Güçlü anne ve güçlü toplum hedefiyle 10’uncusu düzenlenen Anneler Üniversitede Okulu başladı 

    Rektörlüğümüz koordinasyonunda Kadın, Aile ve Toplum Hizmetleri Uygulama ve Araştırma Merkezi’nce (KATUM) düzenlenen 10. Anneler Üniversitede Okulu eğitim programı, Tıp Fakültesi Prof. Dr. Ahmet Şahap Kükner konferans salonunda başladı.

    “Güçlü Anne, Güçlü Toplum” sloganı kapsamında ikinci kez “Sağlık Okuryazarlığı” temasında gerçekleştirilecek ve 5 gün sürecek program, anne ve anne adaylarının sağlık alanındaki bilgilerini ve deneyimlerini artırmayı hedefliyor.

    Saygı duruşu ve İstiklâl Marşı’nın okunmasıyla başlayan programın açılışına; Rektör Prof. Dr. Mustafa Alişarlı, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Coşkun Karaca, Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gürkan Öztürk, TÖMER Müdürü Doç. Dr. Mustafa Kundakcı, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Cemal Keskin, KATUM Müdürü Doç. Dr. Hikmet Yağlı Mavil ve Müdür Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Naciye Somuncu Demir, akademik-idari personel ile anneler ve anne adayları katıldı.

    “Annelerin eğitiminde üniversitelere büyük görev düşüyor.”

    Programın açılış konuşmasını yapan KATUM Müdürü Doç. Dr. Hikmet Yağlı Mavil, annelerin, ilmek ilmek bütün bir toplumu inşa ettiğine vurgu yaparak, “Bu yönüyle kadın, toplumun diğer yarısı olmakla kalmaz; annesi olduğu her bir ferdin hayata bakışı ve ahlak anlayışını şekillendiren ilk eğitimci olarak anılmaya hak eder. Kuşkusuz bu gönüllü eğitimcilerin bilinçlendirilmesi noktasında üniversitelere büyük görevler düşmektedir.” dedi.

    3 yıl önce kurulan KATUM’un faaliyetleri hakkında bilgi veren Doç. Dr. Mavil, özetle “Merkezimiz, ilimizde kadın ve ailenin güçlenmesi için önemli çalışmalar yürütmektedir. Örneğin, güz ve bahar dönemi olmak üzere senede 2 defa Anneler Üniversitede programını düzenlenmektedir. Yine merkezimiz, Nisan ayında Çocuk Üniversitesi adı altında ilkokul öğrencilerine ev sahipliği yapacak; Mayıs ayında da Genç Üniversite projesiyle üniversite sınavına girecek 12’nci sınıf öğrencilerine rehberlik edecektir. Bolu Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’nce yürütülen Kadına Şiddetle Mücadele Komisyonu, Çocuk Haklarını Koruma Komisyonu, Roman Vatandaşlara Yönelik İl Eylem Planı Komisyonu, Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Bireylere Yönelik İkinci Ulusal Eylem Planı Komisyonu ve yeni kurulan Ailenin Korunması Komisyonu’na Üniversitemizi temsilen katılmakta ve çalışmalar yürütmektedir.” diye konuştu.

    Rektör Alişarlı’dan, eğitime katılan tüm annelere teşekkür

    Rektör Prof. Dr. Mustafa Alişarlı ise, projeye başlamak kadar sebat ederek projeyi devam ettirmenin de önemine işaret ederek, 23-27 Aralık haftasında 10’uncusunun gerçekleştirileceği Anneler Üniversitede Okulu projesinin bunu başardığını kaydederek, projenin başarıya ulaşmasında emeği geçen başta KATUM olmak üzere kıymetli anne ve anne adaylarına teşekkür etti.

    “Üniversite sınavına girecek öğrencilere rehberlik edecek Genç Üniversitesi’ni hayata geçiriyoruz.”

    Üniversitelerin eğitim-öğretim, araştırma-geliştirme ve topluma hizmet kapsamında görevleri bulunduğunu vurgulayan Rektör Alişarlı, özetle “Üniversiteler, toplumun birçok problemine ışık tutmak ve çözüm üretmek, refah ve gelişmişlik düzeyini artırmak için çalışmalar yürütmektedir. Topluma yönelik çalışmalar yapmaktadır. İşte bu bağlamda üniversitemizin de yaptığı birçok çalışma ve proje var. Bunların bir kısmını Valilik koordinasyonunda il müdürlüklerimizle birlikte yürütüyoruz. Paydaş üniversitelerimizle bölgemize katkı sunmak için çalışmalar yapıyoruz. Aynı zamanda üniversitemizin, kendi bilgi birikimi, gücü ve tecrübesiyle yaptığı faaliyetleri var. Anneler Üniversitede Okulu bunlardan bir tanesi. Bunun yanı sıra, her yaş dostu üniversite mottosu ile başlattığımız 60 yaş ve üzeri Birlikte Öğrenme Üniversitesi var. Halen Çarşamba ve Perşembe günleri ikişer saat eğitim veriliyor. 50 kişiyle başlayan ve devam eden proje, 3 yıl sürecek. 3 yıl sonunda büyüklerimize diplomalarını vereceğiz. Çocuk Üniversitesi var. Hikmet hocamın da bahsettiği, Genç Üniversitesi var. Önümüzdeki Mayıs ayında, üniversiteye girecek gençlerimize rehber olacak, onların meslek seçimini kolaylaştıracak eğitimler vermeyi hedefliyoruz. Yine kadın girişimcilere yönelik Girişimcilik Akademisi’ni hayata geçiriyoruz. Ayrıca bu yıl 8.si yapılan Köroğlu Yazarlık Mektebi’miz devam ediyor. Burada da üniversite öğrencilerinden ve Bolu halkından öğrencilerimiz eğitim görüyor. Elimizden geldiği kadar bu faaliyet ve projeleri sürdürmeye gayret edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

