Üniversitemiz Bolu Halk Kültürünü Araştırma ve Uygulama Merkezi (BAMER) öncülüğünde düzenlenen Kıbrıscık Araştırmaları ve Halk Kültürü Sempozyumu, ilçede gerçekleştirilen Kıbrıscık Tarımı Çalıştayı ve atölye çalışmalarının ardından sona erdi.
Sempozyumun kapanış programı, Kıbrıscık Vali Mehmet Ali Türker İş Merkezi’nde gerçekleştirildi. Programa; Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi (BAİBÜ) Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alişarlı, Kıbrıscık Kaymakam Vekili Furkan Taha Türkmenoğlu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Samettin Gündüz, Prof. Dr. Aydın Him ve Prof. Dr. Mustafa Yaman, Kıbrıscık Belediye Başkanı Emin Tekemen, BAMER Müdürü ve Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Azize Aktaş Yasa, il ve ilçe müdürleri ve başkanları, akademisyenler ve Kıbrıscıklılar katıldı.
“Her Yönüyle Kıbrıscık Tarımı Çalıştayı” öncesinde bir konuşma yapan Kıbrıscık Belediye Başkanı Emin Tekemen, “Bizler için bütün imkânları seferber eden Üniversitemizin değerli Rektörü Sayın Prof. Dr. Mustafa Alişarlı’ya, BAMER Müdürü Sayın Azize Yasa’ya ve Kıbrıscıklı annelerimize ve bacılarımıza, Kıbrıscıklı kadınlara özellikle teşekkür ediyorum.” dedi.
Emin Tekemen, “Yola çıkarken dedik ki: ‘Kıbrıscık’ın değerleri nedir? Bunlarla ilgili neler yapabiliriz?’ Sempozyumda, çok değerli bilgiler edindik. 80 civarında bilim adamı, bu sempozyumda bize katkı sundular. Kıbrıscık’la ilgili, üniversitemizle çalışmalarımızın devam edeceğine inanıyorum. Çok güzel projeler ortaya çıkacak. Bilimsel projelerden elde edilen sonuçların, Kıbrıscık’ın gelişmesine büyük katkı sağlayacağına inanıyorum.” diye konuştu.
Rektör Prof. Dr. Mustafa Alişarlı: “Kıbrıscık’ta da Bafra Koyun Irkının Yetiştiriciliği Yapılabilir.”
Rektörümüz Prof. Dr. Mustafa Alişarlı ise, katılmak zorunda olduğu başka bir program nedeniyle sempozyuma gelemeyen Bolu Valisi Ahmet Ümit’in selamlarını ileterek konuşmasına başladı.
Kıbrıscık tarımının ele alınacağı çalıştayın önemine vurgu yapan Rektör Alişarlı, “Yöreye baktığımız zaman tarım, burada önemli bir ekonomik katkı sağlayacak. Bir söz vardır: ‘Buğday ile koyun, gerisi oyun’ derler. Ben bu sözü izninizle; ‘Kıbrıscık pirinci ve koyun, gerisi oyun’ diye değiştirmek istiyorum. Çünkü hem Kıbrıscık pirinci hem de Bafra Koyunu, yöreye ekonomik katkı sağlayacak özelliklere sahipler.” dedi.
Kıbrıscık Tarımı Çalıştayı kapsamında Bafra Koyunu ile ilgili bir konferansın gerçekleştirildiğini hatırlatan Rektör Alişarlı, özetle şunları söyledi:
“Bafra Koyununu geliştiren benim de hocam, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni Anabilim Dalı Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Akçapınar, bu koyun ırkını Samsun Bafra ilçesinde bulunan Karaköy Harasında geliştirdiler. İki koyun var: Biri, Sakız Koyunu, Balıkesir yöresine ait; diğeri, Karayaka Koyunu da Doğu Karadeniz’de yaygındır. Bafra Koyunu melezleme bir koyundur. Yüzde 75 Sakız Koyunu özelliği, yüzde 25 Karayaka Koyunu özelliği taşıyor. Ben, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanlığı yaptığım dönemde, bazı akademisyenlerimizi İtalya’ya Erasmus programlarıyla göndermiştik. Orada Bafra Koyununun yetiştirildiğini ve çoğaltıldığını görmüşler. Et ve süt verimi yüksek, ikiz yavrulama özelliğine sahip, dayanıklı ve kıymetli bir koyundur. Kıbrıscık’ta da Bafra Koyun ırkının yetiştiriciliği yapılabilir. Devletin, koyun başına verdiği teşvikler oluyor. Bu önemli bir seçenek olarak değerlendirilebilir. Çalıştayla ilgili diğer bir konu ise, Kürül Ekmeği ile ilgili. YENİGIDAM’da Prof. Dr. Gülsün Evrendilek birkaç paketleme örneği hazırlamış Kürül’le ilgili. Bu da ayrı bir ekonomik değere sahip Kıbrıscık için. İnanıyorum ki, bu sempozyum ve çalıştay, ilçemize katkısı ve faydası olacaktır” dedi.
