Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi, 25 ve 26’ncı Dönem Osmaniye Milletvekili Prof. Dr. Ruhi Ersoy, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nde (BAİBÜ) “Milli Kültür, Milli Kimlik ve Milli Şahsiyet Üzerine Düşünceler” konusunda konferans verdi.
Bolu Ülkü Ocakları, TÜRKAV Bolu İl Başkanlığı ve BAİBÜ Türk Dünyası Topluluğu tarafından İzzet Baysal Kültür Merkezi Mavi Salonda gerçekleştirilen konferansa; BAİBÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alişarlı, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Aydın Him ve Prof. Dr. Mustafa Yaman, MHP Bolu İl Başkanı Cihan Başaran, Mudurnu Belediye Başkanı Necdet Türker, Göynük Belediye Başkanı Ahmet Çankaya, MHP MYK Üyesi Ahmet Yılmazer, Türkiye Kamu-Sen Bolu İl Başkanı Erhan Bayram, Bolu Ülkü Ocakları Başkanı İsmail Akgül akademisyenler, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı.
“Kolektif hafızanın ortadan kalktığı ortamlarda milli kimlik ve milli şuur çözülmeye başlar”
Prof. Dr. Ruhi Ersoy, Türklerin tarih boyunca, milli kimlik ve kültürleri ile beraber kendi milli devletlerini var edebildiklerini anlatarak, “Ortak değerler manzumesi etrafında gündelik hayatın pratikleriyle ilgili ananelerimizin toplamı, bizim kültürümüzü ve milli kimliğimizi oluşturur. İşte bu milli kültür ve milli kimlik, tarihten gelen devlet tecrübesi ve kurumsal hafızalarla beraber bizim geleceğimize yön verir. Tehlike, bu bahsettiğim pratikler, yaşam tarzı olarak bizi bir araya getirme özelliğini kaybederse başlar. O zaman birey ve bireycilik ön plana çıkıyor. Kolektif hafızanın ortadan kalktığı ortamlarda milli kimlik ve milli şuur çözülmeye başlar. O zaman size her türlü enfeksiyon ve müdahale bulaşabilir. Bunlar, değer yargılarınızı başka yerlere doğru dönüştürebilir. Batı, ortak bir değer üretmeyi devlet politikası olarak uyguluyor. Enerjiden konuşuyoruz, petrolden, madenden en çok da su kaynaklarından konuşuyoruz. Bütün bunlardan öte, yaşamın en temel rezerv kaynağı insan unsurudur. İnsan unsurunu hayatta tutun, bir arada yaşayabilecek kolektif şuuru veremezseniz, insan yeniden ilkelleşmeye başlar, başa döner.” dedi.
“Türkiye, Libya ile Anlaşma Yapmakta Haklıdır”
Konferansta Akdeniz’deki güncel gelişmelere de vurgu yapan Prof. Dr. Ersoy, özetle şu ifadeleri kullandı:
“Şu anda Libya müzakeresi var. İfrat ve tefrite kaçılıyor. Önümüzdeki 20 yıl Akdeniz tartışmasıyla geçecek. Bu tartışma, Yunanistan ile Güney Kıbrıs Rum Kesiminin İsrail’i de yanına alıp Mısır’daki Sisi yönetimi ile bir deniz anlaşması yapması ile ortaya çıktı. Türkiye’de hazırlıklıydı buna. Onların bu anlaşmayı yapmasından sonra, bizi bunalttıkları ve Mavi Vatan haklarımızı ihlal etmeye kalktıkları bir dönemde, biz stratejik bir hamle yaparak, Libya’nın BM nezdinde temsil edilen hükümetiyle bir deniz anlaşması, münhal ticari alan anlaşması imzaladık. Bu anlaşma, şu anlama geliyor: Biz, coğrafyayı ‘vatan’ olarak tanımlıyoruz ama vatan, sadece coğrafya değildir. Vatanın havası, karası ve denizi var. Mavi Vatan var. Vatan şuuru içine denizleri de koymamız, bu açıdan önemli. Bunlar Yunanistan’daki Sevilla Üniversitesi’nde adını aldığı bir Sevilla haritasıyla, bizi Antalya ve Kaş’la Mavi Vatan sınırımızı sınırlamaya kalkıyorlar. Yani biz, kıta sahanlığından sonra, ticari alan ve münhal kapsama alanımızla ilgili uluslararası hukuktan kaynaklı yeni terminolojilere göre, her ülke denizlerde yeni haklar edinir. Uluslararası deniz hukuku ve hava hukuku, ‘Ticari haklar anlaşması ülkeler arası yapılabilir’ diyor. Uluslararası hukukta kendileri bu haklarını kullanırken, Güney Kıbrıs, Yunanistan, İsrail ve Mısır, bu anlaşmayı yaparak Sevilla haritasını önümüze koyuyorlar ve ‘Sizin sadece Antalya ve Kaş bölgesinde hakkınız var, diğer yerlere çıkamazsınız’ diyorlar. Kendilerine gelirken dünyayı küre olarak görüyorlar, küre olarak görünen dünyanın izdüşümü sadece karşı değil, şu tarafta sizin komşunuz oluyor. Ama bize gelince cetvelle çiziyorlar. ‘Siz sadece karşı olarak şurayı görürsünüz’ diyorlar. Biz bunun çifte standartlığını bilimsel olarak çürütüp uluslararası hukukta önlerine koyduğumuzda, Libya’nın bizim münhal ticari sözleşme yapabileceğimiz bir ülke olduğu ortaya çıkıyor. Dünya bunu kabul etmek zorunda. Bu anlaşma tıpkı Basra Körfezi’nden Akdeniz’e uzanan terör devletçiklerini, butik devletçikleri kurmak isteyenlerin nasıl ki biz göbeğine gittik, FETÖ’nün 15 Temmuz ihanetine rağmen Fırat Kalkanı’nı yaptık, arkasından Zeytin Dalı’nı yaptık, bu yapılan anlaşma da denizlerde, Fırat Kalkanı hükmünde yapılan bir anlaşmadır.”
Konferans, hediye takdiminin ardından sona erdi.