Prof. Dr. Özel : “Deaş, İslâm Dünyasını İstikrarsızlaştırma Projesidir.”

    Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Mefkure Topluluğu’nun düzenlediği “Küresel Sistemin İslâm ve Terör Oyunu” konulu konferansta konuşan İslâm Hukukçusu emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Özel, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra terörün artık küreselleştiğini vurgulayarak, günümüzde İslâm ve İslâm dünyasının Batı tarafından düşman olarak tanımlandığını söyledi.

    İzzet Baysal Kültür Merkezi Pembe Salonda düzenlenen konferansa, Bolu İl Müftüsü Orhan Genç, Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Tanrıkulu, SKS Başkanı ve Mefkure Topluluğu Danışmanı Doç. Dr. Şaban Karasakal, öğretim elemanları ve öğrenciler katıldı.

    Konferansın açılış konuşmasını yapan Doç. Dr. Şaban Karasakal, Türkiye üzerine oynanan oyunlara işaret ederek, “Tarih boyunca hak erleri ve batıl taraftarları hep olmuştur. Biz mevcut durum itibariyle entelektüel derinliğimizi, donanımlı kadrolarımızı, askeri, siyasi ve ticari gücümüzü artırmak zorundayız. Onun için kimliğimizle âlâkâlı, bizi biz yapan değerlere sarılarak duyarlılıklarımızı yeniden gündemde tutmalıyız.” dedi.

    Açılış konuşmasından sonra Küresel Sistemin İslâm ve Terör Oyunu konulu konferansı veren Prof. Dr. Ahmet Özel, küresel sistem ve terör kavramlarının neleri kastettiklerini anlatarak, “Geçen yüzyılda dünya iki büyük savaş gördü. Bu savaşlarda 100 milyona yakın insan öldürüldü, birçok ülke yerle bir edildi. Ülkelerin savaş yoluyla isteklerini diğer ülkelere kabul ettirmelerinin maliyeti çok büyüktü. O yüzden devletler kendileri açısından maliyeti daha ucuz, sonuçları daha belirli, sınırlı birtakım araçlar kullanmaya başladılar. Terör de bunlardan biridir. Ama dünyanın hiçbir yerinde bir terör örgütünün mücadele ettiği devleti dize getirmesi, isteklerini o devlete kabul ettirmesi bugünkü teknolojik ve askeri imkanlar çerçevesinde mümkün değildir.” dedi.

    Siyasi tarihte terörün ilk örneklerinin yerel olduğunu Fransız Devrimi ve günümüzde Filistin’den örnekler vererek açıklayan Prof. Dr. Özel, terörün artık küreselleştiğini vurgulayarak, “Dünya sisteminin küreselleşmesiyle birlikte terörde küreselleşti. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla birlikte ABD tek güç olarak kaldı. Burada Batı için, NATO için yeni bir düşman tanımına ihtiyaç duyuldu. Bu dönemde de İslâm ve İslâm dünyası, düşman tanımında ön plana çıkarıldı. Tek güç olarak kalan ABD’nin özellikle enerji havzaları ve enerji geçit yollarında çeşitli operasyonlarda bulunmak için bir bahaneye, uluslararası hukuk çerçevesinde bir dayanağa, bir gerekçeye ihtiyacı vardı. Tabii burada şu yapıldı: Bütün Müslümanları düşman ilan etmek, İslâm’ın kendisini bir din olarak düşman ilan etmek sağlam bir gerekçe değildi. Dolayısıyla 1990’lardan itibaren ılımlı ve radikal İslâm diye Müslümanları birbirinden ayıran bir söylem ortaya attılar. Bu bölgelere yönelik olarak gerçekleştirilecek siyasi ve askeri operasyonlara meşruiyet kazandırmak için radikal Müslümanlar ve radikal İslâm hedef seçildi ve bunların özgür Batı dünyası ve tüm dünya için tehlikeli olduğu söylendi.” diye konuştu.

    “Terörün küreselleşmesinin bir sebebi de küreselleşmeyle birlikte devlet dışı birtakım aktörlerin ortaya çıkmasıdır.” diyen Prof. Dr. Özel, “Uluslararası sermaye, uluslararası şirketler, hatta uluslararası sivil örgütler devreye girdiler. Uluslararası sermaye, bütün dünyada devletleri idare eden güçlerdir. Biz sanıyoruz ki batıda demokrasi çok gelişmiştir. Seçimlerde halk gider, özgür bir şekilde kendilerini yönetecek insanları seçerler. Bu tamamen bir aldatmadır. O ülkelerde de yönetime gelecek güçleri seçenler, o ülkenin zenginleridir, büyük şirketlerdir. Bunların orduları yoktur. Bunların da dünyanın çeşitli yerlerinde siyasi ve iktisadi emelleri vardır ve bunları kabul ettirmek için terörü bir araç olarak kullanırlar.” dedi.

