Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde düzenlenen Nevruz etkinliğinde, Balkanlar’dan Orta Asya’ya, Kafkaslar’dan Ortadoğu’ya kadar geniş bir coğrafyada tabiatın uyanışını ve baharın gelişini müjdeleyen, gönül coğrafyamızın geçmişten günümüze uzanan ortak kültürünü temsil eden Nevruz Bayramı kutlandı; Nevruz’un önemi ve tarihsel süreci anlatıldı.
Üniversitemiz Bolu Halk Kültürünü Araştırma ve Uygulama Merkezi (BAMER) tarafından, İzzet Baysal Kültür Merkezi Mavi Salonda düzenlenen Nevruz etkinliği, saygı duruşu ve İstiklâl Marşı’nın okunmasıyla başladı. Etkinliğe; Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Aydın Him, Bolu İl Kültür ve Turizm Müdürü Hakan Doğanay ve Müdür Yardımcısı Semra Baykır, Üniversitemiz Uluslararası Öğrenci Koordinatörü ve Öğrenci Dekanı Prof. Dr. İbrahim Kürtül, Bolu Halk Kültürünü Araştırma ve Uygulama Merkezi (BAMER) Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Azize Aktaş Yasa, akademisyenler ve başta Türki Cumhuriyetler olmak üzere uluslararası öğrenciler ve Türk öğrenciler katıldı.
Programın ilk konuşmasını yapan Bolu İl Kültür ve Turizm Müdürü Hakan Doğanay, Nevruz’un her yıl doğanın yeniden doğuşu olduğunu belirterek, özetle “Kış boyunca anne karnında doğacağı günü bekleyen bebek misali, insanlık için her yıl yeniden doğan bir başlangıçtır Nevruz. Doğanın, insanın yeniden yaşama tutunması, yeni bir başlangıçla, bir umutla, bir heyecanla geleceğe sarılmasıdır. Sibirya’dan Kazakistan’a, Azerbaycan’dan Balkanlar’a kadar gecenin karanlığını bölen bir ateş, rengarenk boyanan ve gökkuşağının güzelliğini veren bir yumurtayla evden eve taşınan bir gelenek, 20 milyon metrekareyi aşan Türk coğrafyasının her yanında farklı ritüellerle kutlanan Nevruz Bayramı’dır. Her Nevruz’un güzel günler getirmesi dileğiyle Nevruz Bayramı’nızı kutluyorum.” diye konuştu.
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Him: “Nevruz, Tarihin Derinliklerinden Günümüze Taşınıp Kültürel Bir Değer Olarak Karşımıza Çıkıyor.”
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Aydın Him ise, yeni yılın, ilkbaharın, sevginin, neşenin, kardeşliğin başlangıcı olarak kabul edilen bir barış, hoşgörü ve dostluk bayramı olan Nevruz’u, hep beraber karşılamak, ortak aklın gösterdiği yolda bir ve birlik olmak üzere bu anlamlı etkinlikte bir araya geldiğimizi söyledi.
Yeni Gün anlamına gelen Nevruz’un, tabiatın canlanmasını ve yeniden dirilişi ifade ettiğini kaydeden Prof. Dr. Him, “Nevruz, Kuzey Yarımkürede, tabiata bağlı olarak çok geniş bir coğrafyada yüzyıllardan bu yana kutlanıyor; tarihin derinliklerinden günümüze taşınıp kültürel bir değer olarak karşımıza çıkıyor. Bölgeden bölgeye farklı isimler almasına, farklı nedenlere bağlanmasına hatta az da olsa tarihte, tarif farkı göstermesine rağmen, aynı beklentileri dile getiriyor.” dedi.
“Kültürün Evrenselleşmesinin En Güzel Örneği Olan Nevruz, Türk Dünyasının Müştereklerini Gözler Önüne Seriyor.”
