BAİBÜ’de Kıbrıscık Sempozyumu Başladı

    Üniversitemiz Bolu Halk Kültürünü Araştırma ve Uygulama Merkezi (BAMER) tarafından, Kıbrıscık Araştırmaları ve Halk Kültürü Sempozyumu düzenleniyor.

    Sempozyum, 31 Ekim-2 Kasım tarihleri arasında, Kıbrıscık Kaymakamlığı ve Kıbrıscık Belediye Başkanlığı’nın iş birliğiyle BAMER öncülüğünde gerçekleştirilecek. Sempozyum kapsamında, 10 oturum ve 5 atölye çalışması ile Kıbrıscık tarımının ele alınacağı bir çalıştay yapılacak. Sempozyumun sonunda, 80 bilim insanı, 61 bildiri sunacak.

    Sempozyumun açılışına; Vali Ahmet Ümit, Bolu Belediye Başkanı, Tanju Özcan, Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alişarlı, Kıbrıscık Kaymakam Vekili Furkan Taha Türkmenoğlu, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Mustafa Yaman, Prof. Dr. Aydın Him ve Prof. Dr. Samettin Gündüz, Bolu Vali Yardımcısı İlhan Turgut, Kıbrıscık Belediye Başkanı Emin Tekemen, BAMER Müdürü ve Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Azize Aktaş Yasa, öğretim elemanları, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı.

    Rektör Alişarlı: “Yerel kültürümüzü ortaya çıkarmak ve tanıtmak istiyoruz”

    Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan sempozyumun açılış konuşmasını, Rektörümüz Prof. Dr. Mustafa Alişarlı yaptı. Kıbrıscık sempozyumunun, göreve geldiği günden bu yana, Seben ve Mudurnu ilçelerini kapsayan etkinliklerin ardından, ilçeler bazında yapılan üçüncü önemli etkinlik olduğunu kaydeden Rektör Alişarlı, “Bundan bizim muradımız, üniversite olarak bulunduğumuz bölgeye ışık tutalım istiyoruz. 3 ilçemiz için yaptığımız sempozyumların amacı; saklı kalmış olan yerel dinamikleri ve kültürleri ortaya çıkarmak ve tanıtmak, aynı zamanda ekonomik olarak çıktılarını göstererek, bunları ilçelerimize sunmak.” dedi.

    “Eğer bir toplum tarihi ve kültürel mirasıyla buluşmuyorsa geleceğine yön veremez.”

    Rektör Alişarlı, konuşmasında özetle şu ifadeleri kullandı: “Sempozyum öncesinde girişte dolu dolu bir sergi gezdik, bu serginin düzenlenmesinden dolayı Kıbrıscık Belediye Başkanı Emin Tekemen’e teşekkür ediyorum. Büyük bir gayret göstermiş, bir farkındalık oluşturmuş. Saklı ne kadar kültürel öğe varsa, hepsini gün ışığına çıkarmış. Eğer kültürümüzü unutur ve bu mirası geleceğe taşıyamazsak, varlığımızı sürdüremeyiz. Eski salnamelerden öğreniyoruz ki, nüfus yoğunluğu açısından Mudurnu birinci sıradaymış, bunu ikinci sırada Kıbrıscık ilçemiz izlemiş, Bolu ilimiz de beşinci sıralarda yer almış. Eskiden en kalabalık nüfusa sahip yerlerden biriydi Kıbrıscık. Ama zamanla en çok nüfusunu kaybeden ilçemiz Kıbrıscık olmuş. Artık bu kötü kaderini yıkmak istiyor. Bu tür sempozyumların bir katkısı da bu. İnşallah faydalı bir sempozyum olur bu açıdan, bütün gayretimiz bunun için. Bu sempozyumun gerçekleştirilmesinde bizlere desteğini esirgemeyen Sayın Valimiz Ahmet Ümit Beyefendiye, Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan Bey’e, Kıbrıscık Belediye Başkanı Emin Tekemen Bey’e ve BAMER Müdürü Azize Yasa hocaya ve ekibine teşekkür ediyorum.”

