Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından 4. Abant Enfeksiyon Günleri Sempozyumu düzenlendi. Sempozyumun açılış sunumunu yapan Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Araştırmalar Merkez Direktörü Prof. Dr. İftihar Köksal, Türkiye’nin klinik araştırmalarda artık Doğu Avrupa ve Orta Doğu’nun referans merkezi gibi olduğunu ama çok ciddi rakiplerinin bulunduğunu söyledi.
Tıp Fakültesi Konferans Salonunda saygı duruşu ve İstiklâl Marşı’nın okunmasıyla başlayan sempozyuma; Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erol Ayaz, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Ural, İzzet Baysal Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Muhammet Güzel Kurtoğlu ile akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
Sempozyumun açılış konuşmasını yapan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Erol Ayaz, üniversitelerin eğitim-öğretim ve araştırma-geliştirme faaliyetlerinden söz ederek, bu faaliyetler içerisinde bu tür etkinlikleri çok önemsediğini vurguladı. Ayaz, “Öncelikle bu etkinliği düzenleyen Prof. Dr. Fatma Sırmatel hocamıza ve emeği geçen tüm hocalarımıza çok çok teşekkür ediyorum. İnşallah bu etkinlikler büyüyerek ve artarak devam eder, bütün ana bilim dallarını kapsar. Bu sempozyumun da verimli geçmesini diliyorum. Bu karlı, zorlu kış gününde Karadeniz’den üniversitemize gelen Prof. Dr. İftihar Köksal hocamıza da çok teşekkür ediyorum.” diye konuştu.
Başkanlığını BAİBÜ Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD Başkanı Prof. Dr. Hayrettin Akdeniz’in yaptığı ilk oturum gerçekleştirildi. Sunumu, Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları AD Başkanı ve Klinik Araştırmalar Merkez Direktörü Prof. Dr. İftihar Köksal, “Bilimin Işığında Klinik Araştırmalar Merkezi: Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Deneyimleri” konusunda yaptı.
Klinik araştırmaların ne olduğu ve önemi hakkında yaklaşık 30 yıllık klinik araştırmalar deneyimi ışığında A’dan Z’ye aydınlatıcı bilgiler veren Prof. Dr. Köksal, “Klinik araştırma materyallerimizi daha çok ilaçlar ve tanı yöntemleri oluşturmakta. İşte bir ya da birden fazla araştırma ürününün klinik, farmakolojik, farmakodinamik özelliklerini ortaya çıkarmak ve doğrulamak için yapılan çalışmalar, klinik araştırmalardır. Bunlar daha ilaçlar piyasaya çıkmadan yapılan araştırmalardır. Yan etkilerini, reaksiyonlarını, ilacın vücuttaki emilim dağılımlarını yani ilacın farmakokinetik özelliklerini, yine güvenilirliğini, ilacın çalışıp çalışmadığını yani farmakodinamik özelliklerini araştıran çalışmalardır.” dedi.
“Diyabet Tanısında En Önemli Yöntemlerden Biri, Klinik Araştırma Sonucunda Ortaya Çıkmıştır.”
Sunumunda klinik araştırma tipleri hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Köksal, “Bunlar ya belirli bir hastalığa karşı korumak amacıyla aşı geliştirmeleri ya da yeni bir antibiyotik ya da yeni bir ilacın örneğin bir kanser ilacının, bir diyabet ilacının geliştirilmesini hedefleyen çalışmalardır. Ayrıca yeni tanı yöntemlerinin geliştirilmesi, mesela Hemoglobin A1c’nin bulunması yeni bir tanı yöntemidir ve bugün diyabet tanısında en önemli yöntemlerden birisidir. Bu da klinik araştırma sonucunda ortaya çıkmıştır. Yine ciddi hastalığı olan kişilerde yaşam kalitesini artıran ilaçların ve yöntemlerin keşfedilmesi gibi. Örneğin kronik böbrek hastalarında hemodiyalizle onların hayatta kalmalarının ne kadar uzadığını hepimiz biliyoruz. Bunların hepsi klinik araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır.” diye konuştu.
Klinik araştırma çalışmalarında Türkiye’nin dünyadaki yeri konusunda da bilgiler veren Prof. Dr. İftihar Köksal, özetle şu ifadeleri kullandı:
“Klinik araştırmalar, dünyada özellikle ABD, Avrupa ülkeleri ve Kanada’da oldukça yaygındır. Türkiye, Orta Doğu – Doğu Avrupa kısmında yer alabiliyor. Burada 11 bin civarında çalışma olduğunu söyleyebiliriz. Asya’da Japonya özellikle ön planda yer alıyor. Türkiye’ye baktığımızda, Türkiye’nin çok düşük oranda olduğunu görüyoruz. Yaklaşık 2 bin 800. Oldukça az klinik çalışma alıyoruz ama son zamanlarda bir kıpırdanma olduğunu da söylememiz gerekiyor. Artık şunu görüyorum ben mutlulukla: Türkiye biraz, Doğu Avrupa’nın ve Orta Doğu’nun referans merkezi gibi oluyor ama çok ciddi rakipleri var. Çünkü bu klinik araştırmalar, ülkeler arası rekabet yaratıyor. Biz yurt dışına, bu çalışmalarla ilgili araştırıcı toplantılara gittiğimizde herkes birbirinin bayrağını kolluyor. Biz tabii ki bir üniversiteyiz, ülkemizi temsilen oradayız ve bayrağımızı orada görmekten büyük mutluluk duyuyoruz. Bizim en büyük rakiplerimiz komşularımız. Gürcistan, giderek yıldızı parlıyor ve çok hasta almaya başladılar. Rusya, yine bize yakın olarak baktığımız zaman. Yunanistan, Bulgaristan vs. hareketlendiklerini görüyoruz. Bunları bilerek hareket etmek durumundayız.”
Klinik araştırmaların gönüllülük işi olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Köksal, araştırmaların tarihi, önemi, klinik araştırmacılar ve yöntemleri, klinik araştırma ortamları, Türkiye’deki yönetmelik ve işleyişler, klinik araştırma organizasyon şeması vb. konularda aydınlatıcı bilgiler verdi; soruları cevaplandırdı.
4. Abant Enfeksiyon Günleri Sempozyumu, Oturum Başkanlığını BAİBÜ Tıp Fakültesi İç Hastalıkları AD Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Şavlı’nın yaptığı ve Prof. Dr. Muhammet Güzel Kurtoğlu, Prof. Dr. Fatma Sırmatel ve Prof. Dr. İftihar Köksal’ın konuşmacı olarak katıldığı oturumun ardından sona erdi.