Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde (AİBÜ) düzenlenen panelde, 20’nci yüzyılın sonlarında Yugoslavya’nın dağılması ve ardından Avrupa’nın ortasında yaşanan Bosna Savaşı ile ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç ve Boşnak halkının Bosna Hersek’in bağımsızlığı için verdikleri mücadeleler ele alındı. Uluslararası Doktorlar Birliği (AID) ile AİBÜ Avicenna Topluluğu tarafından Tıp Fakültesi Konferans salonunda “Osmanlı’nın Yetimi Bosna Hersek” konusunda düzenlenen paneli, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Gençer, Bolu Belediye Başkan Yardımcısı İhsan Ağcan ile akademisyenler ve öğrenciler izledi.
Panelin moderatörlüğünü de yapan Bosna Dayanışma Grubu Başkanı Dr. Bahadır İslam, Müslüman coğrafyanın günümüzde soğuk savaş dönemine göre Dünya’daki sıcak çatışmalardan daha çok etkilendiğini anlatarak, “1960’ların 70’lerin dünyasında İslam coğrafyası sıcak çatışmalardan yüzde 25-30 oranlarında etkileniyordu. Fakat demir perdenin yıkılmasıyla bu oran Müslümanlar aleyhine hızla yükselmeye başladı. Bugün itibariyle öyle bir noktaya gelindi ki, Dünya’da sıcak çatışma alanlarının yüzde 100’ü İslam coğrafyasında cereyan ediyor. Müslümanların üzerine gelen bu son dalganın ilk kurbanı da Bosna Hersek olmuştur.” dedi.
“Bosna Hersek, İki Komşu Devletin Alenen Saldırısına Uğradı.”
O dönem alınan kararların ve yapılan uygulamaların haksızlığına işaret eden İslam, “O dönem durum bir iç savaş gibi takdim edilmiştir. Böylece savaşın hukukunu değiştirip başka yaptırımlar uygulayabiliyorsunuz. Oysa Bosna’da bir iç savaş yaşanmadı. Bosna Hersek, içeride bazı iş birlikçilerinin de olduğu iki komşu devletin alenen saldırısına uğramıştır. Bosna Hersek’in korunması için BM’nin müdahil olması gerekirken bu yol çeşitli politik manevralarla engellenmiş ve Bosna Hersek Müslümanlarının yok edilmesi ve topraklarının Sırp ve Hırvatlar tarafından bölüşülmesi için saldırgan taraflar lehine sayısız defa ek süreler icat edilmiştir. Güya savaşın yayılmasını engelleme amacıyla Yugoslavya’nın bütününe uygulanan silah ambargosuyla ise gerçekte yalnızca Bosnalıların kendilerini savunma hakkı ellerinden alınmıştır. Savaştaki en kritik uygulama da budur. Halbuki Avrupa’nın 4’üncü büyük ordusuna sahip Sırpların silahları karşısında Boşnakların ordusu ve silahı dahi yoktu. Ve bütün bunlar Avrupa’nın göbeğinde, en görünen, bilinen yerde oldu.” ifadelerini kullandı.
Bosna Savaşı’na 20’li yaşlarının başındayken Saraybosna’da tanık olan Emira Albayrak ise, kendisini korkunç bir savaşın içinde bulduğunu anlatarak, “Ben Saraybosna doğumluyum ve merkezde oturuyorduk. Şu anda olduğu gibi sıradan bir gün yaşıyorduk ama ertesi gün savaş çıktı. Hiçbir hazırlığımız yoktu. Doğumhanenin bodrum katında bombardıman altında kaldık ve hâlâ birileri gelip bizi kurtaracak diye bekledik. Biz çok medeni ve kültürlü bir halkız ve zannettik ki bu Avrupa için çok önemli. Ama öyle olmadı.” dedi.
“Biz Her Gün O Savaşın İzleriyle Yaşıyoruz.”
Günümüzde Suriye ve Filistin ile diğer savaşlarda yaşananların kendisini çok derinden etkilediğini vurgulayan Albayrak, “Her seferinde aynı şeyleri yaşıyorum aslında. Savaş belki 3-4 sene sürdü ama savaşı yaşayan insanların hayatında savaş, öyle kolay kolay bitmiyor. Biz her gün o savaşın izleriyle yaşıyoruz. Savaş çok uzaklarda görünüyor ama aslında değil.” diye konuştu.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Müşaviri ve Bosna Dayanışma Grubu Kurucusu Raci Mazı ise, İslam Deklarasyonu ile Doğu ve Batı Arasında İslam kitapları ışığında Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’in devlet adamlığı ve bağımsızlık mücadelesine katkısı hakkında bilgi verdi. Savaşın son safhasında İzzetbegoviç’in “Bir gün her şey olup bittikten sonra hatırlayacağımız, düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın suskunluğu olacaktır.” sözünün kendisini çok etkilediğini belirterek, “Bu söz adeta bir haykırıştı. Mücadelenin özetiydi.” dedi.
“Siz Bizsiniz, Biz de Siziz.”
Savaşın sonlarına doğru Türkiye’den Saraybosna’ya giden heyetin içinde yer aldığını anlatan Mazı, Aliya İzzetbegoviç’in “Siz bizsiniz, biz de siziz.” sözünün kendilerini duygulandırdığını anlatarak, “Bugün de ihtiyacımız olan en önemli şey, İzzetbegoviç’in bizlere hatırlattığı gibi, kültürler arasında yaşanan savaş tezini belki de tersine çevirebilecek, kültürlerin bir arada yüzyıllar boyu yaşayabileceği bir paradigma oluşturmak.” diye konuştu.
Uluslararası Doktorlar Birliği (AID) Başkanı Dr. Mevlit Yurtseven ise, bu acıları bir daha asla yaşamamak için sosyal örgütlenmenin önemine değindiği konuşmasında, “İslam’ın geldiği noktayı iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Tarih ve coğrafya bilinciyle doğru cevabı bulabileceğimize, algılardan kurtulup gerçekleri gündeme getirebileceğimize inanıyoruz. Her yıl bir grup, Bosna’yı ziyaret ediyoruz. Bir grup genç doktor arkadaş, tıp doktorları derneği kurdular. Onlarla ortak çalışma ve projeler yapmaya başladık. Felaketler yaşanmadan bir araya gelebilirsek ve bunu sürdürebilirsek yol alırız. O zaman Dünya sadece bizim için değil tüm insanlar için yaşanabilir bir yer olacak.” şeklinde konuştu. Panelin sonunda konuklara Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Gençer tarafından çeşitli hediyeler takdim edildi.