Prof. Dr. Aydın Him, özetle şunları ifade etti:
“Zor ve çetin bir kıştan sonra gelen baharın, ilk yazın bolluk ve bereket, sağlık ve mutluluk getirmesi, Allah’ın uyuyan tabiatı uyandırması, milletin de bu dirilişle beraber yeniden tabiata hükmetmek üzere atılımda bulunması. Çok geniş bir coğrafyada kutlanan Nevruz, Yenisey Orhun çevresinden Altaylar’a, oradan Hun Türkleri ile Avrupa’ya, daha sonrasında da Anadolu ve Mezapotamya’ya kadar geliyor. Nevruz Bayramı bugün, Türkiye, Türkmen, Kazak, Kırgız, Azeri, Özbek, Uygur gibi pek çok Türk toplulukları tarafından bilinmekte ve kutlanmakta. Bu topluluklar, yeni yılın ilk gününü, bahar heyecanını çeşitli mitolojik ve efsanevi unsurlarla örüp, kendi örf ve gelenekleriyle kaynaştırarak kutluyorlar. Bölgeden bölgeye Mart 9’u, Ergenekon Bayramı, Ulusun Ulı Günü, Ekim Bayramı, Sultan Nevruz gibi tespit edilebilen 40’a yakın farklı isimlerle anılsa da, Miladi takvimde 21 Mart’a ya da bunun birkaç gün öncesi veya sonrasına gelen güne tekabül eden tarihte kutlanmakta. Kültürün evrenselleşmesinin en güzel örneğini veren Nevruz’un ritüel ve pratikleri, kutlamalarında bazı farklılıklar göstermesine rağmen Türk dünyasının müştereklerini gözler önüne seriyor.”
Türk geleneğinde Nevruz hazırlıkları ve kutlamaları hakkında da kısaca bilgi veren Prof. Dr. Him, “Kırlara gezmeze çıkılıyor, hep birlikte yenilip içiliyor. Özellikle süt ve süt ürünleri gibi beyaz renkli yiyecekler tercih ediliyor ve sofralarda S harfiyle başlayan 7 türlü yiyeceğin bulundurulmasına gayret ediliyor. Kötülüklerden arınmak için yakılan Nevruz ateşlerinin üzerlerinden atlanıyor, eğlendirici çeşitli oyunlar oynanıyor ve bugünde Nevruziye adı verilen destan ve şiirler okunup, dargınlar barıştırılıyor.” dedi; sözlerini Nevruz Bayramı’nı tebrik ederek tamamladı.
“Türk Dünyasında Nevruz”
Açılış konuşmalarının ardından Üniversitemiz Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Öğr. Üyesi Hamdi Birgören, “Türk Dünyasında Nevruz” konulu sunum gerçekleştirdi. “Yeni gün anlamına gelen Nevruz, Orta Asya’dan Balkanlar’a, Ortadoğu’dan Kafkaslar’a kadar geniş bir coğrafyada yaşayan insanlar tarafından coşkuyla karşılanan, neşeyle kutlanan bir gündür. Kışın bittiği, baharın başladığı gündür. Yani bahar bayramıdır.” diyerek konuşmasına başlayan Dr. Öğr. Üyesi Birgören, katılımcıların Nevruz Bayramı’nı kutladı.
Nevruz’un ortaya çıkışı hakkında katılımcılara bilgi veren Dr. Öğr. Üyesi Birgören, “Kuzey Yarımkürenin bu kesiminde yaşayan değişik boydan, değişik soydan, farklı etnik yapıdan, farklı inanç gruplarından oluşan topluluklar, bugün bayram yapmaktadırlar. Nevruz Bayramı’nın ilk defa hangi millet veya topluluk tarafından kutlanmaya başladığını söylemek zor. Çünkü çok geniş bir coğrafyada ve geniş topluluklar tarafından kutlanmaktadır. Nevruz’u bayram olarak kutlayan topluluklardan bazıları, bugünü Astronomi ile ilişkilendirirken, bazıları inanç ve efsanelerle ilişkilendirmektedirler. Celali takvimi kullanan İran, Afganistan ve Tacikistan gibi ülkelerde Nevruz yeni yılın ilk günüdür.” diye konuştu.