    “Terörün Küreselleşmesi ve İslâm Dünyasının Düşman Tanımında Ön Plana Çıkmasında Kırılma Noktalarından Biri 11 Eylül’dür”

    Terörün küreselleşmesi ve İslâm dünyasının düşman tanımında ön plana çıkmasında kırılma noktalarından birinin 11 Eylül olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Özel, ihtisası terör olan araştırmacıların 11 Eylül’ü kim yaptı sorusuna verdikleri cevapları anlatarak, “Bu olaydan sonra ABD, Afganistan ve ardından Irak’ı işgal etti ve hâlâ orada. ABD, bunu Usame Bin Ladin’e yüklemekle ne yaptı? İslâm dünyasını ve İslâm dünyası içindeki radikal grupları düşman tanımında ilk sıraya yerleştirmede başarılı oldu. ABD, 11 Eylül’le hem içte hem de uluslararası alanda meşruiyet kazandı.” dedi.

    Batı’nın İslâm dünyasına yönelik sömürgecilik hareketlerini 3 merhalede değerlendiren Prof. Dr. Özel, “İlki, doğrudan işgal dönemidir. 20’nci yüzyılın başlarından itibaren Batı’da birtakım fikri ve siyasi yeni söylemler ortaya çıktı. Bunlar, bütün ulusların bağımsızlığı, toprak bütünlüğü, insan hakları kavramlarıydı. Batı bu fikirleri bütün dünyaya yaymaya çalışırken kendisinin fiilen ülkeleri işgal etmesi mümkün değildi. Batı bu ülkelerden çekilirken o ülkeleri kendi haline mi bıraktı? Hayır, işgal süresince batı düşüncesine, batı hayat tarzına sahip yeni nesiller yetiştirildi. Dolayısıyla Batı, bu ülkelerden çekilirken yönetimlerini kendi düşüncesine sahip nesillere bıraktı, kendisiyle organik ilişkilere sahip ordulara bıraktı. Bu süreçte halkın büyük bir kısmı kendi içlerinden çıkmış batı zihniyetine sahip bu yönetimlere karşı tepki duydular.” şeklinde konuştu.

    El Kaide ve ardından Deaş’ın kuruluşunu ve ABD’nin bu radikal grupları nasıl desteklediğini ayrıntılarıyla anlatan Prof. Dr. Özel, sözlerini özetle şöyle sürdürdü:

    “Deaş bir projedir. Bunun İslâm’la hiçbir âlâkâsı yoktur. Proje hedefine ulaştığında Deaş ortadan kaybolacaktır. Deaş’ın ortaya çıkmasının sebeplerinden biri, kötü bir İslâm imajı ortaya çıkarmaktı. Batı dünyası İslâm’ı düşman olarak tanımladı, bunun gerekçesini ortaya koymak lazımdı. Bu, İslâm dünyasını istikrarsız hale getirme projesiydi. Şu anda bunu yaşıyoruz. Bunu yapmanın temel yolu yine bu gruplara düşüyor. Bu proje de tutmuştur. İstikrar içinde olmayan ülkeler ekonomik, sosyal ve askeri yönlerden gelişemez. Siz gelişemedikçe de batıya karşı ayağa kalkamazsınız. Mesela 30 seneden beri Somali’de istikrar yok. En az 10-15 yıldır TürkKızılayı Mogadişu’da 3 öğün yemek veriyor on binlerce insana her gün. Mogadişu havaalanını biz tamir ettik. Yeni bir hastane yapıldı. Somali halkının refahını düşündüğünü iddia eden El Şebab ise Batı’ya ses çıkarmıyor, gitti, Türk Büyükelçiliği’nin önünde bomba patlattı. Bu El Şebab gerçekten Müslümanlar için mi çalışıyor? Bu çok açık bir örnek değil mi? Bizim bu oyunların farkında olmamız lazım.”

    Konferansın sonunda Prof. Dr. Ahmet Özel’e Bolu Müftüsü Orhan Genç tarafından teşekkür plaketi ve hediye takdim edildi, konferans hatıra fotoğrafı çekiminin ardından sona erdi.

     

    Önceki İçerikGerede MYO’dan Deri Sektörüne Yönelik Önemli Proje…
    Sonraki İçerikRektör Prof. Dr. Mustafa Alişarlı’nın 10 Kasım Anma Mesajı