Ülkemizde çağdaş müzeciliğin kurucusu, ünlü ressam, arkeolog ve bürokrat Osman Hamdi Bey, vefatının 108’inci yılında üniversitemizde düzenlenen panelde anıldı. Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü tarafından düzenlenen panelde, Osman Hamdi Bey’in başta Türk müzeciliği olmak üzere kültür ve sanat tarihimize sağladığı önemli katkılar ayrıntılarıyla ele alındı.
Moderatörlüğünü Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nesrin Kalyoncu’nun yaptığı panelde ilk sunumu, üniversitemizde sanat tarihi alanında çalışmalar yapan Dr. Mehmet Çağlayan Özkurt yaptı. Dr. Özkurt, Osman Hamdi Bey’in henüz öğrencilik yıllarında ülkenin sanatsal ve kültürel yönlenmesinde önemli adımlar atacak yeteneğe sahip olduğunu kanıtladığını vurgulayarak, “Osman Hamdi’nin kişiliğinde var olan öğrenme ve çalışma tutkusu, atılımcı, girişimci yetisi ve iyi bir ressam oluşu, kuşkusuz O’na ülkenin çeşitli alanlarında yararlı olma fırsatını vermiştir.” dedi.
“Osmanlı sanat yaşamında Sanayi Nefise Mektebi ve sanatsal yenilikler, Paris’te egemen olan sanattan, sanatçılardan ve kurumlardan daha ilerici bir davranış ortaya koymuştur.” diyen Dr. Özkurt, “Osman Hamdi adı, Türkiye açısından yeniliğe ve ilericiliğe atılan bir adım olarak değerlendirilebilir.” diye konuştu.
“Türk Müzeciliği, Osman Hamdi Bey’in Müze Müdürlüğü Yıllarında Avrupa Müzeciliğini Aşmıştır.”
İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nden 2014 yılında emekli olan Kütüphaneci Havva Koç ise Osman Hamdi Bey ve Müzeciliğimiz konusunda bir sunum yaptı. Osman Hamdi Bey’in müzeciliğe ilgisinin öğrencilik yıllarının ardından Paris’ten ülkeye döndükten sonra 1878 yılında kurulan müze komisyonunun üyesi olmasıyla başladığını anlatan Koç, Türk müzeciliğinin Osman Hamdi Bey’in müze müdürlüğü yıllarında Avrupa müzeciliğini aştığını söyledi.
Osman Hamdi Bey’in 1884 yılında yeni bir nizamnamenin kabulünü ve uygulanmasını sağlayarak birçok kıymetli eserin uygarlıkların beşiği ülkemizden kaçırılarak Avrupa’daki müzelere nakledilmesini önlediğini anlatan Havva Koç, Osman Hamdi Bey’in, ‘Müze, bir antika ambarı demek olmayıp eski zamanlardan kalarak birçok zahmet ve masrafla ele geçirilen, tarih ve sanata hizmet ve faydaları anlaşılan bir takım nadir ve beğeni toplayan eserin inceleme ve araştırma merkezidir.” sözünün önemine vurgu yaptı.
AİBÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alpaslan Uçar ise Osman Hamdi Bey’in ünlü eseri Kaplumbağa Terbiyecisi’ni ele aldı. Osman Hamdi Bey’i çok yönlü bir sanatçı olmasına değinen Prof. Dr. Uçar, özetle “Osman Hamdi Bey, Türkiye’nin markası aslında. Kaplumbağa Terbiyecisi’nin iki versiyonunu yapmış. Osmanlı kültüründe kaplumbağa terbiyecisi diye bir şey yok. Bu resimde metaforik bir anlam var. Çok romantik ve melankolik bir resim aslında. Toplumun vurdumduymazlığına, Osman Hamdi’nin çaresizliğine, yalnızlığına gönderme yapıyor. Bu resim çok popüler olunca ikinci versiyonu yapılıyor. İkinci resimde ana tema daha yoğun resmediliyor. Figürlü kompozisyon anlayışını resme getiren kişi de Osman Hamdi Bey’dir. Bugün Pera müzesinde sergilenen bu resim aslında bizim Mona Lisa’mızdır.” diye konuştu.
Panel, konuşmacılara teşekkür belgesi ve çiçek takdiminin ardından sona erdi.