Prof. Dr. Çetin Göksu: “Ekoturizm, Dünyada Çığ Gibi Büyümekte. Bolu, Türkiye’nin Bir Numaralı Ekoturizm Merkezi Olabilir.”
Konuşmaların ardından ODTÜ emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çetin Göksu, “Köroğlu kültürünün ekoturizm açısından değerlendirilmesi” konulu konferans verdi.
Prof. Dr. Göksu, “Bolu’yu kalkındırmak istiyorsak, Köroğlu kültürünü, çağdaş olarak kullanabilir hale getirmemiz gerekiyor. Köroğlu, 300 milyon Türk’ün sembolüdür. Bu sembolü kullanmazsanız, istediğiniz ölçüde ve yoğunlukta turizmi başlatamazsınız. Bolu ile ilgili, Mudurnu ve Kıbrıscık’la ilgili, Köroğlu ile ilgili çalışmalar yaptım. Şunu kesinlikle söyleyebilirim ki, Bolu, Türkiye’nin bir numaralı ekoturizm merkezi olabilecek bir ilimizdir. Eğer siz, buradaki değerleri kullanamazsanız çok büyük atılımlar yapma şansınız azalır. Ekoturizm, yerel kültürü ve yerel biyoçeşitliliği kullanan turizmdir, yerel kalkınma turizmidir. Köylülerin turizmidir, yaylaların turizmidir. Bu, kitle turizminden çok farklı bir turizm şeklidir ve dünyada çığ gibi büyümektedir. Dünyada, Bolu kadar bu turizme uygun bir yer bulamazsınız. Yüzlerce gölü var, yüzde 70’in üstünde ormanları var, köy kültürleri var, doğal, orijinal kültürler bunlar. Yaylaları var. Yaptığımız çalışmalarda onlarca bilim adamıyla bunun alt yapısını oluşturduk.” dedi.
“Köroğlu ve Yayla Kültürlerini Canlandırıp Ekoturizme Açmamız Gerekiyor”
“Kültür, bugün ülkeleri zenginleştiren en önemli kaynak, bir hazinedir” diyen Prof. Dr. Göksu, özetle sözlerine şöyle devam etti:
“Bolu kültürünü bilimsel çalışmalarla ortaya çıkarmamız lazım. Hangi kültürümüzün uluslararası değer taşıdığını bilmemiz gerekiyor. İnsanlar niçin buraya gelsinler? Bunu iyi değerlendirmemiz lazım. Köroğlu, bir dünya mirasıdır. Biliyorsunuz, İngiltere’de Robin Hood var. Bir masal kahramanını, yılda 1 milyar dolar para kazanan sisteme dönüştürmüşler. Oysa Köroğlu, bundan çok çok üstün değerlere sahip. Bir markadır, Köroğlu. Bütün dünyanın bildiği bir markadır. Bunu kullanmadan yapacağınız şeyler, gerçek anlamda bir atılım getiremez. Bizim bu değerlerimiz, Nasreddin Hocalarımız, Yunus Emrelerimizle ilgili her zaman bilimsel çalışmalar yapılır ve bilgi birikimi sağlanır ama projeleri, gelir getirici sistemlere dönüştürmek ancak planlama ile olur. Benim önerim, Bolu’yu, ekoturizm merkezi yapmamız. Bunun için, Köroğlu kültürünü canlandırmamız gerekiyor. Yayla kültürlerini canlandırıp ekoturizm açısından değerlendirmek gerekiyor. Yayla mimarisini en orijinal şekliyle tekrar hayata geçirmemiz gerekiyor. Yayladaki enerji potansiyelini, eskiden olduğu gibi kendi enerjisini üreten yaylalar, eskiden yaylalarda petrol mü, kömür mü, nükleer enerji mi vardı? Hayır. Buraların kültürü tamamen güneş kültürüdür. Dolayısıyla yaylaları yeniden kendi özgün kültürünü, özgün enerjisini üreten sistemlere dönüştürmek zorundayız. Köroğlu master planı yapacağız. Kültür köyleri projeleri yapıp bunların alt yapılarını oluşturacağız. Hemen başlatmamız lazım bunları. Kıbrıscık’ı kültür kenti olarak planlamamız lazım. Siz, yayla kültürünü, Köroğlu kültürünü turizme açacaksınız, bunu yönetecek bir merkeziniz olmalı. Orası da Kıbrıscık’tır, Dörtdivan’dır, Bolu’nun merkezidir. Buralarda bu turizmin alt yapılarını oluşturmazsanız, sistem çalışmaz. Biz neden bütün Türk dünyasını, bütün kültür dünyasını ilgilendiren bir Köroğlu şenliğini, Köroğlu’nun yaşadığı yerde yapmıyoruz?” dedi.