    Bu dönem 10’uncusu gerçekleştirilen Anneler Üniversitede Okulu eğitim programında, sağlıktan medya okuryazarlığına, bağımlılıktan spora, aileden topluma, iklim değişikliğinden sıfır atığa birçok güncel konunun ele alındığının altını çizen Rektör Alişarlı, akademisyenlerimizin en az 25 farklı konuda bilgi paylaşımında bulunduğunu dile getirdi ve “Eğitim faaliyetleri çarpan etkisi gösterir; kişinin kendisine, ailesine, çevresine ve nihayetinde tüm topluma fayda sağlar. İlk programdan bu yana eğitim programımıza katılan anneler var. Hem Anneler Üniversitede hem de Birlikte Öğrenme Üniversitesi’nde bizleri yalnız bırakmayan annelerimize ve kıymetli büyüklerimize teşekkür ediyorum.” diye konuştu ve programın verimli geçmesi temennisinde bulundu.

    Açılış konuşmalarının ardından “Bağımlılıkla Mücadele” temasının ele alındığı 6. Anneler Üniversitede Okulu programının slayt gösterisi sunuldu.

    “Son yıllarda enfeksiyona yatkın bireylerin sayısında artış oldu.”

    Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tayibe Bal, “Günlük Hayatta Karşılaştığımız Enfeksiyon Riskleri ve Korunma Yolları” konusunda bilgi verdi. Enfeksiyonun ne olduğu, nasıl geliştiği ve bulaştığı, enfeksiyonu önleme yolları hakkında ayrıntılı bilgi veren Doç. Dr. Bal, 2000’li yıllardan sonra çok iyi tedavi yöntemleri geliştirildiğini ve organ nakilleri yapılmaya başlandığını belirterek, “Böylece insanların ömrü uzadı ancak bu tedaviler, bağışıklığımızı baskılayan ilaçlar ile yapılıyor. O yüzden bunun getirisi, enfeksiyona yatkın bireylerin sayısındaki artış oldu.” vurgusu yaptı.

    “Antibiyotikler çok kıymetli; mutlaka doktor kontrolünde, uygun doz ve sürede kullanılmalı.”

    Konuşmasında doğru antibiyotik kullanımının önemine işaret eden Doç. Dr. Bal, özetle “Antibiyotikler aslında perde arkasında modern tıbbın eli, ayağı durumunda. Antibiyotikler olmasa, bugün yaptığımız hiçbir cerrahi işlemi yapamayız. Tarihe baktığımızda, ampütasyon, uzuv kesimlerinin yüzde 60 ölümle sonuçlanmış olduğunu görüyoruz. Biz antibiyotikler sayesinde cerrahileri çok rahat yapabiliyoruz. Birtakım cihazlar takıyoruz; çivi, vida, protez gibi. Ameliyatlardan önce uygun dozda antibiyotik vererek, hastayı enfeksiyonlara karşı korumuş oluyoruz. Yine kemoterapi ve modülatör tedavilerde antibiyotik kullanmadan yapamayız. Bu yüzden antibiyotikler çok kıymetli. Biz antibiyotikleri enfeksiyonların tedavisi için değil, korunmak için de kullanıyoruz. O yüzden antibiyotiklerin uygun kullanımı çok önemli. Antibiyotikleri mutlaka gerektiği zaman, doktorun önerdiği dozda ve sürede kullanmalıyız.” diye konuştu ve bakteriyel enfeksiyonların tedavisinde aşıların önemini anlattı.

    Doç. Dr. Tayibe Bal’a teşekkür belgesi, Rektör Prof. Dr. Mustafa Alişarlı tarafından verildi.

