Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi koordinasyonunda ve Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi ev sahipliğinde devam eden Batı Karadeniz Kariyer Fuarı (BATIKAF) kapsamında, moderatörlüğünü Rektörümüz Prof. Dr. Mustafa Alişarlı’nın yaptığı “Ülkemizde Eğitim, Ar-Ge ve İnovasyon” konulu panel düzenlendi.
Panele; Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fuat Akpınar ve Doğu Marmara Kalkınma Ajansı (MARKA) Genel Sekreteri Doç. Dr. Mustafa Çöpoğlu konuk olarak katıldı.
Panelin açılışında, BATIKAF kapsamında, çok çeşitli etkinliklerin gerçekleştirildiği bir kariyer fuarı düzenlendiğini vurgulayan Rektör Prof. Dr. Mustafa Alişarlı, özetle “Amacımız, sadece öğrenci ve işletmeleri karşılıklı bir araya getirmek değildi. Aynı zamanda böyle güzide bir topluluğu bir arada yakalamışken, arzu ettikleri konularda onları bilgilendirmek, alanıyla ilgili yaptıkları çalışmalarla ön plana çıkmış değerli araştırmacılarla buluşturmak adına böyle bir fuar organize etmek istedik. Bunu bir fırsat olarak gördük. Bu 2 günlük süre içerisinde, çok sayıda oturumlar, paneller, söyleşiler, eğitim faaliyetleri, atölyeler ve benzeri pek çok etkinlik olacak. Akşamları da müzikal ağırlıklı etkinlikler olacak.” diye konuştu.
İhtisaslaşma ve Bölgesel Kalkınma Odaklı Araştırma Üniversiteleri Vurgulandı
YÖK’ün ihtisas odaklı, bölgesel kalkınma odaklı araştırma üniversiteleri uygulamalı geliştirdiğini kaydeden Rektör Alişarlı, “2006 sonrası kurulmuş üniversitelerin ihtisas üniversitesi olabilmeleri için bir imkan sunuldu. Bu noktada Düzce Üniversitesi bölgesel kalkınma odaklı ihtisaslaşmış üniversiteler arasında ilklerden biri oldu. Çevre ve sağlık alanında ihtisaslaşmış üniversitelerimizden biri. Üniversitelerin görevlerinden biri de ürün geliştirmek ve topluma sunmak. Bu noktada Düzce Üniversitesi, Nigar Hocamızın da gayretleri ile, bu görevi gerçekleştirmiş Üniversitelerimizden bir tanesi.” dedi.
Panel kapsamında ilk olarak Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar, “İstihdam Meleği” projesini tanıttı. Düzce Üniversitesi’nin faaliyetleri hakkında bilgi vererek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Demircan, “Sağlık alanında geleneksel ve tamamlayıcı tıp; çevre alanında da tarımsal atıkların endüstriye geri kazanımı alanında ihtisaslaşıyoruz. Bu özellikleriyle Düzce Üniversitesi ülkemizin en büyük geleneksel Tıp merkezine sahip.” dedi.
Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar: “İşsizliğe Değil, İstihdama Odaklanıyoruz.”
Konuşmasında gençlere seslenen Prof. Dr. Demircan, “Umutsuz ve olumsuz söylemleri bir tarafa bırakıyoruz; işsizliğe değil, istihdama odaklanıyoruz. İşsizlik sarmalına takılmadan mümkün olduğunca istihdamı güçlendirmemiz gerekiyor. Çünkü işsizliğin bireysel, psikolojik, sosyolojik sonuçları oluyor. Peki ne durumdayız? Biz Avrupa ortalamasının maalesef üstündeyiz. İspanya ve Yunanistan kadar kötü bir durumda değiliz ama yine de zaman içerisinde belirli oranlarda dalgalanmalar yaşıyoruz. Yani sürdürülebilir bir işsizlik oranımız yok. Önemli olan bunu sürdürülebilir ve öngörülebilir kılmak.” değerlendirmesinde bulundu.
“Bizim Yetiştirdiğimiz Mezunlar, Sahada İş Gücüyle Buluşmuyor; Sorun da Burada.”