    “Kıbrıscık’ın Kürül Ekmeği ve Taş İşlemeciliği Tanıtılmalı”

    Kıbrıscık’ın özellikle yöresel lezzetleri ile taş işçiliğinin tanıtılması gerektiğinin altını çizen Rektör Alişarlı, özetle “Mesela Kürül ekmeği… Uzun yıllar Ankara’da yaşadım. Beypazarı kurusunu bilirim. Kürül de Beypazarı kurusu gibi uzun süre aynı tazeliğini ve tadını koruyan bir yöresel tat. Dayanıklı ve besleyici bir özelliği var. Keşke ilkokullarımızda hazır gıdalar yerine bu tür ürünleri öğrencilerimize dağıtabilsek. Hem yerel ekonomiye katkısı olur hem de çocuklarımızın sağlıklı beslenmesini desteklemiş oluruz. Aynı zamanda ilçede taş işlemeciliği de var. Erzurum, oltu taşıyla meşhur. Rekabet edebilir mi Kıbrıscık, bunu araştırmalar gösterecek. Sempozyumun iki önemli çıktısı da olacak: Biri Kürül ekmeğinin tanıtımı, diğeri ise taş işlemeciliği tanıtımı. 3 gün boyunca, 80 bildiri, 15’e yakın oturum olacak. Yerel yöneticilerden bu sempozyumun sonuçlarını takip etmelerini istiyoruz. Sempozyumun hayırlı olmasını diliyorum, hepinize tekrar hoş geldiniz diyorum.” diye konuştu.

    Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Azize Aktaş Yasa ise, milli ve yerel kimliklerin dünyada hızla önem kazandığına işaret ederek, “Doğal ve kültürel varlıkların bütün insanlığın ortak malı olduğu, bunlara insanlık adına sahip çıkmak gerektiği bilinci yaygınlaşıyor. Tıpkı doğayı, toprağı, suyu, havayı, etrafımızdaki bin bir çeşit bitki ve hayvanı korumamız gerektiği gibi kültürel varlıklarımızı da korumamız gerekiyor. BAMER’de bu konuda farkındalık oluşturmak, kültürel değerlerimizi ve doğal zenginliklerimizi halkımıza ve özellikle kendi öz kültüründen uzaklaşan, ona yabancılaşan gençlerimize tanıtmak ve sevdirmek, bunların korunması, yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması konusundaki hassasiyeti artırmak için çalışmalar yapıyor. Seben ve Mudurnu’dan sonra Kıbrıscık’ı ele alıyor.” dedi.

    Yasa: “Sempozyum Sonunda, Kıbrıscık Arşivi Oluşturulacak”

    Dr. Öğr. Üyesi Yasa, sözlerini özetle şöyle sürdürdü:

    “Sempozyumumuz ayrıca, üniversite ile halkı buluşturmak, sunulacak bildirilerin ve atölye çalışmalarının kayıt altına alınması ile bir Kıbrıscık arşivi oluşturmak, Kıbrıscık’ın tarım, hayvancılık vb. konularda sahip olduğu potansiyeli ortaya koymak ve üniversitemizin Kıbrıscık konusunda yaptığı araştırmaların sonuçlarını ilim aleminin istifadesine sunmak amacıyla düzenleniyor. 3 gün sürecek sempozyumumuzda, 10 oturumda, Kıbrıscık türkülerinden halk oyunlarına, giyim kuşamından halk kültürüne, dokumalara, işlemelere, Kıbrıscık tarihi ve toplumsal yapısından, göçün dinamiklerine, Kıbrıscık florası ve faunasına kadar pek çok konu, alanda yapılan araştırmaların sonuçları olarak sunulacak. Ayrıca Kıbrıscık’ın kalkınmasına katkı verebilecek öneriler ile doğal enerji kaynakları üzerinde durulacak. 2 Kasım 2019 Cumartesi günü ise, Kıbrıscık’ta her yönü ile Kıbrıscık tarımının ele alındığı bir çalıştay ile 5 atölye çalışması yapılacak. 50’si sempozyumda, 11’i çalıştayda olmak üzere toplam 61 bildiri, 80 bilim adamı ve araştırmacının çalışmalarının sonuçları olarak sunulacak.”