Dr. Öğr. Üyesi Birgören, Farklı İnanç Gruplarının Nevruz Anlayışlarını Anlattı
Nevruz’un kökeni ve önemi hakkında bilgi vermeye devam eden Dr. Öğr. Üyesi Birgören, özetle şunları kaydetti:
“Nevruz’un kökenine, kendi kültürlerine göre anlamlar yükleyen millet ve toplulukları gözden geçirecek olursak, İranlılar’ın Şehname’sine göre, asıl adı Cem olan efsanevi İran Şahı, bütün dünyayı dolaştıktan sonra Azerbaycan’a gelip konaklar ve burayı beğenir. Gösterişli bir taht kurdurur ve oturur. Şahane bir elbise giyer, başına da altın işlemeli, şaşaalı tacını takar. Güneş doğup da ışıkları Cem’in tahtına ve tacına dokununca, her taraf ışığa boğulur. Herkes bugünü uğurlu sayar. Mümtaz bir gündür diyerek, Nevruz derler. Cem’e de Cemşit ismini verirler. Büyük şenlikler yapılır. Her sene bu törenleri tekrarlamayı gelenek haline getirirler. Nevruz’la ilgili yine bilgi veren kaynaklardan biri, Ortadoğu kaynaklı Avesta. Zerdüştlerin Nevruz’la ilgili adet, ayin ve inançlarına geniş biçimde yer veren Mecusiliğin kutsal kitabıdır. Avesta’ya göre Nevruz, bolluğa ve kutsallığa saygı bayramıdır. Alevi Bektaşiler’de, bugün Hz. Muhammed’e nübüvvetin verildiği gündür. Hz. Ali ile Hz. Fatıma’nın evlendiği gündür. Hz. Muhammed’in Gadîr-i Hum denilen bölgede okuduğu hutbeyle, Hz. Ali’yi vasiy tayin ettiği gündür. Hz. Ali’nin hilafeti elde ettiği gündür. Hacı Bektaşi Veli’nin Anadolu’ya geldiği gündür. Rum Erenleri’nin Şah-ı Velayet’i karşıladıkları gündür. Bugün Gayb Erenleri’nin yani kırkların toplandığı gündür. Bu nedenle Kırklar Bayramı da denir bugüne. Yine inanç gruplarından Nusayriler’de kutsal saydıkları Nevruz’a ibadet ederler. Dövülmüş buğday ve etten yapılan yemek hazırlayıp yerler. Yezidiler’de davul zurna çalınır, kırlara çıkılır, çocuklar ev ev dolaşıp büyüklerden hediyeler alır, kurbanlar kesilir, yemekler hazırlanır.”
“Nevruz, M.Ö. 8’inci Yüzyıldan Beri Türkler Arasında Kutlanan Bir Bayramdır.”