İşsizlikte yaş kriteri nedeniyle hedef kitlenin değiştiğini vurgulayan Prof. Dr. Demircan, “Bizler hedef kitle olmaktan çıktık artık, hedef kitle sizlersiniz. Rekabet artıyor, iş bulmak zorlaşıyor. Belli alanlarda çokça mezun veriyoruz. Bu nedenle, kendinize bir dolu özellik kazandırmanız gerekiyor. Bizim yetiştirdiğimiz mezunlar, sahada iş gücüyle buluşmuyor. Yani burada bir sorun var. Sanayi sektöründe bize söylenen, ihtiyaca uygun iş gücü yetişmiyor. Farklı pek çok kurum ve kuruluş elini taşın altına koyuyor aslında. KOSGEB, İş-Kur, OSB’ler, Meslek Liseleri. Özellikle meslek edindirme konusunda yapılan çok fazla çalışma var. Ama bu çabalar maalesef öğrencilerimizin mevcut niteliklerini göz önünde bulundurmuyor. İhtiyaç sahibi firmalarla öğrencileri birbiriyle eşleştirmiyor. Sektöre hitap eden bir mezun profili yetiştiriyoruz. Oysaki artık çok butik bir iş gücüne ihtiyaç var. Kitle değil de, sipariş tipi üretime ihtiyacımız var. Öğrenme modelinde değişime ihtiyacımız var. En önemlisi tüm bu çabaların sistematik bir hale getirilmesine ihtiyacımız var.” diye konuştu.
Düzce Üniversitesi’nden İstihdam Meleği Projesi
İstihdam Meleği projesinin nasıl ortaya çıktığını anlatan Prof. Dr. Demircan, “Sevgili gençler, şöyle bir hayal kurun. Sizler henüz 2’nci sınıftayken herhangi bir firma size gelse, ‘Sizleri mezun olur olmaz işe almak istiyoruz. Ama bazı şeyler yapman lazım. Mesela, bizim önerdiğimiz bazı dersleri alman lazım. Bazı derslerin bizim firmamız tarafından verilmesi lazım. Sizlere oryantasyonlar düzenleyeceğiz, bazı derslerin de bizim firmada, firma yetkililerinden, firma sınırları içerisinde verilmesi gerekiyor. Stajlarınızı zaten bizde yapacaksınız. Biz, sizin kazanmanız gereken yeterlilikleri belirleyeceğiz. Mezun olduğunuzda bu yeterlilikleri kazandığınız an sizlere sertifika vereceğiz. Mezun olduğunuz gün, bizim firmamızda işe yerleşeceksiniz.’ Böyle bir firmaya ne dersiniz? Olsa olsa bu bir melek olmalı. Bu fikir aslında buradan çıktı. İyilik meleği ile istihdamı birleştirdik ve İstihdam Meleği böylece ortaya çıktı.” dedi.
“İstihdam Meleği Projesinin 10 Farklı Bileşeni Var.”
Projenin içeriği hakkında bilgi veren Prof. Dr. Demircan, “Bu projenin 10 farklı bileşeni var. Bazen sadece staj ve iş yeri eğitimi modülüne indirgeniyor. Sadece staj yaptırmıyoruz. Bu 10 modülden sadece biri. Mesela ön lisanslarda 2’nci yarı yılda, lisanslarda 5’inci yarı yılda firmalarla öğrencileri eşleştiriyoruz. Hangi firma, hangi öğrencinin istihdam meleği ve hangi öğrenci mezun olduğu anda hangi firmada işe yerleşecek; bütün bunlar erken evrede belli olmuş oluyor. Eşleştirme sonrası firmalar, öğrencilerin müfredatlarına katkı sağlayabiliyor. Aynı zamanda, program koordinatörü hangi derslerin firmalarda, hangi derslerin üniversitede gerçekleşeceğini karar veriyor. Hangi derslerin firma profesyonelleri tarafından, hangi derslerin öğretim üyeleri tarafından verileceği belirleniyor. Öğrencilere birebir mentorluk yapacak olan profesyoneller, yine firmalar tarafından eşleniyor. Teknik geziler, oryantasyonlar vs. yani öğrencilerimiz bu proje sayesinde, program süresince istihdam meleği olarak edindikleri firmaya doğrudan angaje olamaya başlıyorlar. En sonunda, firma tarafından belirlenen yetkinlikleri, sosyal ve teknik yetkinlikleri kazandıkları anda da, diplomalarına ek olarak İstihdam Meleği sertifikalarını da alıyorlar.” şeklinde açıkladı.
“Mezun Olduğunuzda Üniversite Diplomanız ve Firma Yetkinlik Sertifikanız Elinizde Olacak Şekilde İstihdamınız Sağlanacak.”
Prof. Dr. Demircan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Geleneksel üniversiteler, tek tipte meslek sahibi yetiştiriyor ama günümüzde ihtiyaç duyduğumuz artık çok başka. Günümüzde ihtiyaç duyduğumuz, sizler mezun olduğunuz anda bir elinizde üniversite diploması, diğer elinizde de potansiyel olarak istihdam edileceğiniz firmanın yetkinlikleriyle sizleri mezun edebilmek. İşte ellerinizdeki tüm bu yetkinlikler, yani üniversite diploması hepiniz için aynı olacak; ama firma yetkinlikleri, günümüz yükseköğretiminde ihtiyaç duyduğumuz mezun çeşitliliğini ve farklılığını, ihtiyaç duyulan personel çeşitliliğini sağlamış olacak. Şu ana kadar, 12 firmayla, 13 programı birleştirdik. Yaklaşık 250 öğrenciyi kapsayan bir program başlattık. Şu anda da İstihdam Meleği programlarımız devam ediyor.”
Prof. Dr. Fuat Akpınar: “Bilim İnsanı Seyreden Değil, Sır Çözendir.”
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fuat Akpınar ise, “Bilim İnsanı ve İnovatif Düşünme Zorunluluğu” konusunda sunum yaptı. Prof. Dr. Akpınar, özetle “Medeni insan, paylaşarak huzurlu ve mutlu olabileceğini, kendi hak ve hukukunun bittiği yerde bir başkasının hak ve hukukunun başladığını bilen ve önceleyen kimsedir. Peki, en büyük erdem nedir? İnsanlığa yararlı bilgi öğrenmek, üretmek ve öğretmektir. Bilim, hakikate ulaşmak için geçerliliği kanıtlanmış bilgiler birikimidir. Var oluşu ve var olanı merak etme, sorgulama, araştırma, öğrenme, kritik etme, anlama, anlamlandırma ve doğrulama, açıklama çabasıdır. Bilim insanı, var oluşu ve var olanı merak eden, sorgulayan, öğrenen, anlamlandıran, yeni ve doğru bilgi üreten, uygulayan, açıklayan ve en önemlisi de öğreten insandır. Bilim insanı seyreden değil, sır çözendir.” diyerek, çağdaş insan ve bilim hakkında öğrencileri aydınlattı.
“Başkalarının Ürettiği Bilim ve Teknoloji Ürünlerini Doğrulayan, Bilim İnsanı Olamaz.”
“Peki, bilim insanının görevi ne değildir?” diye soran Prof. Dr. Akpınar, “Başkalarının geliştirdiği ve ürettiği bilim ve teknoloji harikası ürünleri, biz de kullanalım, onları doğrulayalım, destekleyelim. Böyle bir bilim insanlığı olamaz. Ülkemizde geçmiş dönemlerde maalesef trend bu şekildeydi. Peki, ülkemizde şu kadar bilim insanı olduğu halde biz neden üretemiyoruz? Bu soruya cevabı, kendimizde aramamız gerekiyor. Bilim insanı, asla mazaret üretmez. Üretemiyorsak engelimiz ne? Ülke dışında, şu anda sanayi ve teknolojide önde olma avantajını kullanıyorlar. Yenilikçi düşünceye odaklanıyorlar. Altın standart prangası vuruyorlar bize. Ürettikleri bilgiden ötesi yok mânâsında, sizi düşünmemeye itiyorlar. Sonra, biz daha iyisini yapıncaya kadar en iyisi bu propagandasını yapıyorlar size. Bilim insanı buna evet demez. Ülkemiz içinde de bazı sıkıntılar var. Ülkemizde bir güvensizlik ortamı vardı. Devletin insanına güveni, insanın devletine, insanın insana güveni yoktu. Ötekileştirme hastalığı vardı. Komplekslerimiz var. Dışarıdan biri söylerken, hayranlıkla bakarız. Bunu şayet içeriden birisi söylüyorsa, ona da tepeden bakarız. Nihayet bağnaz bir bürokratik zihniyet vardı. Geçmişten günümüze birtakım aşamalar kaydettik ama maalesef yine bu sıkıntıları yaşıyoruz diye düşünüyorum.” cevabını verdi.
“Bilim Üretmek Yerine, Üretilmiş Bilimi Tekrar Ediyoruz.”
