Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi (BAİBÜ) Rektörlüğü tarafından, 2019’un Prof. Dr. Fuat Sezgin yılı olması münasebetiyle düzenlenen “İslam, Bilim ve Teknoloji” panelinde 4 değerli bilim insanı, merhum Prof. Dr. Fuat Sezgin’in Türk İslam medeniyeti ve bilim dünyasında iz bırakan özgün düşüncelerini ele aldılar.
İzzet Baysal Kültür Merkezi Pembe Salonda gerçekleştirilen panele; Bolu Valisi Ahmet Ümit, BAİBÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alişarlı, Rektör Danışmanı Prof. Dr. Aydın Him, konuk akademisyenler Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilal Kemikli, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kazım Sarıkavak ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Osman Şimşek, öğretim elemanları ve öğrenciler katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından program, Bolu Valisi Ahmet Ümit’in selamlama konuşmasıyla başladı. Vali Ümit, konuşmasına “Bizlere bu güzel vatanı hediye eden, tarih boyunca bayrağımızın dalgalanması ve ezanların susmaması için gayret eden ve canlarını feda eden tüm şehitlerimizi, özellikle en son Hakkari’de kaybetmiş olduğumuz şehitlerimizi rahmetle yâd ediyorum; gazilerimize de şükranlarımı sunuyorum.” diyerek başladı.
“Bugün dünya genelinde var olan bilimlerin büyük ekseriyeti Müslüman milletlerin eseridir” diyen Vali Ümit, “Bunun en bariz olduğu yerlerden biri de Endülüs’tür. Endülüs’te başlayan serüven daha sonra Anadolu, Asya ve benzeri yerlerde devam etmiştir. 8’inci yüzyıldan başlarsak 14’üncü yüzyıla kadar altın çağını yaşamış İslam alimlerinin üretimleri ve ilim çağı, maalesef bugün bilinmemektedir. Üstelik orta çağ ve karanlık çağ diye anlatılmaktadır. İşte bunun böyle olmadığını millet tesfiye etti. Bugün ismine panel düzenlenen Fuat Sezgin hocamıza Allah gani gani rahmet eylesin. Ben, kendisini dinleme şansını yakaladım. Cenazesine katılma ve dua etme fırsatını buldum. Bilim tarihine çok değerli katkılar sunan bir ilim adamımız, çok değerli bir hocamız. Keşke O’nun gibi ilim adamlarımız daha fazla olsa ve tarihimizi irdeleyip ortaya koyabilsek, çok daha farklı yerlere gideceğiz. Tarihin yeniden tespitinin milletimiz için, gönül coğrafyamız için çok müstesna bir yeri vardır. Hocalarımız bundan mutlaka bahsedeceklerdir. Hocalarımıza böyle önemli bir konuda bizleri aydınlatacakları için şimdiden teşekkür ediyorum. Aynı zamanda bu programı düzenleyen Sayın Rektörüme ve çalışma arkadaşlarına da teşekkür ediyorum.” ifadelerini kullandı.
Ak Parti Bolu Milletvekili Arzu Aydın’ın teşekkür mesajının okunmasının ardından moderatörlüğünü Prof. Dr. Bilal Kemikli’nin yaptığı “İslam, Bilim ve Teknoloji” konulu panele geçildi.
İlk sözü alan Prof. Dr. Bilal Kemikli, özetle “Son iki, üç asırdır geri kalmışlık psikolojisi içerisinde, öz güvenini yitiren bir hale dönüştük. İnovasyon denilen keşifleri başkalarından bekler olduk. Umarım Fuat Sezgin yılı, ilmi inkişafa vesile olur, düşüncenin gelişmesine katkı sağlar. Bu millet bereketli bir millettir, bu topraklar bereketli topraklardır. Bu milletin çocuklarından büyük alimler, mütefekkirler çıkmıştır ve yine çıkacaktır. Nurettin Topçu, bizim son asırda yetiştirdiğimiz büyük mütefekkirlerden biridir. Topçu merhumun şu cümlesi beni çok etkilemiştir: ‘Büyük mezarların üzerinde büyük vatanlar kurulur’ diyor. Anadolu coğrafyasının neresine giderseniz gidin hatta Rumeli’ye gidin, Osmanlı’nın gittiği her yerde Adriatik’ten Çin Seddi’ne kadar büyük mezarlar göreceksiniz. Bu mezarlar, büyük devletler, büyük medeniyetler kurdu. Fuat Sezgin, bu çağ içerisinde yetişen büyük isimlerden biridir. Fuat Sezgin gibi Halil İnalcık hocamız da bu isimlerden biri. Keza yine aynı dönemlerde kaybettiğimiz bir Semavi Eyice hocamız vardı. Yani Cumhuriyet döneminde de biz büyük insanlar yetiştirdik. Ama bunları bir araya getirecek, bunu milli proje haline dönüştürecek gücü bir türlü bulamamıştık. Bu gücün inşallah bundan sonra tesis edileceğini, toparlanacağını ve arkadan gelecek o büyük ruhların destekleneceğini umut ediyorum. Bu umutla çalışıyoruz.” diye konuştu.
