Üniversitemiz Bolu Halk Kültürünü Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (BAMER) tarihi Gülezler Konağı’nda geleneksel olarak düzenlediği konferansların bu haftaki konusu, Bolu’nun kültürel tarihine ışık tutan Bolu Panayırı (Bolu Mahyası’na Gidiyan Panayire Para Yedürecin) oldu. Konferansın konuğu Araştırmacı ve Yazar Siyami Palazoğlu, koleksiyonunda yer alan kıymetli fotoğraflar eşliğinde, geleneksel Bolu Panayırı’nın ilin sosyal, kültürel ve ekonomik hayatındaki yerini anlattı.
BAMER Konferanslarına bu hafta; TBMM 20. Dönem Bolu Milletvekili Mustafa Yünlüoğlu, BAMER Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Azize Aktaş Yasa, akademik-idari personel ve öğrenciler katıldı.
Konferansın açılış konuşmasını yapan BAMER Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Azize Aktaş Yasa, BAMER olarak 2009 yılından bu yana, Bolu’nun kültürel birikimini, hafızasını ve Anadolu’nun zengin mirasını konuşmak, belgelemek ve geleceğe aktarmak için aralıksız sürdürdükleri geleneksel BAMER Konferanslarının bu haftaki etkinliğinde, Bolu’nun geçmişiyle bugünü arasında kurulan köprüde, yeni bir durağa, Bolu Panayırına odaklanmak üzere buluştuklarını söyledi.
Dr. Öğr. Üyesi Yasa: “BAMER Konferanslarının her biri, şehrimizin belleğine yeni bir sayfa ekledi.”
BAMER çatısı altında yıllardır çok geniş bir yelpazede buluşmalar gerçekleştirdiklerini anlatan Yasa, “Bazen Nevruz’un Türk Dünyası’ndaki anlamını, Seben’de nasıl kutlandığını, bazen Bolu ormanlarının zenginliğini bazen şehrimizin mimarisini, geleneklerini, arkeolojisini, sanatını bazen de göç hikayelerini, nostaljilerini, kaybolmaya yüz tutmuş değerlerini ele aldık. Bu konferansların her biri, Bolu’ya dair bir parçayı gündeme getirdi; şehrimizin belleğine yeni bir sayfa ekledi.” diye konuştu.
“Bolu’daki panayır kültürü de işte tam da böyle bir sayfa.” diyerek konuşmasını sürdüren Yasa, “Panayır sadece bir ticaret alanı değil, insanların kaynaştığı, geleneklerin yaşadığı, şehrin nabzının attığı mekanlar. Anıların, esnafın sesinin, türkülerin ve kokuların birlikte hatırlandığı kültürel bir buluşma noktası. Bugün Bolu Panayırını konuşurken aslında bir şehrin hafızasını, toplumsal dayanışmasını, ekonomik canlılığını, ritüellerini ve geçmişin bugüne bıraktığı işaretleri de konuşuyor olacağız. Bolu, tarih boyunca sadece bir geçiş güzergahı değil, aynı zamanda kültürlerin durup soluklandığı bir kavşak noktası olmuştur. Hıdırellez geleneğinden panayırlara, yerel zanaatlardan halk mutfağına uzanan bu büyük kültürel harita bizlere şunu gösteriyor: Bolu, köklerini unutmadan yeniyi kavrayan bir şehir olma özelliğini yüzyıllardır taşıyor.” ifadelerini kullandı.
“Siyami Bey’in ve kıymetli koleksiyonerlerimizin yıllar içinde özenle derlediği Bolu Panayırı fotoğrafları, bu sunumun en değerli yönlerinden birini oluşturacaktır.”
