Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde (AİBÜ) ekosistem dengesinin bozulmasına ve biyolojik çeşitliliğin azalmasına yol açan ‘Biyokaçakçılık’ diğer adıyla ‘Biyokorsancılık’ konusunun ele alındığı çalıştay düzenlendi. Ülkemizin biyolojik çeşitlilik açısından küçük bir kıta niteliği taşıdığına vurgu yapılan çalıştayda, biyokaçakçılığın yol açtığı geri dönülemez zarar ve tahribatlar anlatıldı, bunların önlenmesi için etkin tedbirler alınmasının önemine değinildi.
AİBÜ’de Yrd. Doç. Dr. Serdar Gözütok koordinatörlüğünde Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi, Bolu Valiliği ve T.C. Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından İzzet Baysal Kültür Merkezi’nde ‘Biyolojik Çeşitlilik ve Biyokaçakçılık Çalıştayı’ düzenlendi. Çalıştaya, Belediye Başkan Yardımcısı İhsan Ağcan, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Bahar, bakanlık temsilcileri, il müdürleri ile akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Çalıştayın açılış konuşmasını yapan Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi Yaban Hayatı ve Ekolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Serdar Gözütok, ülkemizin gerek iklim gerek coğrafi özelliklerinden dolayı komşu ülkelerden farklı ve özel bir yeri olduğunu, bu nedenle uzun yıllardır önemli değerlerinden olan bitki ve hayvanlarının ülke dışına çıkarıldığını ifade ederek, bu tür çalıştaylarla biyokaçakçılıkla mücadeleyi daha etkin bir seviyeye taşımayı amaçladıklarını söyledi.
Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Bahar ise, bitki türlerinin durumunu ele aldığı konuşmasında, “Şu anda yeryüzünde bulunan bitki türlerinin birçoğu tanımlanabilmiş değil, akademisyenlerin tanımladığı türler, yok olan türlerden çok daha az diye düşünüyorum. Çünkü şu anda yüzde 10’u yüzde 20’si tanımlanabildiyse tanımlanamayan, insan etkisiyle, çevre bozulmasıyla ya da habitatların kaybolmasıyla ortadan yok olan binlerce türden bahsediliyor. Yani daha tanımlanamadan yok olan türlerden bahsediyorum. Peki bunun önüne nasıl geçilebilir? Önce farkına varma, çünkü bunu bireysel bazda ele almazsak, insanların bu konudaki farkındalıklarını artırmazsak, bu hususu sadece yasaklarla, cezalarla önleyebilme gibi bir şansımız yok. O yüzden bunun okul öncesinden başlayarak üniversitenin sonuna kadar kapsamlı ve kademeli bir şekilde ele alınması gerekiyor.” şeklinde konuştu.
‘Ülkemiz Biyolojik Çeşitlilik Bakımından Küçük Bir Kıta Niteliği Taşıyor’
Açılış konuşmalarının ardından Yrd. Doç. Dr. Serdar Gözütok’un oturum başkanlığını yaptığı iki oturum düzenlendi. ‘Biyokaçakçılık ve Floristik Bakımdan Önemi’ konulu sunum yapan Çankırı Karatekin Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tamer Keçeli, üç önemli bitki coğrafyası üzerinde bulunan ülkemizin, coğrafi özellikleri de ele alındığında, biyolojik çeşitlilik bakımından küçük bir kıta niteliği taşıdığına dikkati çekerek, “Bu nedenle ülkemiz bitki ve hayvan çeşitliliği bakımından komşu ülkeler ve Avrupa’nın diğer ülkelerine göre daha önemli bir pozisyondadır. Ülkemizde, bitki coğrafya bölgelerine özgü karakteristik bitki türleri yer almaktadır. Türkiye’nin sahip olduğu bu ekosistem ve habitat çeşitliliği beraberinde önemli bir biyoçeşitliliği getirmektedir.” dedi.
Sunumunda Türkiye’deki biyoçeşitlilik ile ilgili ayrıntılı bilgi veren Doç. Dr. Keçeli, “Türkiye’de tanımlanmış tohumlu bitki türü sayısı 11 bin civarında olup, 3 bin 900’ün üzerinde endemik türümüz var. Türkiye genetik çeşitlilik ve orijin merkezlerinden ikisi olan Akdeniz ve Yakın Doğu merkezlerinin kesişim noktasında bulunması bakımından önemlidir. Bu iki bölge özellikle tahılların ve bahçe bitkilerinin ortaya çıkışında önemli bir role sahiptir. Bu nedenle pek çok kültür bitkisinin yabani akrabası ülkemizde bulunmaktadır. Yemekli tane baklagillerle yem bitkilerinin yabani akrabaları bakımından da Türkiye zengindir. Türkiye aynı zamanda badem, kavun, salatalık, balkabağı, sakız kabağı, elma, Antep fıstığı, erik, armut ve asma türlerinde mikro gen merkezidir; başta lale ve kardelen olmak üzere birçok soğanlı süs bitkilerinin anavatanıdır; tıbbi ve aromatik bitkiler açısından da bir o kadar zengindir.” ifadelerini kullandı.
Sunumunda biyokaçakçılığa da değinen Doç. Dr. Keçeli, “Biyokaçakçılık dolayısıyla bitki türleri kadar hayvan türleri, mantarlar, dikenler ve alglerde aynı tehdit altındadır. Canlıların doğadan kontrolsüz ve izinsiz toplanmasıyla birey sayılarında azalma, popülasyonda küçülme ve türün ortadan kaybolması, bunlarla birlikte ekosistem dengesinin bozulması, ekosistemin diğer bileşenlerinin bu zincirden olumsuz etkilenmesi, ekosistem tahribatıyla birlikte biyolojik çeşitliliğinde kaybı söz konusudur.” diye konuştu.
Çalıştay Programı…
Çalıştay kapsamında Doç. Dr. Alptekin Karagöz ‘Bitki Genetik Kaynaklarının Korunmasına İlişkin Ulusal ve Uluslararası Mevzuat’, Yrd. Doç. Dr. Nursel İkinci ‘Bolu İli ve Bitki Biyoçeşitliliği’, Yrd. Doç. Dr. Tarkan Yorulmaz ‘Hayvanlarımız ve Biyokaçakçılığı’, Adem Bilgin ‘Çevre Diplomasisi ve Biyolojik Çeşitlilik Ekonomisi’, Özge Umut Eker ise ‘Biyoçeşitlilik ve Biyokaçakçılık İle İlgili Mevzuat’ konularında sunum yaptılar.