“Prof. Dr. Fuat Sezgin, İlim Zahididir”
Prof. Dr. Fuat Sezgin’in neden büyük bir insan olduğunu anlatan Prof. Dr. Kemikli, “Tarihimize bakmayı ve tarih aynasından büyük işler yapan insanlarımızı bize tanımayı öğretti. Fuat Sezgin’in öncüleri olan 3 ismi sizlerle paylaşmak isterim. İlki, İbnü Nedim’dir. El Fihrist diye bir kitap yazdı. İlk defa İslam ilimlerinin tasnifini gerçekleştirdi, ufkumuzu açtı. Önemli bir mütefekkir ve düşünür olarak karşımızdadır. Bu kitap Türkçeye de tercüme edildi, mutlaka okuyun. İkinci isim, bu topraklarda yetişen Kastamonu’dan Taşköprüzade. Büyük bir filozoftur. Biz de filozof yok, düşünür yok diyenler, Taşköprüzade’yi tanımadıkları için bunu söylüyorlar. Eserleri son zamanlarda tekrar neşredildi. Üçüncü isim ki bu ismi de çok iyi tanımamız lazım. Fuat Sezgin, büyük oranda bu üçüncü ismin bir devamı niteliğindedir. Bu isim Katip Çelebi’dir. Fuat Sezgin, bu halkanın Cumhuriyet dönemindeki son temsilcisidir. Fuat Sezgin’in yaptığı şey, üzerimizdeki ölü toprağını atmamızı, kompleksten kurtulup ben de yapabilirim, ben de üretebilirim fikrini bizlere vermiş olmasıdır. Bu fikri verdiği için de çok kıymetlidir. Fuat Sezgin, kendini zahit olarak tanımlamıştır, ilmin zahiti. Zahit olmak için illa tekkeye gitmek, camiden çıkmamak gibi bir şey yok. Kütüphanede, laboratuvarda çalışmak da zühttür. Fuat Sezgin bunu yapmış ve biz bu yüzden bugün kendisini konuşuyoruz.” şeklinde konuştu.
“Bilim Tarihinde Fuat Sezgin’in Yeri” konusunda konuşan Prof. Dr. Kazım Sarıkavak ise, bilim tarihini esas alan klasik kitaplarımızı anlatarak, “Bilim tarihi, insanlığın ortak değerlerini anlatan bir tarihtir. Maalesef 100-150 yıldır hep Batı’yı milat ve mizan olarak aldığımızdan oradan yararlanmaya çalışıyoruz. Oysa bilim tarihinde çok önemli değerlerimiz var. Bu şunu gösteriyor: Yani biz, insanlık tarihinde ilk kez insanlığın müşterek değeri olan bilimlerin nereden nereye geldiğini ele alan ve burada da kendi konumunu ortaya koymaya çalışan bir kültürün, bir medeniyetin mirasçılarıyız. Fuat Sezgin hocanın en önemli eserlerinin başında bugün İstanbul Belediyesi tarafından da çevrilmiş olan İslam’da Bilim ve Tekniğin Tarihi adlı eseri gelir. Buna baktığımız zaman tekniği, fenni, tıbbın her alanıyla ilgili önemli bilgiler veriyor. Fuat Sezgin hocayı burada farklı kılan taraf, O’nu bilim tarihinde çok özel tutan taraf, kitapta anlatılanları, çizimleri olduğu gibi bugünkü insanın izan ve idrakine sunmasıdır. Almanya’da bunun müzesini de kurdu. Şimdi İstanbul ve Ankara’da da müzeleri kurulmaya çalışılıyor. Bir kısmı faaliyete geçmiş durumda. Dolayısıyla teoride olanı pratiğe dökebilmesidir, bunların minyatürlerini yapıp gösterebilmesidir, somutlaştırabilmesi, fiili olarak göstermesidir. Pek çok bilim tarihçisi bunları sadece teorik anlatır.” diye konuştu.