BAMER olarak 16 yıldır bu kökleri anlamayı, anlatmayı ve geleceğe taşımayı görev edindiklerini ve her konferansın bu görevin küçük ama önemli bir parçası olduğunu vurgulayan Yasa, bugünkü buluşmanın da böyle olduğunu belirterek, konuşmasını özetle şu şekilde sürdürdü:
“Siyami Bey’e bizi kırmadığı, elindeki kıymetli koleksiyonu bizlerle paylaştığı için teşekkür ediyoruz. Bugün aktaracağı bilgiler ve özellikle de zengin fotoğraf arşivi sayesinde, panayır kültürünü yalnızca dinlemekle kalmayacak, adeta o günlerin atmosferine birlikte tanıklık edeceğiz. Siyami Bey’in ve kıymetli koleksiyonerlerimizin yıllar içinde özenle derlediği bu fotoğraflar, Bolu’nun kültürel hafızasına yapılmış büyük bir katkıdır ve bu sunumun en değerli yönlerinden birini oluşturacaktır. Bolu’nun panayır geleneği, Boluluların ortak hafızasında bir yer taşıyor. Bu yüzden sizlerin hatırladıkları, tanıklıkları ve yorumları da bizler için çok kıymetli.”
“Katılımlarınız ve katkılarınız, bu geleneğin en değerli parçasıdır.”
Geleneksel BAMER Konferanslarına gösterilen ilgi ve katılım için konuklarına teşekkür eden Yasa, “BAMER olarak yürüttüğümüz bu çalışmalar, sizlerin desteği ve katkıları ile anlam kazanıyor. Önümüzdeki dönemlerde düzenleyeceğimiz konferanslarda konuşmacı olmanız, görüşlerinizi, önerilerinizi ve gündeme taşınmasını istediğiniz konuları bizimle paylaşmanız hem programlarımızın niteliğini artıracak hem de Bolu’nun kültürel hafızasına daha güçlü bir katkı sunmamıza imkân verecektir. Katılımlarınız ve katkılarınız, bu geleneğin en değerli parçasıdır. Dileriz ki bugün yapılacak bu sunum, Bolu’nu panayır geleneğine sadece nostaljik bir bakış değil, aynı zamanda geleceğe ilişkin bir farkındalık da kazandırsın.” dedi.
Siyami Palazoğlu: “Kastamonu salnamesinde Bolu Panayırının yeri ve kurulduğu zamanı anlatılmış.”
Açılış konuşmasının ardından Bolu Panayırı (Bolu Mahyası’na Gidiyan Panayire Para Yedürecin) konferansı gerçekleştirildi. Bolu Panayırı’nın ne zaman ve nasıl başladığını ayrıntılı bilgi vererek anlatan Palazoğlu, özetle “Bolu Panayırı, 1871 yılının Kastamonu salnamesinde yeri ve kurulduğu zaman olarak ifade ediliyor. Salnamede yer aldığına göre, çok daha öncelerden süregelen geleneksel bir panayır olduğunu anlıyoruz. Karacasu’da, muhtemelen şimdiki kaplıcaların önünde kuruluyormuş. Ama savaş yıllarında kurulmamış, 1930’lu yıllara kadar ara verilmiş. Bu yıllardan itibaren ise Bolu Panayırı, yeri değiştirilerek geleneksel olarak kurulmaya devam etmiş. Cumhuriyet döneminde panayırı destekleyici ehli hayvan sergileri kurulmuş. Bu sergilerde yarışmalar yapılıyor, yarışmalarda derece alanlara hediyeler veriliyor, dereceye giren hayvanlar sergileniyor, at yarışları yapılıyormuş. Bu sergiler, 1928 yılında başlamış; 1930 yılında ise deneme amaçlı panayır kurulmuş. 3 günlük panayırdan yurttaşlar, belediye ve şehir çok memnun kalmış. 1932 yılında Belediye Meclisi panayırı resmileştirme kararı almış. Bolu Panayırının her yıl eylül ayında Karaçayır’da kurulması kararı alınmış. Bu gelenek 1999 yılına kadar aralıksız 69 yıl devam etmiş.” diye konuştu.
“Muzaffer Işın, Bolu Panayırını fuar haline getirebilmek için çok büyük çaba sarf ediyor.”