    Açılış konuşmalarının ardından Kıbrıscık’ın yöresel tadı Kürül ekmeğinin yapılışı ve Kıbrıscık Karacaören Köyü günlük yaşamından bir kesit anlatan “Kürül” belgeseli gösterildi. Yönetmenliğini BAİBÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdür Vekili Fatih Peker’in, görüntü yönetmenliğini Sercan Ergin’in yaptığı belgesel, ilgiyle izlendi.

    Tanju Özcan: “Sempozyumlar kültürümüzü, değerlerimizi hatırlamamıza vesile oluyor

    Sempozyum hakkında görüşlerini sunması için kürsüye davet edilen Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, özetle “Bu sempozyumlar çok önemli, bu anlamda Üniversitemiz Rektörlüğüne, Kıbrıscık Belediye Başkanlığımıza ve emeği geçenlere çok teşekkür ediyorum. Az önce güzel bir belgesel izledik. Benim için, izlediğim en doğal belgesellerden biri oldu diyebilirim. Orada Kürül’ü hatırladık, orada çok güzel türkülerimiz var, manilerimiz var. Onları hatırlamış olduk. Bu tür sempozyumlar aynı zamanda bu kültürümüzü, değerlerimizi hatırlamamıza vesile oluyor. Kıbrıscık’ın anlatılacak daha pek çok şeyi var. Sempozyumun bu yönüyle, bu değerlerimizin ortaya çıkarılmasına çok önemli katkılar sunacağını düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.

    Emin Tekemen: “Kıbrıscık kültürü büyük zenginliğe sahip”

    Kıbrıscık Belediye Başkanı Emin Tekemen ise, Kıbrıscık’ın İç Anadolu kültürünü, Bolu’nun kültürü ile birleştiren bir noktada büyük zenginliğe sahip bir ilçe olduğunu kaydederek, “Bunun kıymetini bilerek, gelecek kuşaklara taşımaya gayret ediyoruz. Ama üzülerek gördüğüm bir nokta var, eskiden sandıkları açtıkları zaman renk renk, desen desen dokumalar, ürettikleri giysiler çıkardı, bunların her biri ayrı bir zenginlikti. Maalesef bu araştırma sırasında gördüm ki, bunların çoğu ilçe dışına taşınmış durumda. Gelinlerimiz, kızlarımız maalesef bunları ilçeden dışarıya taşımışlar. Ulaşabildiğimiz kadarını ilçeye geri getirmeye çalıştık.” dedi.

    Sempozyumda emeği geçenlerin isimlerini tek tek söyleyerek teşekkürlerini sunan Tekemen, özetle “Taş işlemeciliğini başlattık. Sayın Rektörümüz de belirtti. Burada Bolu’nun turizm alt yapısına bir şeyler üretmemiz, kazandırmamız gerekiyor. Bolu’nun bütün güzelliklerinin yer aldığı magnetler üretip, bunları Bolumuzun hizmetine sunacağız. Kıbrıscık Türkmen bebeğini, seramikten üretip yine Bolu’nun turizmine sunacağız. Kıbrıscık ekmeği Kürül’den bahsedildi konuşmalarda. Ama Kıbrıscık’ta sadece Kürül ekmeği yok. Kıbrıscık’ta sütle tamamen doğal olarak üretilen Kıbrıscık çöreği ve bu çöreğin çeşitleri de var. Bu ürünleri de en kısa sürede Bolu’da hizmete sunmak istiyoruz.” dedi.

