şimdi burada da bir yöresel ürünler satış mağazamız var. ‘Anne Eli Değdi’ logolu katkısız, doğal, yöresel tatları sizlerle buluşturuyoruz. Milli Eğitim Müdürlüğümüzün desteği ile bir aşçılık kursu açtık. Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri, kadınlarımızla birlikte aşçılık kursumuzu yürütüyoruz. Kursumuzda hem yemek yapmayı hem sunum yapmayı öğreniyoruz. 15 Nisan’da projemizi tamamlıyoruz ve hepinizi köyümüze bekliyoruz.” diye konuştu.
Soru cevap bölümünün ardından sempozyum tamamlandı.
Çevrimiçi olarak düzenlenen Sempozyumun ardından, Rektör Yardımcısı Aydın Him, Sempozyum Düzenleme Komitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi öğretim elemanları ve öğrencileri birlikte, Bolu Demirciler Köyüne giderek Kooperatif üyesi kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutladılar.