Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde (BAİBÜ) düzenlenen “24 Nisan 1915 ve Ermeniler” konulu konferansta konuşan Sakarya Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Enis Şahin, Ermeni iddialarının tamamının hatıralara dayandığını vurgulayarak, “Batı’da sadece 1915 olayları ile ilgili yayınlanmış 15 binden fazla hatıra vardır. Kamuoyunu belgeden ziyade yazılan duygusal metinler çok daha kolay etkiler.” dedi.
BAİBÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanlığı tarafından “24 Nisan 1915 ve Ermeniler” konusunda düzenlenen konferansı, Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Enis Şahin verdi. İzzet Baysal Kültür Merkezi Pembe Salondaki konferansı, Rektör Danışmanı Prof. Dr. Aydın Him, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Abdullah Lüleci, akademisyenler ve öğrenciler takip etti.
1000 yılı aşkın bir süredir devam eden Türk-Ermeni ilişkilerinin Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde hemen hemen sorunsuz bir şekilde gelişme gösterdiğini kaydeden Prof. Dr. Enis Şahin, Ermenilerin o dönemlerde en iyi ilişkilerin kurulduğu bir topluluk olarak dikkati çektiğini söyledi.
Ermeni meselesinin ilk kez 1877-1878 Osmanlı-Rus harbinden sonra başladığını belirten Prof. Dr. Şahin, özetle “93 harbi de dediğimiz bu savaşın ardından 2 antlaşma imzalandı. Özellikle Berlin Barışı’nın 61’inci maddesinde Osmanlı dahilinde bulunan Ermenilerin durumuna işaret edildi ve Ermeniler konusunda ciddi bir ıslahat yapılması gerektiği vurgulandı. Meseleye İngiltere, Rusya, Fransa gibi ülkelerin iştiraki ile birlikte Osmanlı tebaası olan halklardan biri durumunda olan Ermeniler böylece uluslararası bir soruna doğru dönüşmeye başladı. Bu dönemde, bu sorunun ortaya çıkmasındaki en önemli faktör, İngiltere ve Rusya devletleridir.” dedi.
Prof. Dr. Şahin, sadece Fransa, Almanya ve İngiltere’de değil, İsveç ve Finlandiya gibi ülkelerde de özellikle 1880 ile Cihan Harbi arasındaki dönemde, Ermenilerin yok edildiğine ilişkin acemice yapılan propaganda amaçlı haberlerin yayınlandığına dikkati çekerek, özetle “Bu dönemde Osmanlı’ya karşı bir kamuoyu oluşturulmaya çalışılmıştır. Yine 1890’dan itibaren o zamana kadar pek görmeye alışık olmadığımız Ermeni isyanlarının açık bir şekilde görülmeye başlandığına şahit oluyoruz. 1890’da Erzurum’daki ilk siyasi hadisenin görülmesinden 1915’teki Ermenilerin Ruslarla iş birliği yapma projelerine kadar 50’nin üzerinde irili ufaklı isyan hadisesi vardır. Osmanlı’nın tarih boyunca bu kadar kısa sürede bu kadar çok isyanla karşılaştığı başka bir dönem yoktur. Yani bunun, çok farklı, yönlendirilmiş, planlı, programlı, organize bir hareket olduğunu çok rahatlıkla ifade edebiliriz.” diye konuştu.
“Tehcir Kanunu’nun İçerisinde Ermeni Kelimesi Geçmez”
Tehcir Kanunu’nun içeriği hakkında da ayrıntılı bilgi veren Prof. Dr. Şahin, özetle “Savaş içerisinde düşmanla iş birliği yapan unsurların ordu komutanları tarafından yerlerinin değiştirilebileceği ile ilgili Osmanlı Devleti’nin çıkardığı kanundur. Kanunun içerisinde Ermeni kelimesi geçmez, düşmanla iş birliği yapan taraflar ifadesi vardır. Yani Ermeniler dışında sürgüne gönderilenler de vardır. Bu kanuna gidişin ilk aşaması, 24 Nisan 1915’tir. Çoğunluğu İstanbul’da olmak kaydıyla, sayı tartışmalı da olsa 250 civarında Ermeni elebaşının eş zamanlı şekilde başlatacakları bir isyan hareketinin önceden haber alınması ve devletin 24 Nisan tarihinde bunlara yaptığı bir operasyondur.” dedi.
Bunun bir katliam ya da soykırım olmadığını bilimsel belgelerle dile getiren pek çok yerli ve yabancı bilim insanı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Şahin, “Örneğin Justin McCarthy, ‘Eğer bu bir katliamsa kurbanlardan çok katillerin öldüğü ilginç bir katliam’ der. Ermeni iddialarının tamamı hatıralara dayanır. Batı’da sadece 1915 olayları ile ilgili yayınlanmış 15 binden fazla hatıra vardır. Kamuoyunu belgeden ziyade yazılan duygusal metinler çok daha kolay etkiler. Mavi Kitap olayı da aynen böyledir.” dedi.
24 Nisan tarihinin Ermeniler için neden önemli olduğunu yine bir Ermeni’nin sözlerinden aktaran Prof. Dr. Şahin, “Libaridian diye bir Ermeni var. Çeyrek yüzyıl kadar önceki başkanın dış politika danışmanlarından biriydi. Ermenilerin devletleşme süreciyle ilgili kitabında şöyle bir ifade var: ‘Biz neden 24 Nisan’dan vazgeçemedik?’ diyor. Bugün dünyanın çok farklı coğrafyalarına yayılan yaklaşık 7 milyon civarında Ermeni var. Bunun 2 milyonu Ermenistan’da. Ermeniler, diasporası dışarıda olan en büyük topluluktur. Ermeniler farklı kültürlere kolayca uyum sağlayabilen bir topluluktur. ‘Bu 7 milyon Ermeninin ne ortak bir dini günü, bayramı, yortusu ne de milli olarak andıkları ya da kutladıkları ortak bir gün kalmamıştır’ diyor. Yaşadıkları ülkelerde kendi kültürlerini unutmuşlardır. ‘Elimizde ortak olarak andığımız sadece 24 Nisan tarihi kalmıştır, bunu niye kaybedelim’ diyor” diye konuştu.
Konferans, soru cevap bölümü ve hediye takdiminin ardından sona erdi.