Her yeni şeyin inovasyon olmadığına dikkati çeken Prof. Dr. Akpınar, “Mutlaka ekonomik ve sosyal bir katma değeri olması lazım. Hiçbir ürün kalıcı değildir. Cebinizdeki telefonlara bakacak olursak, üretilmiş en nadide ürünler ama kalıcı değildir. Artı değerli bir farklılık oluşturmak zorundayız. Toplum üyeleri arasında yeni ürün ve hizmetlerin benimsenmesi ve yaygınlaşması için 5 temel şeye kulak verin lütfen. Toplumun ve insanın ihtiyaçları ile uyumlu olacak. Nispi bir avantajı olacak. Basit, denenebilir ve gözlemlenebilir olacak. İnovasyon yeteneğine sahip olmamız esastır. Pozitif bilimlerde altın standart tanımı büyük bir yalan. Size şunu söylemek istiyorlar: Bilimle sizin aranıza büyük bir duvar örüyorlar. Bilimsel gelişmelere karşı sizi kör ve sağır ediyorlar. Sonuçta siz, bilim üretemediğiniz için teknoloji asla üretemiyorsunuz. Bilim üretmek yerine, üretilmiş bilimi tekrar ediyorsunuz. Hedefe, kendi fiziki durumunuza ve imkanlarınıza göre gidersiniz. Şayet hedefe önce ulaşmak istiyorsanız, iyi bir sürücü olmanız ve iyi bir araca sahip olmanız gerekiyor. Bu bir inovatif mesajdır. Önce giden hazineyi almış olabilir. Çünkü bilim, en değerli hazinedir. Öyleyse, başka bir hazinenin sizin olmasını istiyorsanız, oraya erken ulaşmak zorundasınız. O zaman sürücünüzün, erdemli ve eğitimli; aracınızın da kaliteli ve sürekli olması gerekiyor. Şayet satarlar ve siz bir araç satın alırsanız, bütün servetinizi başkalarına aktarmış olursunuz. Ancak daha iyisini ve hızlısını üretmeden size daha iyi bir araç satmazlar. Çünkü başka hazinelerin kendilerinden başkasında olmasını istemezler. Siz, inovatif bilgi ve ürün geliştirmezseniz, hep alıcı olarak kalırsınız ve başkalarına servet ödemeye devam edersiniz. Başkalarının şahıs ve ülkelerinin refah düzeyini artırırsınız, istihdamlarına katkı sağlarsınız, teknolojilerini geliştirmeyi teşvik edersiniz ve yeni bilimsel gelişmeler, keşifler yapmalarına siz imkan sağlamış olursunuz.” değerlendirmesinde bulundu.
MARKA’dan Genç İstihdamı Sunumu
MARKA Genel Sekreteri Doç. Dr. Mustafa Çöpoğlu ise, “Kalkınma Ajansları 2022 Teması: Genç İstihdamı” başlığında yaptığı sunumda, Türkiye’de toplam 26 kalkınma ajansının olduğunu, bunlardan birinin de, Bolu, Düzce, Kocaeli, Sakarya ve Yalova’nın içinde bulunduğu Doğu Marmara Kalkınma Ajansı MARKA’nın olduğunu söyledi.
Her ilde 3’er uzmanın yer aldığı yatırım destek ofislerinin olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Çöpoğlu, gençlerin bu ofislerdeki uzmanlarla iletişim kurmasını tavsiye ederek, “Kalkınma ajanslarının esas olarak 4 faaliyeti var. Türkiye, 1950’li yıllardan beri kalkınma planları yapıyor. Biz de bunlarla uyumlu bölge planları hazırlıyoruz. Yatırım Destek Ofisleri, yerli ve yabancı yatırımcılara rehberlik hizmeti veriyor. Bölgemizin kalkınmasına ilişkin, bölgemizdeki kurumların fikirlerini projeye dönüştürüyor. Gençlerden de proje fikirleriyle gelenler var. Farklı illerdeki kurumlararası eşgüdümle koordinasyon sağlıyoruz. Son bir faaliyetimiz de bütün bunları yaparken kamunun, özel sektörün el atmadığı, zincirin zayıf halkasını güçlendirip bölgesel kalkınmaya, ülkemizin kalkınmasına hizmet etmeye çalışıyoruz.” dedi.
“MARKA olarak Bölgemizde İşgücü Yetiştirme Merkezleri Kuruyoruz.”