    Furkan Taha Türkmenoğlu: “Genel anlamda Kıbrıscık deyince kültür, kültürel zenginlik deyince akla Kıbrıscık gelmektedir”

    Kıbrıscık Kaymakam Vekili Furkan Taha Türkmenoğlu ise konuşmasında, Kıbrıscık’ın köklü bir tarihe ve kültüre sahip olduğunu anlatarak, “Bilindiği üzere bir toplumun ayakta kalmasını sağlayan temellerin en başında kültürel zenginlik gelmektedir. Bir toplumun kimliği, aynı zamanda o toplumun DNA’sıdır. Bizler, kimliğimize sahip çıktığımız oranda canlı, özgür ve ebedi kalacağız. Bu düşünce ışığında söyleyebilirim ki, Kıbrıscık sırtını geçmişten aldığı köklü değerlere dayamış, geleneklere bağlı, çağdaş hayatın gereklerine de tam anlamıyla yetiştirebilmiştir insanlarını. Doğanın muhteşem göstergesi haline gelmiş, fiziken İç Anadolu ile Karadeniz arasında, manen de geçmişle gelecek arasında köprü mahiyetinde bir yerleşim yeridir. Geçmişle gelecek arasında köprü vazifesini sağlayan en önemli etkenlerin başında ise, içinde barındırdığı kültürel değerler gelmektedir. Genel anlamda Kıbrıscık deyince kültür, kültürel zenginlik deyince akla Kıbrıscık gelmektedir. Türküleri, şiirleri, halk oyunları ile bu kültür geçmişten günümüze, günümüzden de geleceğe taşınmaktadır. Bu bağlamda Köroğlu’nun sazından dökülen nağmelerin aksettiği dağlarda yankılanır Kıbrıscık’ın kültürü. Baharı müjdeleyen, insanların kalbine sevgi kıvılcımları düşüren Nevruz ateşiyle aydınlanır kültür. Kilimlerine, seccadelerine, heybelerine, yastıklarına ilmek ilmek işlenen göz nurudur kültür. Yani kültür başlı başına Kıbrıscık’tır. Bu bağlamda, başta bu sempozyumun ilimizde gerçekleştirilmesine ön ayak olan Sayın Valimiz Ahmet Ümit Beyefendiye, sempozyuma destek olan Rektörümüz ve üniversite çalışanlarına, Kıbrıscıklı hemşerilerime, emeği geçenlere teşekkür ediyorum.” şeklinde konuştu.

    Vali Ahmet Ümit: “Önce ülkemizi iyi tanımalıyız”

    Vali Ümit yaptığı konuşmada; vatanımızın her karış toprağını tanımamız ve sahip çıkmamamız gerektiğine vurgu yaptı. Vali Ümit şöyle konuştu:

    “Daha önceden de buna benzer sempozyumlar yapılmış, temenni ederim ki bir takvim çerçevesinde bu çalışmalar devam eder.  Bugün Kıbrıscığın böylesini bir etkinlikle ele alınmasını çok önemsiyorum. Bu güzel yurdu, güzelliklerini gelecek nesillere aktarmamız lazım. Ders çok önemli, ilim çok önemli, bilim çok önemli. Nerede bilgi öğrenmemiz gerekiyorsa okul eğitimi çerçevesinde programları değerlendirmeliyiz ama onun dışında mutlaka memleketimizi tanımalıyız. Biz hep batı, batı diye baktık. Hep batıdan bekledik, ne yazık ne yazık ki ne bulduysak da batıdan bulduk. Bugüne kadar bu cennet vatanı kim istila etti? Batılılar istila etti. Kim bu memleketimizi elimizden almak için 1000 yıldır gayret ediyor? Batılılar ediyor. Biz de hala batı batı batı diye batıyoruz. Batının kültürünü bilgisini alalım ona dediğimiz bir şey yok, tanıyalım ona diyecek bir şey yok ama Fuat Sezgin’in kitaplarını okuyalım. Bizi tarihte hiçbir şey yapmadığımız noktasında ikna ettiler. Öğretilmiş çaresizlikten daha büyük bir becerisizlik olamaz. Millet adeta kendisinden bıkar hale geldi özgüvenini tamamen sıfırlanmış ve kendisinden uzaklaşmış halde geldi. Oysa Fuat Sezgin kitaplarını okuduğumuzda; nasıl tıp kitaplarımızı, tarih kitaplarımızı kaçırdıklarını, altlarına kendi isimlerini yazdıklarını göreceksiniz.