    Sinir sistemi hastalıklarında görülen belirtileri anlattı

    Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şule Aydın Türkoğlu ise, “Sinir Sistemi Hastalıklarında Erken Tanı ve Farkındalık” konusunda sunum yaptı. Sinir sistemi hastalıkları ve sinir sistemi hastalıklarında görülen belirtiler hakkında bilgi veren Doç. Dr. Türkoğlu, özetle “Bu belirtiler; kollar, bacaklar, ayaklar ve ellerde uyuşma, karıncalanma; hareket ve denge bozuklukları, erken yaşlanma; konuşma ve düşünce bozuklukları; unutma ve hafıza kaybı; anksiyete ve diğer bazı psikolojik sorunlar; bayılma, bilinç bulanıklığı veya bilinç kaybı; hastanın kendini sosyal çevreden izole etmesi; gerçeklik algısının kaybedilmesi ve sanrılar ile huysuzluk.” dedi.

    “Demanslı sayısının 2030’da 76 milyona çıkması bekleniyor.”

    Alzheimer (Demans-Bunama), Epilepsi (Nöbet-Sara), Baş Ağrıları (Migren, Gerilim Tipi Baş Ağrısı vb.), Parkinson, Felç (İnme) ve MS olmak üzere nörolojik hastalıkların nedenleri, risklerin azaltılması ve tedavi yolları hakkında ayrıntılı bilgi veren Doç. Dr. Türkoğlu, “Demanslı sayısının 2030’da 76 milyona, 2050’de 145 milyona çıkması beklenmektedir. Demans, temel olarak ileri yaştaki insanları etkiler. Vakaların sadece yüzde 2’si 65 yaşından önce başlar. 65 yaşından sonra sıklığı her beş yıllık artışlarla iki katına çıkar.” diye konuştu. Sağlıklı bir hayat için, Akdeniz usulü beslenme, düzenli egzersiz ve doktor kontrolünde alınacak D ve B12, B1 ve B6 vitaminleri ile folik asidin önemini vurguladı.

    Doç. Dr. Şule Aydın Türkoğlu’na teşekkür belgesi, Prof. Dr. Hamit Coşkun tarafından verildi.

    Korku ve öfkeyle nasıl baş edebiliriz?

    Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hamit Coşkun ise, “Olumsuz Duygularımızla Nasıl Başa Çıkarız?” konulu sunum yaptı. Korku ve öfkeyle başa çıkma yolları hakkında bilgi veren Prof. Dr. Coşkun, nefes ve kas egzersizleri ile annelere kısa bir çalışma yaptırdı.

    ‘Sen’ yerine ‘ben’ dilini kullanmak

    Öfkelenmenin insani bir duygu olduğunu hatırlatan Coşkun, özetle “Öfkeyi; kendimizi, haklarımızı korumak istediğimiz durumlarda özellikle uyguluyoruz. Biraz sinirli olmaktan öfkeli olmaya uzanan bir durum var. Kızgınlık, kontrolden çıktığında problem oluyor. Hayal kırıklığı, üzüntü, engellenme gibi birincil duyguların ardından ikinci bir duygu olarak karşımıza çıkıyor aslında. Yapmamız gereken, ‘ben’ dilini kullanıp ‘Bu olay beni üzdü.’ demek. Yani, kendi duygularımızı ‘ben’ diliyle ifade ettiğimizde karşı taraf bunu anlamaya çalışır. Ama ‘Sen, beni üzdün; ben sana kızgınım.’ şeklinde ‘sen’ dilini kullandığımızda, karşı taraf sizi anlamak yerine savunmaya geçer. Yani, kızgın olmamıza neden olan olayı, açık bir şekilde ifade etmemiz gerekiyor.  Ama biz bununla genelde olumsuz şekilde baş etmeye çalışıyoruz ve kızgınlığı yok sayıyoruz, bastırıyoruz. Sonuç olarak da, kişi kendi haklarını koruyamıyor ve istemediği davranışlara maruz kalmaya devam ediyor.” diyerek, öfkeyle nasıl baş edebileceğimizi ayrıntılı bir şekilde anlattı.

    Prof. Dr. Coşkun, annelere “Duygularınızı bastırmayın, ifade edin, ‘ben’ dilini kullanın, olumsuz duygularınız varsa sizi anlayabileceğini düşündüğünüz bir yakınınıza anlatın, sağlıklı ve mutlu kalın.” tavsiyelerinde bulundu.

    Prof. Dr. Hamit Coşkun’a teşekkür belgesi, Doç. Dr. Hikmet Yağlı Mavil tarafından verildi.

    Soru cevap bölümü ve toplu fotoğraf çekiminin ardından eğitim programının ilk günü başarıyla tamamlandı.

     

    Mevcut makalenin kısa URL'si : https://ajanda.ibu.edu.tr/gx25
    Önceki İçerikKatılım Belgeli Online Eğitim Semineri: SOBIAD Akademi – Araştırma ve Geliştirme Süreçlerinde Büyük Veri, Veri Madenciliği, Yapay Zekâ ve Analitik Uygulamaları
    Sonraki İçerikSembolizmin Dili: Sanat ve Mimarimizdeki Yansımaları Konferansı gerçekleştirildi