“Prof. Dr. Fuat Sezgin’e Göre İslam, Bilimin Gelişmesine Hiçbir Zaman Engelleyici Olmamıştır”
Prof. Dr. Fuat Sezgin’e göre, 16’ncı yüzyıldan itibaren İstanbul ve İslam’ın diğer merkezi olan yerlerde bilim gerilemeye başlamıştır diyen Prof. Dr. Sarıkavak, özetle “İslam’da, bilimin gelişmesine hiçbir zaman din engelleyici olmamış. Bu, Fuat Sezgin hocanın önemli bir vurgusu. Büyük ölçüde böyle bir yanlış kanı ve değerlendirme var. Gazali’den sonra da özellikle hızlanarak bilim ve felsefe ötelendi ve dolayısıyla geri kalındı. Ama Fuat Sezgin diyor ki; ‘Din tarafından hiçbir zaman bilim ve bilim ile uğraşanlar rahatsız edilmemiş. Aksine teşvik edilmiş ve bunun neticesinde de önemli bir gelişme kaydedilmiş, kendi yaratıcılık eşiğine ulaşmış ve oldukça geniş bir faaliyet alanı bulmuş.’ Fakat şunu da söylüyor Fuat Sezgin hoca; ‘Tarihi bir gerçek olarak şunu da belirtmek gerekir ki, 16’ncı yüzyılın ortasında yaratıcılık gevşemeye başladı. 17’nci yüzyıla geçiş döneminde az sayıda istisnalar bir yana, duraklama başladı. Geri dönüş ve duraklama ister istemez İslam biliminin gelişmesinin de gerilemesine sebep oldu.’ dedi.
Prof. Dr. Sarıkavak, sözlerini özetle şöyle sürdürdü:
“Prof. Dr. Fuat Sezgin’e göre, İslam’ın ilk dönemlerinde Müslümanların öğrenme istekleri tutku halindeydi. İslam, bilimleri engellemediği gibi üstelik teşvik etti. Alimin uyumasını bile ibadet saydı. Bilim sadece bilim adamlarına değil herkese açıktı, bilimin tekelliği yoktu. Oysa Batı’da bilim Ruhban sınıfının elindeydi. Dünya politikasında ve bilimlerinde Müslümanların öncülük rolü bakımından en yıkıcı sonuç, 11’inci yüzyılın ikinci yarısında Portekiz’in ve Toledo dahil İspanya’nın çok önemli bir bölümünün Katoliklerin eline geçmesi, Endülüs’ün Müslümanların elinden çıkması oldu. İslam dünyasında bilim ve teknolojinin gerilemesinin en can alıcı noktalarından birisi budur der. Bunun yanında Haçlı Seferleri ve Moğol istilasından bahseder. Bir diğer önemli hadise olarak kağıt meselesini gündeme getirir Fuat Sezgin hoca. Özellikle İspanya ve Kuzey İtalya’dan İslam dünyasına büyük ölçüde kağıt ithalinin yapılmasını İslam dünyasındaki önemli geri kalmanın sebeplerinden biri olarak görür. Diğer sebep ise, savaşların ve yeni deniz yollarının keşfi olmuştur.”
Konuşmasında kütüphanelerimizdeki hazineleri ortaya çıkaracak gençlere ihtiyacımız olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Sarıkavak, yazmaları okumanın zor olduğuna ve bunun için özellikle Arapça ve Farsça öğrenmenin çok önemli olduğuna işaret ederek, “Oysa bu yazı meselesi fevkalade önemli. Örneğin felsefe tahsili için Almanya’ya gidenlerden iki dili zorunlu olarak öğrenmeleri istenir. Grekçe ve Latince. Biz de ise Arapça ve Farsça öğrenilsin deyince pek çok tenkit alıyoruz. Oysa bunlar bizim kendi klasiklerimizi anlamamızın en önemli vasıtaları.” dedi.