“Kalkınma ajanslarının son yıllarda en fazla dahil olduğu alanlardan biri, nitelikli iş gücü yetiştirmek oldu.” diyerek konuşmasını sürdüren Doç. Dr. Çöpoğlu, özetle “Biz bölgemizde gerek OSB’ler, gerek valilikler ve gerek üniversiteler ile iş birliği içinde bölgemizden üniversite mezunlarının, meslek lisesi ve meslek yüksekokulu mezunlarının faydalanacağı işgücü yetiştirme merkezleri kurduk. Bolu’da kuruluş çalışmalarımız devam ediyor. Genç nüfusu ne kadar nitelikli hale getirirsek, hem bölgemizin hem ülkemizin kalkınması o kadar hızlı ve kolay olur. 2022-2023 yılı kalkınma ajanslarının teması da, genç istihdamı. Ülkemizde istihdam oranı artıyor ama genç işsizliği de artıyor. Dolayısıyla gençlerin istihdamına özel önem veriyoruz. 11. Kalkınma Planı’nda, genç istihdamına yönelik önemli stratejiler belirlenmiş. 2021-2023 yıllarını kapsayan Ulusal Genç İstihdamı Stratejisi ve Eylem Planı da hazırlandı ve yürürlükte. Burada kalkınma ajanslarına da birtakım roller öngörülmüş. Eğitim-istihdam ilişkisinin güçlendirilmesi, istihdamda ve eğitimde olmayan gençlerin istihdamının artırılması ve geleceğin meslekleri denilen konularda çalışmalar yapılması. Kalkınma ajansları tarafından 2022-2023 yılları arasında yürütülecek faaliyetler arasında, genç istihdamının artırılması ve genç girişimciliğin sağlanması temel amaç olarak belirlenmiş. Özel amaçlar olarak da, gençlerde yerel, bölgesel, ulusal kalkınma bilincinin oluşturulması, gençlerin geleceğin mesleklerinin becerileri ile donatılması, gençlerin, becerilerine uygun işlerde istihdam edilmesi, gençlerin üretim süreçlerine aktif katılımının sağlanması planlanmış.” diye konuştu.
Doç. Dr. Çöpoğlu, 2022-2023 Döneminde Genç İstihdamında Uygulanacak Eğitim ve Destek Programlarını Tanıttı
2022-2023 döneminde genç istihdamında hangi programların uygulanacağı hakkında da bilgi veren Doç. Dr. Çöpoğlu, “Beceri Geliştirme Programı var. İstihdam Garantili Eğitim Programı var. E-Spor Programı var. Kalkınma Ajanslarının Destek Programları, Kırsal İstihdamı Artırma Programı, Genç Girişimcilik Destek Programı. Beceri Geliştirme Programı içeriğinde, beceri taleplerinin belirlenmesi, kamu ve özel sektörle iş birliği halinde beceri geliştirme programları oluşturulması, gençlere iş deneyimi kazandırmayı hedefliyoruz. İş başı eğitimi ve çıraklık programları da bu programın içinde. Özellikle meslek liselerimiz, meslek yüksekokullarımız ve üniversitelerimizle ve son sınııf öğrencileri ile bu programları, 2022 ve 2023 yıllarında gerçekleştirmeyi planlıyoruz. İstihdam Garantili Eğitim Programı, gerek İş-Kur’larla, gerek OSB’lerle, ticaret ve sanayi odalarıyla, üniversitelerle bu programa destek vereceğiz. Burada sektörün ihtiyaç duyduğu nitelikler belirlenecek; gençlere söz konusu niteliklerin kazandırılmasına yönelik istihdam garantili eğitim programları düzenlenip uygulamaya konulacak. E-Spor programı, burada da gençlik merkezleri ve genç ofisler aracılığı ile e-spor faaliyetleri gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Bakanlığımız bu konuda, profesyonel e-sporcu yetiştirilmesini, e-spor aracılığı ile genç istihdam oranının artırılmasını ve genç girişimciliğin geliştirilmesini, Türkiye’de e-sporun büyümesini teşvik ediyor. Bu konuda bölgemizde e-sporla ilgili ön fizibilite çalışması yaptırıyoruz. Kırsal İstihdamın Artırılması Programı, burada da kalkınma ajanslarının son 3 yıldır kırsal istihdama yönelik yaptığı bütün projelerde, genç istihdamını öncelik olarak koyacağız. Gençlerin kırsal alanda tarımsal üretim yapmasının desteklenmesi, Ziraat Fakültelerinden mezun gençlere kırsala dönüşün teşviki, kırsalda kooperatifleşmenin özendirilmesi gibi pek çok başlık bulunmakta. Yerel Bazlı Genç Girişimcilik Destek Programı, girişimcilik eğitimleri, girişimciler için başlangıç desteklerinin verilmesi, girişimci-yatırımcı buluşmaları ve sosyal girişimciliğin desteklenmesi. Hem KOSGEB, hem OSB, hem de ticaret sanayi odaları ile birlikte gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. Bütün illerimizde sahada çalışmalar tamamlanmak üzere. Buradaki gençlerimizin de bu programlara iştirak etmelerini bekliyoruz.” şeklinde konuştu.
Panelin sonunda konuşmacılara katılım ve teşekkür belgeleri, Rektörümüz Prof. Dr. Mustafa Alişarlı tarafından takdim edildi.