Nevruz’un Türklere ait bir bayram olduğunun Çin kaynaklarında geçtiğini kaydederek sözlerini sürdüren Dr. Öğr. Üyesi Birgören, “Bu kaynaklara göre Nevruz, M.Ö. 8’inci yüzyıldan beri Türkler arasında kutlanan bir bayramdır. Kaşgarlı Mahmut’un Divân-ü Lügâti’t Türk eserinde, İlhanlılar devri tarihçilerinden Reşidüddin’in Cami’üt Tevarih eserinde, Ebu’l Gazi Bahadır Han’ın Şecere-i Türk’ünde bu bayramın eskiden beri Türkler arasında Ergenekon bayramı ismiyle kutlandığına dair bilgiler var. 11’inci yüzyılın önemli isimlerinden El-Birûnî, Nevruz’un Türk toplulukları yanında, bütün ön Asya toplumlarında bayram olarak kutlandığına dair bilgiler veriyor. Kaşgarlı Mahmut ise eserinde, Nevruz’u yılbaşı yani yeni yılın başlangıcı olarak kabul eder ve bugüne bayram ismini verir. Türkler arasında yaygın olarak bilinen Ergenekon destanına dayalı anlatımdır. Bu olay Ebu’l Gazi Bahadır Han’ın Çağatay sahasında konuşulan Türkçe’yle 1661 yılında yazdığı Şecere-i Türk adlı eserinde uzun uzun anlatılmaktadır. Buna göre, Türk tarihinin bilinen en eski bayramı Nevruz’dur. Çok eski zamanlardan günümüze kadar yaşayan ve yaşatılan milli bir bayramdır. Yeni Gün, baharın geliş günü ve Türkler’de takvimin başlangıcı yani yılbaşıdır. Orta Asya bozkırlarında, çetin tabiat şartlarında yaşayan Türkler, şiddetli geçen kışın yerini yavaş yavaş bahara bırakmasını bir bayram havasında kutlamaktadırlar. Bu bayram günü, bilinen en eski Türk takvimi olan On İki Hayvanlı takvimde de 21 Mart’a rastlamaktadır. Ergenekon’dan çıkış zamanı bahar ayları olduğundan, bu efsaneden dolayı Türk zümreleri, bahar bayramı adı verilen Nevruz’da bir demiri temsili olarak döver; bayramın başlangıcını yapar. Akabinde günahlardan ve kirlerden temizlenmek için ateşten atlama törenleri yapılır.” ifadelerini kullandı.
“Nevruz, İslâmiyet’in Kabul Edilmesinden Sonra da Eski İnanç ve Pratiklerin İzlerini Taşımaya Devam Etmiştir.”
Tarih boyunca gerçekleştirilen Nevruz kutlamaları hakkında da ayrıntılı sunum yapan Dr. Öğr. Üyesi Birgören, özetle şunları söyledi:
“Osmanlılar’da şairler Nevruz dolayısıyla Nevruziye adı verilen kasideler yazar, devlet adamlarına takdim ederlerdi. Devlet adamları da bu şiir karşılığında şairlere caizeler ve çeşitli hediyeler verirlerdi. Osmanlı sarayında Nevruz’a mahsus yemekler ve tatlılar hazırlanırdı. Cumhuriyetin ilk yıllarında da bayram olarak kutlanmıştır. Hatta Cumhuriyet ilan edilmeden önce, 1922 yılında Ankara’da Atatürk’ün katıldığı bir Nevruz bayramı etkinliğinin fotoğrafı bizlere kadar gelmiştir. Orta Asya Türkleri arasında daha canlı kutlanan Nevruz bayramına günler öncesinden hazırlıklar yapılır. Evler temizlenir; eski ve işe yaramaz şeyler atılır; çocuklara yeni elbiseler alınır; kazanlarda yemekler hazırlanır; hamurlar açılır; börekler, çörekler pişirilir; o gün herkes güzel elbiselerini giyer; akrabalar, komşular ziyaret edilir; büyüklerin elleri öpülür; küçüklere hediyeler verilir; yani tam bir bayram havasında geçer. Nevruz sofrasında, 7 ‘sin’ harfinden oluşan yiyecekler bulundurmak adettir. Sin harfiyle yani S harfiyle başlayan ve 7 sembolik öğeden oluşan geleneksel bir sofradır. 