Türk kültür ve edebiyatının önemli eserlerinden biri olan, yaklaşık 1000 yıl önce Yusuf Has Hacib’in kaleme aldığı Kutadgu Bilig’in günümüz dünyasındaki yeri ve öneminin ele alındığı konferansta konuşan Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Erdem, bugün Avrupa felsefesinin tartıştığı ne kadar ana kavram varsa hepsinin bu yapıtta anlatıldığını vurguladı.
2019 UNESCO tarafından Kutadgu Bilig yılı ilan edilmişti. Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi (BAİBÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, bu kapsamda, Kutadgu Bilig’in günümüz dünyasındaki yeri ve öneminin ele alındığı bir konferans düzenledi. Konferansı, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Erdem verdi.
Yaklaşık 1000 yıl önce yazılmış Kutadgu Bilig’in Türkçenin felsefeye, bilime ve sanata ne kadar yatkın bir dil olduğunu bizlere gösteren güzel bir örnek olarak karşımıza çıktığını belirten Prof. Dr. Erdem, “Kutadgu Bilig’de Türk coğrafyasının, kültür ve uygarlığının, evrensel boyutunun insanlığa verdiği katkılar var. Yani bu kitap aslında bir uygarlık kitabı.” dedi.
Kutadgu Bilig’in Türk uygarlığının önemli bir yapıtı olduğunu kaydeden Prof. Dr. Erdem, “Anadolu’da bizim bilgelik geleneğimizin, zenginliğimizin ne kadar geniş olduğunu göstermek amacıyla çalışmalar yapıyoruz. MÖ 5’inci yüzyıldan başlıyor; Yunus Emre, Mevlana ve 20’nci yüzyıla kadar gelen bir çizgi bu. Çalışmalarımızda görüyoruz ki, bu topraklar aslında ayrıcalıklı topraklar. Bilginin, tekniğin, sanatın ve felsefenin ve hatta tek tanrılı inanışların bile kaynağı Anadolu’dur. Kutadgu Bilig’in yerini ve önemini daha iyi düşünmeme neden olan nokta da bu.” diye konuştu.
Tüm bilimsel çalışmalara rağmen Batı’nın Doğu’ya karşı önyargılarının devam ettiğini ayrıntılarıyla anlatan Prof. Dr. Erdem, özetle şunları söyledi:
“Kutadgu Bilig, Türk coğrafyasında, Karahanlı Türkçesiyle yazıldı; dokusu Türk’tür, yöresi, töresi Türk’tür. Fakat sadece Türk coğrafyasına hitap etmez. Yazılanı, çizileni, içerisindeki hakikatleri bugün yeryüzünde ne kadar insan varsa hepsini ilgilendiren sorunlar yumağıdır. Batı’ya göre; Batı’nın çok büyük yapıtları var filozofların kaleme aldığı, bir de Doğu’nun çok önemli eserleri var ama bunlar kültürel. Hamburg’un çok önemli müzelerinden birini geziyorsunuz. Kendi beşinci sınıf ressamlarının eserlerini çok güzel yerlere koyarlar, heykellerini çok güzel sergilerler. Bir de şarkiyat köşesi vardır. Biz kesin ordayızdır diye ilk oraya giderim. Ayrı bir köşedir o, Doğu’dur. Batı’nın bakış açısı böyledir.
“Kutadgu Bilig’in evrensel bir yapıt olduğunun altını çizmek gerekiyor”
Bu yapıt, sadece bir nasihatname değil. Şöyle söylenmiştir: Türk siyasetname geleneğinin önemli eseri. Kuşkusuz bu olabilir ama sadece bu değil. Bir edebiyat metni biçiminde değerlendirildi. Şüphesiz doğru fakat sadece bu da değil. Bütün bu yaklaşımlar, bu metnin çok daha büyük çapta kendini göstermesini gölgeliyor. Didaktik bulunuyor, öğüt veren birtakım fikirler olduğu söyleniyor ama şu denmiyor mesela; Bugün Avrupa felsefesinin tartıştığı ne kadar ana kavram varsa hepsi bu kitapta var. Yapıtı bu kadar büyük bir halkaya oturtmak konusunda tereddüt ediliyor. Hiç etmeyelim.”
Kutadgu Bilig’in Yusuf Has Hacib tarafından 1068 ve 1069 yıllarında yazıldığını hatırlatan Prof. Dr. Erdem, özetle şunları ifade etti:
“Günümüz Kırgızistan sınırları içindeki bölgede Balasagunlu Yusuf Has Hacib’in yaşadığını biliyoruz. Doğum tarihi 1019. Yusuf Has Hacib’in doğumunun 1000’inci yılındayız aynı zamanda. O dönemde bu bölgede Karahanlılar yaşıyor. Karahanlılar çok önemli bir uygarlık ve kültür hazinesi yaratmışlardır. Dönemin Karahanlı hükümdarına sunulan bir kitap. Bugün sokaktaki vatandaş, üniversitedeki akademisyen, dönemin yöneticisi herkes bu yapıtın içerisinde kendisinden izler bulabilir. Hiç kimse bu yapıt sadece yöneticilere yazılmış, beni ilgilendirmez diyemez. Çünkü çok ciddi değer, ahlak, bilgi, akıl, eleştiri, eğitim bunların hepsi var içerisinde.
Henüz matbaa olmadığı için bu eser elle çoğaltılıyordu. Dolayısıyla bunların nüshaları var. Elimizde Herat, Fergana ve Kahire olarak 3 orijinal nüsha kalmış. Hiçbiri Türkiye’de değil tabii ki. Bunları Türk Dil Kurumu tıpkıbasım yaptı. Güzel bir çalışma oldu.
Yusuf Has Hacib diyor ki kitabın bir bölümünde, ‘Ben bu kadar önemli ve güzel bir kitap yazdım ama biliyorum ki Türkler okumazlar.’ Böyle bir durum bugün de var hepimiz biliyoruz. Nasıl düşündüğümüzü ve yaşadığımızı bu yapıtlar aynı zamanda ele veriyor.”
Konferans, soru cevap bölümünün ardından hediye takdimi ile sona erdi.