Savaşların ardından tekrar kurulmaya başlandığı 1930’lu yıllardan itibaren Bolu Panayırının gelişimi hakkında bilgiler veren Palazoğlu, özetle “1931 yılında panayır alanına çam sandallardan 196 adet dükkân yapılmaya başlanmış. Belediye bunları kiralıyor ve para kazanıyor bu dönem. Bu, Hafız Murtaza Damakoğlu’nun belediye başkanlığı döneminde yapılıyor. 1935 yılında panayırla birlikte güreş müsabakası düzenlendiğini görüyoruz. Panayırı daha renkli ve zengin hale getirmek için yapılan bir yenilik oluyor bu. Bu da Reşat Aker dönemine denk geliyor. Hayvan ve emtia pazarı olarak ticari bir kimlikle kurulan bu panayırın, 1950’lerden sonra daha çok eğlence yönü ağırlık kazanıyor. 1958 yılında ilk defa sabit bir pazar olarak hizmet vermeye başlıyor. 1 yıl sonra belediye tarafından 300 dükkân kuruluyor ve kiraya veriliyor, yani dükkân sayısı giderek artıyor. Panayır mahalline bir elektrik trafosu kuruluyor ve her yer ışıl ışıl oluyor. Mahya denilen olay da bu. Bu yenilikler de Necip Varlık zamanında yapılıyor. 1968 yılına geldiğimizde, Bolu Panayırının gerçekten panayır olduğu dönem, Muzaffer Işın’ın belediye başkanlığı dönemindedir. Bu dönem 1989’a kadar sürüyor. Muzaffer Işın, Bolu Panayırını fuar haline getirebilmek için çok büyük çaba sarf ediyor. Buraya bir belediye binası yapıyor, panayır mahallini ses düzenine kavuşturuyor, ilan servisi kuruyor. Panayırın ilk kez neyin nerede olduğunu gösteren planlı bir krokisini oluşturuyor. Yeni ve sabit havuzlar ekliyor panayıra. İlk defa su hattı çektiriyor. Kendi deyimiyle panayır mahallinin 280 bin metrekareye ulaştığını ve İzmir Fuarı’yla eş değer olduğunu söylüyor. 1989 ila 1999 yılları arasında Necdet beyin döneminde ise panayır korunuyor. Herhangi bir yenilik yapılmıyor. 1999 yılında Düzce depremi ve esnafa verilen sözler neticesinde panayır kapatılıyor.” diye anlattı.
Bolu’nun rengarenk, cıvıl cıvıl panayırında neler yapıldığını anlattı
Kendi hatıralarına da yer vererek Bolu Panayırında neler olduğunu ve neler yapıldığını anlatarak konuşmasını sürdüren Palazoğlu, Bolu’nun sosyal, kültürel ve ekonomik tarihinde önemli yeri bulunan panayırla ilgili özetle şunları söyledi:
“Bolu Panayırı, akşamüzeri ve geceleri, hele ki hafta sonları çok kalabalık olurdu. Hayvan ve emtia panayırı olarak başlayan ama daha sonra giderek eğlencenin ön plana çıktığı panayırda, sayılamayacak kadar yeme içme yeri, yani lokantalar vardı. Derme çatma masalarda yahut çayırlara oturularak yenilen meşhur cantıklı ya da cantıksız pideler olurdu. Tutkunları için panayır ve piran ayrılmaz, özlemle beklenen ikili idi. Piran; akşamüzeri günlük pişirilmeye başlar, pişirilmesi ve satılması ayrı birer seremonidir. Pişirilip hemen satılırdı, bekletilmezdi. Kuzu etinden kuyularda pişirilen ete verilen isimdir diyebiliriz. Panayır mahallinde iki katlı, ahşap, belediye görevlilerinin olduğu bir yapı vardı. Muzaffer Işın döneminde sabit bir yapı olarak yapıldı. Zabıta ve itfaiyenin görevli olduğu, kayıplar için ilan memurunun bulunduğu bir yapıydı. Panayır yerindeki her ilan buradan duyurulurdu. Zabıtalar, panayırdaki esnaftan sorumluydu. Panayırdaki tüm dükkanlar çam ağacındandı ve üstlerinde bez ya da naylon bulunurdu. Belediye itfaiyesinin işi kolay değildi, panayırın ortasındaki sabit havuzun orada