Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen KYK Tematik Kış Kampları’nın 4’üncüsü bu yıl Bolu’da gerçekleştiriliyor. Hayreddin Tokadi Yurt Müdürlüğü ev sahipliğinde 21-25 Ocak 2018 tarihleri arasında düzenlenecek kampın açılış programı, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde yapıldı. “İnsan ve Toplum” temalı kamp programına; Ağrı, Antalya, Bayburt, Hatay, Muğla, Kahramanmaraş ve Burdur’dan ilimize gelen 150 öğrenci katılıyor. Kamp süresince sosyal ve kültürel pek çok etkinliğe katılacak öğrenciler, akademisyenler ve yazarlarla da bir araya gelecekler.
İzzet Baysal Kültür Merkezi Pembe Salondaki KYK 4. Tematik Kış Kampları açılış programına, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Yaman, Kredi ve Yurtlar Kurumu Bolu İl Müdürü Şerafettin Çilkara, akademisyenler, daire amirleri, KYK personeli ve öğrenciler katıldı.
Programın açılış konuşmasını yapan KYK Bolu İl Müdürü Şerafettin Çilkara, özetle “İnsan ve Toplum başlığı altında yapacağımız bu organizasyonda, Türkiye’nin dört bir yanından gelen siz gençleri ağırlamaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Şimdiye kadar hep öğrencilerimizi yolladığımız bu güzel kış etkinliğinde ilk kez ülkemizin çeşitli illerinden 150 öğrencimize ev sahipliği yapıyoruz. Kış mevsimi denince ilk akla gelen yerlerden biri Bolu. Kamp dahilinde sizler için özel bir program hazırlamaya gayret ettik. Birbirinden değerli konuşmacıları davet ettiğimiz kampımızda öncelikle hayatın en temel iki kavramı olan insan ve toplum üzerinde duracağız. Her ne kadar siz gençlerin, insan ve toplum temasına ilişkin akademik bilgi sahibi olmasını, alanında uzman isimlerle bir araya gelerek ufuklarınızın genişlemesini, farklı illerden gelen öğrenciler arasında dostluk köprülerinin kurulmasını, ilimizin tanıtılmasını amaçlasak da esas hedefimiz aslında başlıkta gizli. Bu da her şeyden önce insan olabilmek.” dedi.
Açılış dersini ise Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İhsan Çapcıoğlu verdi. Çapcıoğlu, din ve toplum ilişkisini, geleneksel ve özellikle yeni medya (sosyal medya) konusuyla ilişkilendirerek anlattı.
Medyanın gelenekselden günümüz yeni medyasına (sosyal medya) nasıl geliştiğini örneklerle açıklayan Prof. Dr. Çapcıoğlu, hayatımızı kolaylaştıran ve bizlere büyük imkânlar sağlayan yeni medyanın ya da sosyal medyanın yarattığı risklere dikkati çekerek özetle şunları kaydetti:
“Sosyal medya ya da yeni medya, dünya üzerinde gittikçe büyüyen bir imkân, bir potansiyel. Ama bir taraftan da bir tehdit aslında, yani bir risk potansiyeli var. Bugün içinde yaşadığımız toplum çok çeşitli şekillerde nitelendiriliyor. Geç modern dönem, küresel dönem, enformasyon toplumu, teknoloji toplumu vs. Bir kısım sosyologlar ise son yıllarda diyorlar ki, ‘Bizim yaşadığımız çağın adı risk çağı ya da risk toplumu.’ Peki niye böyle diyorlar? İşte buna yol açan temel parametre, bu yeni medyanın bize sunduğu imkânlar. Eskiye göre hepimiz daha fazla gözetleniyoruz. Her tarafta mobil kameralar var. Trafikte ya da başka yerlerde. Bu, bir taraftan gizli kapaklı iş yapanları ifşa eden bir imkân ama diğer açıdan baktığınızda da özel yaşam dediğimiz bize özgü alanların gittikçe daraldığını gösteren bir parametre. Bugün evlerimiz, ev dışı kamusal alan gibi oldu. İnterneti olmayan ev sayısı az. Yani insanlar kendi elleriyle gözetime konu olacak malzemeleri bir şekilde gönüllü olarak paylaşmaya başladılar. Bu bir imkân ama aynı zamanda bir risk, bir tehdit. Özel yaşamın gizliliği ya da mahremiyetin ihlâli dediğimiz bu yeni medyadaki en önemli etik ihlâllerden birine aslında kendi elimizle kapı açıyoruz.”
Sunumunu Mevlana’nın Mesnevi’sindeki bir hikâye ile tamamlayan Prof. Dr. Çapcıoğlu, “Mevlana diyor ki, insanın kendisi dışındakilerle kurduğu ilişki tıpkı gemi ile su arasındaki ilişki gibidir. Gemi, denizde yol alabilmek için suya ihtiyaç duyar ve bu ihtiyaç yaşamsal bir ihtiyaçtır. Ancak aynı su, denizde yol alan gemiye katkıda bulunduğu gibi eğer bir açık bulursa yavaş yavaş oradan içeriye sızarak bir süre sonra onu batırır. İşte bunun gibi diyor Mevlana, insanın kendi dışındakilerle kurduğu ilişkide eğer kontrol insandaysa, onun sevgisi insanın içine nüfuz etmiyorsa, onu kendisine bağımlı kılmıyorsa, iradesi kendi elindeyse sorun yok. O zaman yaşam kolaylaşır, her şey güzel gider. Ama aksi bir durumda ilgisi, sevgisi kontrolden çıkmış şekilde onu sarıp sarmaladıysa, sosyal medya, yeni medya gibi, televizyon, teknoloji, internet, akıllı telefon gibi sizi kendine bağladıysa, artık orada iradeniz sizden çıkmış demektir. Bu bağımlılık bir süre sonra gemiyi batıran su gibi sizin çöküşünüze yol açabilir. Hepimiz kontrolü elimizde tutalım. Sosyal medyanın, yeni medyanın imkân ve fırsat boyutunu kullanalım, mümkün olduğunca olumsuzluklarından uzak durmaya çalışalım ve risk potansiyelinin de olduğunu unutmayalım. Gerçek yaşamdaki gerçek ilişkilerimize dönmeyi bilelim.” diye konuştu.
Açılış dersinin ardından Prof. Dr. İhsan Çapcıoğlu’na Şerafettin Çilkara tarafından teşekkür plaketi ve hediye takdimi yapıldı.