UNESCO üyesi Doç. Dr. Hasan Haluk Erdem, sanat ve felsefenin ‘Avrupa merkezci bakış açısı’ ile algılandığını, Avrupa’nın ise doğu kültürünü küçük bir halk bilimi olarak gördüğünü söyledi.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Güzel Sanatlar Topluluğu tarafından ‘Felsefe, Sanat ve Eğitim’ konusunda düzenlenen konferansa, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Felsefe İhtisas Komitesi üyesi ve Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Hasan Haluk Erdem katıldı.
Doç. Dr. Erdem, post modernizmin felsefe ve sanat üzerindeki etkilerine değindiği konuşmasında, Avrupa’nın doğu kültürünü küçük bir halk bilimi olarak algıladığını ve çağdaş sanata dahil etmediğini ifade ederek, “Bugün çatışan ve keskin sınırlarla birbirinden ayrılan coğrafyaları birleştirebiliriz. Bu yapıldı bir dönem. Hasan Ali Yücel’i hatırlayalım. UNESCO onun çevirilerini bütün dünyaya örnek verdi. Çünkü Yücel, Mevlana’dan da çevirmişti, Platon’u da çevirdi. Batı ise sadece Platon’u bildi. Batı, doğunun zenginliğinin farkında ama yine de doğu kültürünü ‘el sanatları’ gibi görüyor. Çağdaş sanata dahil etmiyor. Oysa Afrika’nın Asya’nın söyleyeceği sözleri var.” diye konuştu.
Batı, Halk Kültürü ile Rönesans’ı Yaşadı
Konuşmasında halk kültürünün öneminden de bahseden Doç. Dr. Erdem, bugün halk kültürünü küçümsediğimizi oysa batının halk kültürünün ‘çoklu yapısı, farklılığa saygısı ve kendini eleştirebilmesi’ özelliklerini kullanarak ‘Rönesans’ı yaşadı. Doç. Dr. Erdem, şöyle devam etti:
“Halk kültürü o kadar önemli ki kişiler kendi zenginliklerini orada bulurlar. Nobel Edebiyat Ödülü almış bütün yazarlara bakın. Ortak noktaları kendi köklerine ve metaforik anlatımla toprağa dokunmaları. Kendi toprağına dokunmak, kendimize özgü olanı bulmak. Masallarımız vardı bizim, bugün masal anlatılan evler kaldı mı bilmiyorum. Böyle bir geleneği kaybettik. Bu çok üzücü. Oysa Batı kendini keşfetti. Daha da zengin olan bir coğrafya da bizler bunu yapmadık.”
Ekonomik yapının çok önem taşıdığı bir dünyada okumanın çok daha önemli olduğunun altını çizen Doç. Dr. Erdem, “1940’lı yılların yoksul Türkiye’sinde kişi başına basılan kitap sayısı 10.1 iken bugün bu sayı 4’e inmiş durumda. Ne oldu? Bugünkü eğitimin amacı kitap okuma oranlarını yükseltmek olmalı. Bugün eğitimin geleceğini tartışıyoruz ama asıl geleceğin eğitimini tartışmalıyız. Felsefe ve sanatla çocuklarımızı erken yaşlarda tanıştırmalıyız.” dedi.