Kürül Belgeseli Gösterildi
Konuşmalardan sonra Sempozyumun için özel olarak yapılan Kürül Belgeseli gösterildi. Belgesel, yörenin mutfak ve yayla kültürünün de parçası olan, yaylalardan köye göçmeye yakın zamanlarda kışlık olarak tüketilmek üzere imece usulüyle, özel taş fırınlarda yapılan Kürül Ekmeği yapımını anlatıyor. BAİBÜ Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü yapımı belgeselin yönetmenliğini Fatih Peker, kurgusunu Sercan Ergin’in yaptı. Kürül, Kıbrıscıklılar tarafından ilgiyle izlendi.
Her Yönüyle Kıbrıscık Tarımı Çalıştayı
Program, “Her Yönüyle Kıbrıscık Tarımı Çalıştayı” 1. Oturumu Prof. Dr. Turan Karadeniz başkanlığında devam etti. İlk oturumda; Prof. Dr. Turan Karadeniz “Meyvecilikte Budama ve Çevirme Aşıları”, Dr. Öğr. Üyesi Hayri Sağlam “Kıbrıscık’da Üzüm Yetiştiriciliğinin Potansiyeli”, Doç. Dr. Beyhan Kibar “Kıbrıscık İlçesinin Sebzecilik Durumu ve Geliştirme İmkânları”, Doç. Dr. Gülsüm Yaldız-Arş. Gör. Mahmut Çamlıca “Kıbrıscık İçin Alternatif Ürün Kapsamında Tıbbi Bitkilere Bakış”, Ziraat Mühendisi Ali Demirer “Kıbrıscık İçin Çeltik Üretiminin Önemi”, Arş. Gör. Mehmet Zahit Yeken “Kıbrıscık İlçesinde Nohut Yetiştiriciliği” sunumlarını yaptılar.
Çalıştayın 2. Oturumunda; Prof. Dr. İbrahim Hakkı Yılmaz “Kıbrıscık’ta Silajlık Mısır Yetiştiriciliği”, Doç. Dr. Ferit Sönmez“ Kıbrıscık Toprakları, Sorunları ve Çözüm Yolları”, Dr. Öğr. Üyesi İhsan Canan “Kıbrıscık Şartlarında Doğal Depoculuk”, Dr. Öğr. Üyesi Tuba Bak “Kıbrıscık İçin İncir Yetiştiricliği ve Önemi”, Dr. Öğr. Üyesi Cihangir Kirazlı “Kıbrıscık Doğasının Ekosistem Hizmetçileri”, Dr. Öğr. Üyesi Serdar Gözütok- Doç. Dr. Meriç Kumbaşlı “Yaban Hayatı Elemanları ve İnsan Çatışmasına Örnekler ve Çözüm Önerileri” sunumları yapıldı.
Atölye Çalışmaları
Programın atölye çalışmalarında; Dr. Öğrt. Üyesi Azize Aktaş Yasa Öğrt. Görv. Songül Boybeyi yönetiminde Kültür Karıncaları İş Başında / Kültürel Miras Atölyesi, Prof. Dr. Nigâr Merdan, Dr. Öğrt. Üyesi Filiz Yıdız yönetiminde “Doğadan Gelen Renkler” / Doğal Boya Atölyesi, BAMER Halk Oyunları Öğretmeni Orhan Aytar yönetiminde Yaprak Gazeli ve Cezayir / Oyunlarının Hikayesi, Türküsü ve Hareket Analizi ile Öğretimi, Dr. Öğrt. Üyesi Melek Şahindokuyucu yönetiminde Resimlerle Kıbrıscık Yorumlamaları / İnteraktif Katılımlı Tuval ve Kâğıt Çalışmaları Atölyesi, Dr. Öğrt. Üyesi Perihan Şan Aslan ve Dr. Öğrt. Üyesi Şafak Çetin Özkan yönetiminde Geleneksel Dokuma Motiflerinden Seramik Yüzeylere / Katılımı Seramik Atölyeleri gerçekleştirildi.
Sempozyumun son gün programı, Kıbrıscık Merkezi Turu ardından Yazıca Köyü ve Karagöl Gezisi ile sona erdi.