7 öğe: Ateş, Toprak, Su, Hava, Bitkiler, Hayvanlar ve İnsanlar. Yani bu sofrada bunlar sembolize edilir. Nevruz, İslâmiyet sonrasında da eski inanç ve pratiklerin izlerini taşımaya devam etmiş. Yeni kültürlerde yeni anlamlar kazanmış. Buna göre, Allah yeryüzünü 21 Mart’ta yaratmıştır. Nevruz, Hz. Adem’in çamurdan yoğurulduğu, Adem ile Havva’nın buluştukları, Nuh’un Gemisi’nin karaya oturduğu, Yusuf Peygamberin kuyudan çıkarıldığı, Hz. Musa’nın asası ile Kızıl Deniz’i yardığı gün olarak kabul edilir. Nevruz, Hz. Muhammed’in peygamber olduğu gün olarak kabul edilir. İslâmiyet öncesi, su kültünün İlyas’a; toprak kültünün Hızır’a dönüşmesi tesadüfi değildir ve bu inançlarla ilgilidir. Nevruz, gönüllerde yakılan ateşlerle, demir dağların eritildiği bir bayramdır. Binlerce yıldır süren milli bir bayramdır. Bazı toplumların bu bayramı kendilerine mal etmeye çalışmalarını da normal kabul etmek lazım. Baharın başlangıcı olan Mart ayının 21’i, kötülük ve sıkıntıyı temsil eden kışla, iyilik ve bereketi temsil eden yazın mücadelesini sembolize eder. İyilik, bolluk ve bereket bu mücadeleden zaferle çıkar. Bu duyguyu yaşayan insanlar, kıştan arta kalanları yakıp yok etmek, sıkıntılardan kurtulmak için ateşler yakar; üzerinden atlar. Ateş, bizim kültürümüzde hem temizdir, hem de temizleyici bir özelliğe sahiptir. İnsanlar ateş üzerinden atladıklarında maddi ve manevi bütün kirlerinden temizleneceklerine inanırlar. Bugün Uygurlar’ın, Kazaklar’ın, Kırgızlar’ın, Özbekler’in, Azeriler’in, Tatarlar’ın, Çuvaşlar’ın, Yakutlar’ın, Afganlar’ın, İranlılar’ın, Kürtler’in, Boşnaklar’ın, Arnavutlar’ın, Çerkezler’in, Kıbrıs Türkleri’nin coşkuyla kutladığı bir bayramdır. Bahar bayramıdır, yeni bir gündür. Çin Seddi’nden Balkanlar’a, Ortadoğu’dan Kafkaslar’a kadar uzanan geniş bir coğrafyada yaşayan bütün halkların Nevruz bayramını kutluyorum.”
Katılımcılara Teşekkür Belgesi Verildi
Konferansın sonunda Dr. Öğr. Üyesi Hamdi Birgören’e, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Aydın Him tarafından teşekkür belgesi verildi.
Programda; bağlamada solist Dr. Cemal Özata, kabak kemanede Osman Koçak, kavalda Emre Aydınlı ve perküsyonda Ferdi Durmaz “Bahar Türküleri” konseri verdi. Konserin sonunda sanatçılara, İl Kültür ve Turizm Müdürü Hakan Doğanay ve Müdür Yardımcısı Semra Baykır tarafından teşekkür belgeleri verildi.
Kazakistanlı öğrencimiz Baizhumanov Ali şarkı performansı ve Afganistanlı öğrencimiz Bakhtiar Rashidi’nin şiir performansı beğeniyle dinlendi. Uluslararası Öğrenci Koordinatörü Prof. Dr. İbrahim Kürtül ve Dr. Öğr. Üyesi Hamdi Birgören, uluslararası öğrencilere teşekkür belgelerini verdi. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Doktora Öğrencimiz Afganistanlı Hamid Zahir’in kendi yazdığı Nevruz şiiri de beğeniyle dinlendi.
Programın sonunda, protokol üyelerine Dr. Öğr. Üyesi Melek Şahindokuyucu danışmanlığında Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerimiz tarafından boyanıp süslenen yumurtalar hediye edildi. Dr. Öğr. Üyesi Şahindokuyucu’ya, Bolu ili Nevruz etkinlikleri koordinatörü BAMER Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Azize Aktaş Yasa tarafından teşekkür belgesi verildi.
Nevruz Tepesinde Nevruz Ateşi Yakıldı
2022 Nevruz Etkinlikleri çerçevesinde 20 Mart Pazar günü, Seben ilçesindeki Nevruz tepesinde her yıl olduğu gibi Nevruz ateşi yakıldı ve doğa yürüyüşü yapıldı.