Türkiye Genç Sosyologlar Öğrenci Topluluğu tarafından Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde 14 Kasım Dünya Sosyologlar Günü konferansı düzenlendi.
Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Stratejik Düşünce Enstitüsü İç Politika ve Hukuk Koordinatörü Prof. Dr. Tevfik Erdem’in konuk olduğu konferansta, “Neden Sosyoloji?” konusu ele alındı.
İzzet Baysal Kültür Merkezi Mavi Salonda gerçekleştirilen konferansa, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Samettin Gündüz, dekanlar, akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklâl Marşı’nın okunmasıyla başlayan konferansa Sosyoloji’nin nasıl ortaya çıktığını anlatarak başlayan Prof. Dr. Erdem, özetle “Cemil Meriç’in sözü vardır: ‘Sosyoloji bunalımların çocuğudur.’ Sosyolojinin ortaya çıktığı döneme baktığımızda, geleneksel yapılı bir toplumdan modern yapılı bir topluma geçişi görürüz. Bunun ortaya çıkmasının arkasında yatan sebep, bir bunalımın varlığı ve toplumun karşı karşıya kaldığı sorunları çözme konusunda diğer bilimsel disiplinlerin yetersizliği.” dedi.
Fransız Devrimi, Sanayi Devrimi ve Aydınlanma Dönemi’nin Sosyoloji’ye etkilerini anlatan Prof. Dr. Erdem, özetle şunları söyledi:
“Bunların her birisinin bileşimi aslında Avrupa’da taşların yerinden oynadığı, yeni sorunların ortaya çıktığı ve bu sorunlar için yeni çözüm önerilerinin bulunması gerektiği düşüncesini ortaya çıkardı. Burada bu zamana kadar varolan bilimlerin bu sorunları çözeceğine dair bir inançsızlık ya da bir güvensizlik düşüncesi ortaya çıkmaya başladı. Yeni bir bilim dalı olarak Sosyoloji, toplumu, toplumsal değişmeyi ve toplumsal sorunları ele alan ve bu sorunlara çözüm önerileri bulmaya çalışan bir disiplin olarak ortaya çıkmaya başladı. Sosyolojiye damga vuran kişi Emile Durkheim. Çünkü Durkheim bizi, toplum ve toplumsal sorunlar üzerine odaklanmaya yöneltiyor. Eğer bir Sosyoloğun çalışması, toplumsal bir sorunu çözme konusuna odaklanmıyorsa, bunun çok önemli ya da erdemli bir davranış olmadığını bize ima eden bir söylemi var. Sorunların çözümünde esas olarak referans alınması gerekenin toplumun bizatihi kendisi olduğunu bize söylüyor. Bireyin davranışları üzerinde etki bırakan, davranışlarını biçimlendiren toplumsal olguya doğru götürüyor bizi. İntihar olgusunu düşünelim. Özellikle böyle bir olguyu seçiyor. Çok bireyselmiş gibi görünen bir olgunun arkasında toplumsal bir olgunun olduğunu bize göstermeye çalışıyor. Buradan hareketle ‘Neden Sosyoloji?’ sorusu aslında bize, Sosyoloji’nin ilgilendiği konu, bizim davranışlarımız üzerinde toplumun etkili, belirleyici olduğu. Yani biz niye böyleyiz? Çünkü toplum böyle. Biz içimizdekini, nefsimizdekini değiştirirsek, bu toplum olarak değişeceğimizin de işareti.” değerlendirmesinde bulundu.
Prof. Dr. Tevfik Erdem, Tilki Lakaplı Bekir’in Toplumsal Yapıdan Nasıl Etkilendiğini Anlattı
Prof. Dr. Tevfik Erdem, toplumun davranışlarımız üzerindeki belirleyici etkilerini Ankara Çinçin Mahallesi’nde gerçekleştirdikleri proje kapsamında anlattı. Çinçin’de yaşayan Tilki lakaplı Bekir’in, içinde bulunduğu toplumsal yapıdan nasıl etkilendiğini, Bekir’in yaşadığı gerçek olaylar ışığında öğrencilerle paylaştı.
“Sosyoloji, bilimsel bir faaliyettir”
Sosyoloji’nin popüler bir bilim olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Erdem, bunun nedenini açıklayarak, özetle “TV’lerdeki tartışma programlarına bakıyor musunuz bilmiyorum ama oradaki konuşmacılar, konuşmalarının ne kadar bilimsel olduğunu göstermek için sihirli bir kelime kullanıyorlar. Nedir bu kelime? Sosyoloji. Yani o kadar gereksiz, o kadar mebzul miktarda kullanılıyor ki Sosyoloji… Ama kullanıcısına da itibar kazandırıyor. Cümlenin içerisinde ‘Sosyolojik açıdan duruma baktığımızda’ dediğinizde, cümle nasıl olursa olsun bir bilimsellik vasfı yükleniyor. Sosyoloji çok fazla kullanılan, kullanıldığı zaman da kullanıcısına değer katan bir kavram gibi görünüyor. Sosyoloji, bilimsel bir faaliyettir. Ama bizler doğa bilimciler gibi değiliz. Mutlak bir sebep sonuç ilişkisi bulamıyoruz. Çünkü inceleyen de incelenen de insan. Zaman, mekan ve pek çok değişkenler devreye giriyor. Ama ele aldığımız olguyu inceleme tarzımız bize bilimsel olduğunu gösteriyor. Sosyoloji bizi, içinde yaşadığımız toplumu, karşı karşıya kaldığımız sorunları bilimsel bir perspektiften izah ediyor.” diye konuştu.
“Toplumsal Düzeni, Statü ve Rollerle Açıklıyoruz.”
Sosyoloji’nin günlük hayatta şahit olunan toplumsal düzenin nasıl işlediğini anlattığını kaydeden Prof. Dr. Erdem, özetle “Biz toplumsal bir düzenin olduğu varsayımı ile hareket ediyoruz. Örneğin işlevselci teorinin temel varsayımı, toplumda kurulu bir düzen ve Sosyoloğun görevi de bu kurulu düzenin nasıl işlediğini izah etmek. Eğer toplumda kurulu bir düzen varsa böyle bir düzen niye var? Bu düzenden rahatsız olan birçok insan var ama bu insanlar her gün sokağa çıkıp illegal işlerle uğraşmıyorlar ya da toplumda bir devrim, bir ayaklanma gerçekleşmiyor. Bu düzen nasıl oluyor da varlığını devam ettiriyor? Biz Sosyologların temel varsayımı ve Sosyolojinin de çok temel bir problemi bu. Bunu yine statü ve rollerle açıklıyoruz. Toplumsal kurumlarla açıklıyoruz. Hülasa Sosyoloji bize çok basit, çok sıradanmış gibi görünen olguların Sosyolojik bir izahının olduğunu anlatıyor. Bu her şey için geçerli. Örneğin, neden kebap ve lahmacunla hamburger arasında bir fark var? Çünkü ikisinin kültürü farklı. Hamburger kültürü hızlı bir hayatı ifade ederken, bizim kebap-lahmacun kültürü keyifli bir muhabbeti anlatıyor. Yemeğin ardından içilen kahvelerin bile farkı var. Bu bir kültürdür. Sosyolog olmak incelediğimiz olayın çok daha farklı değişkenler üzerinden ele alınıp açıklanabileceğini bize anlatıyor.” ifadelerini kullandı.
Soru cevap bölümünün ardından Prof. Dr. Tevfik Erdem’e Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Samettin Gündüz tarafından teşekkür plaketi ve çiçek takdim edildi. Konferans, toplu fotoğraf çekiminin ardından sona erdi.