bir arazöz ve itfaiye erleri mutlaka beklerdi. Panayır tarihinde yangın haberi hiç görmedim ama bu tedbirler mutlaka alınırdı. Pazartesi günü kurulan Bolu pazarı da panayır günü kurulurdu. Öyle kalabalık olurdu ki o günler. Panayır yerinden evlere ya yürüyerek ya da at arabaları ile gidilirdi. Panayırın içinde bir de karakol vardı. Esnafların olduğu yerle lunaparkın sınırındaki yerde bulunurdu. Ahşap bir polis karakoluydu burası. Devriye gezen polisler de vardı. Eski itfaiyenin bulunduğu yerden girişi vardı, sağlı sollu dükkanlar bulunurdu. Daha sonraları sağ tarafta dükkanlar sol tarafta lokantalar olarak ayrıldı. Sümerbank’ın meşhur bir kulübesi vardı, hep aynı yere kurulurdu. Belediyenin çay bahçesi, belediye binası ve lokantalar, yeme içme yerleri olurdu. Diğer tarafta bakırcı esnafı bizleri karşılardı. Nayloncular, tabakçılar, küpçüler, sobacılar aklınıza ne gelirse sırasıyla bulunurdu. Herkes, kışlık ev ihtiyaçlarını karşılardı. Naylonla, alüminyumla ilk kez panayırda tanışmıştık. İçeriye girdiğimizde Orman Müdürlüğü’nün çay bahçesi ve reyonu vardı, Devlet Su İşleri’nin reyonu vardı. Bu reyonda henüz yeni yapılan Gölköy’ün maketi vardı, yapılan çalışmaların fotoğrafları sergilenirdi. Ziraat Müdürlüğü’nün kendi ürün ve çalışmalarını sergilediği reyonu vardı. Yan tarafında Çimento ve Toprak İskân Müdürlüğü’nün reyonları bulunuyordu. Buradan çıkıldıktan sonra esnaf dükkanlarının olduğu yere varılırdı. Önceleri aralara çay ocakları ve kahvehaneler serpiştirilmişti. Manifatura dükkanları sizi karşılardı. Üst taraflarda ev eşyası satan dükkanlar, çamaşır makinesini ilk kez burada görmüştüm, Aygaz denilen ocakları ve tüplerini de yine ilk kez yine burada görmüştük. Üst kısımda insanların rahatça oturabildiği, gezinebildiği, dinlenebildiği, renk renk halıların serili olduğu çayırlık bir alan vardı. Halı ve mefruşatçılar bulunuyordu burada aynı zamanda. Yemeniciler ve ayakkabıcılar vardı. Naylon ayakkabılar, daha lüksü cızlavet lastiklerdi. Konçlu ayakkabılar, el yapımı ayakkabılar, çizmeler vardı ama pahalıydı. Panayır kapsamında resmî kurumlar ve satış yerleri vardı, kuralar çekilirdi. Pastaneler vardı, içkili-içkisiz lokantalar, gazinolar vardı. Şimdiki nikah salonunun olduğu alan da güreş alanıydı. Lunapark bölgesinde mısırcılar, kestaneciler, simitçiler, macuncular, çekiliş yapanlar, çevirmeli oyunlar, damla sakızcılar, rengarenk baloncular… Panayırın en çok para harcanan bölümü burasıydı. Atlı karıncalar, dönme dolaplar, trenler, elle çevrilen salıncaklar, eteğini döndüren prenses… Yetişkinler için uçan sandalyeler vardı. Motosiklet cambazlarının olduğu yer vardı, cayırtıları gökyüzüne çıkardı. Langırtlar vardı yine, gençler arasında popülerdi. Zamanla bunlar yerini atariye ve çarpışan otolara bıraktı. Aşağı tarafta çadırlar vardı. Çadırlar enteresandı, hepsinde ayrı ayrı pikaplardan şarkılar çalardı. Dönemin sanatçılarını orada dinlerdik. İçeride birçok hayvanat bulunurdu, illüzyon gösterileri yapılırdı. Kumpanya çadırı olurdu, 1 ya da 2 adet.”
Soru cevap ve değerlendirme konuşmalarının ardından konferans, teşekkür belgesi takdimi ve toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.
















































































