“Prof. Dr. Fuat Sezgin, İslam Bilim Tarihinin Köklerini Yeniden Keşfetmemize Çabalıyor”
Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan ise, “Fuat Sezgin Düşüncesinde Öncü Bilim İnsanları” konusunda sunum yaptı. Prof. Dr. Arıcan, özetle “Fuat Sezgin ilk olarak şu tespitle başlıyor: Dünyanın ilk üniversitesi kabul edilen üniversite, Karaouine Üniversitesidir ve bunu da kuran Fatima El Fihri’dir, Müslüman bir kadındır. Bunun altını çiziyor. Bu üniversite hem Endülüs biliminin temellerini atıyor hem de tüm Avrupa aydınlanmasının sağlam temeller edinmesinin zeminini oluşturuyor. Bu üniversite, İslam biliminin parlak zamanlarını, bilim öncülerini yetiştiren kurumlardan olmuştur. Bilimde tekamülü Fuat Sezgin çok önemsiyor, bunu insanlık mirası olarak görüyor. Bizim acilen bilim tekamül kanunu çalışması yapmamız gerektiğini söylüyor. Fuat Sezgin’e göre, İslam medeniyeti sahip olduğu hazineye sahip çıkamamıştır. İslam dünyasının bilim insanları kendi hazinelerine Batı bilim dünyası üzerinden erişmek zorunda kalmıştır der ve bunu özellikle işaret eder. Bu tespiti yapan Fuat Sezgin’in kendisi de bu kadere maruz kalıyor. Bizim bilim dünyamız kendi parlak insanlarını tasfiye ediyor. Fuat Sezgin tabiri caizse kendi doğduğu, büyüdüğü bu topraklardan kovuluyor. Ama O, hiçbir zaman kendisine yapılanlara ve bunu yapanlara kızmıyor. Kendisine şunu şiar ediniyor: ‘Ya bir yol bulacağız ya bir yol yapacağız.’ Fuat Sezgin, bu felsefeyle Almanya’ya gidiyor ve kendine bir anlamda yeni bir yol buluyor, yeni bir yol yapıyor. Ömrünü, kayıp hazineyi keşfetmek için adıyor. Günde 17-18 saat çalışıyor, 20 küsur dil biliyor. Diyor ki, bir dili öğreniyorum, anlayacak düzeye getiriyorum ve hemen başka bir dil öğrenmeye başlıyorum. Fuat Sezgin, yaptığı çalışmalarla aslında İslam bilim tarihinin köklerini yeniden keşfetmemize çabalıyor, geleceğin Müslüman bilim insanlarına da bir anlamda işaret fişeği çakıyor.”
Doç. Dr. Osman Şimşek ise, sosyal bilimlerin en büyük tuzağı olarak nitelendirdiği obskurantizm ve onun etkisine girmiş Türk sosyal ilimleri hakkında ayrıntılı bilgi vererek, özetle “Fuat Sezgin hoca yapmış olduğu çalışmalarla, Türk İslam dünyasında aydının yabancılaşma süreci içerisinde olduğunu ve bundan çıkması gerektiğini ifade ediyor. Kendi özüne dönerek ilim yapmanın mümkünlüğünü ortaya koyuyor. Yaşadığı dönem son derece önemli. Batı’nın zirve olduğu, koyu bir pozitivist toplum anlayışının hakim olduğu bir dönem. Obskurantizm; Fransızca karanlık, hakikatin bilinmemesi anlamına geliyor. Toplumları hakikatten uzak tutmak için uygulanan metotlar yöntemidir. Sosyal bilimlerde bir bağlayıcılık unsurudur, böyle önemli bir görevi vardır. Fuat Sezgin, bu dönemde kendinize güveneceksiniz ve cesur olacaksınız diyor. Bu dönemde mukayeseli medeniyet analizine dayalı bilgi yöntemi inşasını fark ettiriyor bizlere. Hiçbir toplum kendi özgün sosyal bilimleri olmadığı sürece asla medeniyet kuramaz. 7’nci yüzyıldan itibaren gelişmeye başlayan İslam ilim ve medeniyetinde tevhidi düşünce hakimdir. 19’uncu yüzyıldan sonra ise Batılı pozitivist anlayışın hakim olduğunu görüyoruz. 2035-2040’ların Türkiyesi’nin nasıl olacağının iyi tahlil edilmesi gerek.” dedi.
Soru cevap bölümünün ardından Rektör Prof. Dr. Mustafa Alişarlı, konuk akademisyenlere teşekkür ederek, plaket ve hediye takdiminde bulundu. Panel, hatıra fotoğrafı çekilmesinin ardından sona erdi.