    “Bu topraklar yüce Türk Milletinindir ve ebediyete kadar Türk Milletinin kalmaya inşallah devam edecektir”

    Bugün Allah’a şükür 207 tane üniversitemiz ve içinde okuyan 8 milyon öğrencimiz var. Avrupa Birliğindeki birçok ülkenin nüfusundan daha fazla üniversite öğrencimiz var. Bu yüzden korkuyorlar. Bu yüzden gelip Tunceli’nin dağlarındaki çiçeği akademik araştırma yaparak öğrenmek istiyorlar. Çünkü bunlar bizim diyecekler. Biz şimdi Yeniçağ’ı, Dörtdivan’ı Kıbrıscığı, Göynüğü bilmezsek bu toprakların gerçek sahiplerini tanımazsak, Kanuni Sultan Süleyman’ı bilmezsek ki Bolu’da valilik yapmıştır. Bu değerleri bilmezsek, hissetmezsek, anlamazsak bunları yeni nesillerimize anlatmazsak birileri yarın gelir buralar bizim der. Hayır, bu topraklar yüce Türk Milletinindir ve ebediyete kadar Türk milletinin kalmaya inşallah devam edecektir. Onun için bugün Kıbrıscık yarın başka ilçelerimiz teker teker taşıyla toprağıyla tanıyalım ve sahip çıkalım. İşte bu güzellikleri tanıtan üniversitemize ve Sayın Rektörümüz şahsında tüm akademisyenlerimiz ve öğrencilerimize özellikle teşekkür ediyorum. Aynı şekilde bu güzel programın hazırlanmasında emeği geçen Kıbrıscık Kaymakamımızı, Belediye Başkanımızı ve Kıbrıscıklı vatandaşlarımızı da tebrik ediyorum kutluyorum” dedi.

    Mirzaoğlu: “Kıbrıscık Kadın Türküleri ve Dansları, Dünyaya Örnek Olacak Sanatsal Yaratıcılığa Sahiptir”

    Açılışın ardından sempozyumun çağrılı konuşmacısı Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülay Mirzaoğlu, “Kıbrıscık Müzik Kültüründe Kadın Türküleri ve Dansları” konusunda ayrıntılı bir sunum yaptı.

    Kıbrıscık türkülerinin önemli bir özelliğinin sembolik anlatım yapısına sahip olmaları olduğunu kaydeden Prof. Dr. Mirzaoğlu, “Örneğin değirmen, türkülere damgasını vurmuş bir kültürel motiftir. Kıbrıscık türküsünden bir örnek vermek istiyorum: ‘Değirmenim bende/Döner kendi kendine/Kader gözün kör olsun/Düşemedim dengime’ gibi. Bu sembolik dil, tamamen kültürün dilidir. Türküde söylenen çok basit sözcükler var. Kıbrıscık türküleri de o kadar doğal ki, sanki herkes anlayacakmış gibi gelir, ama türküleri anlamak için ciddi araştırmalar yapmak gerekiyor.” dedi.

    Kıbrıscık müzik kültürü hakkında örnekler eşliğinde detaylı bilgiler veren Prof. Dr. Mirzaoğlu, özetle şunları kaydetti:

    “Kıbrıscık müzik kültürü içinde, uzun havaların pek yer tutmadığı, genellikle kırık havaların yoğunlukta olduğu görülür. Uzun hava kısımlarında karma ezgiler vardır, divanlar gibi. Kısmen içinde uzun hava barındırır ancak yaygın olmadığı bilinmektedir. Coşkulu ve devingen bir yapıya sahiptir. Özellikle Kıbrıscık kadın halk dansları ve bunlara eşlik eden halk türküleri söz konusu olduğunda bunu görüyoruz. Genellikle yöre türkülerinin, düzenli ritme sahip bir müzikal yapısı vardır. Burada Bolu’nun çok yönlü yapısını, İç Anadolu’nun müzikal niteliklerini kısmen görüyoruz. Karadeniz’in 7-8’lik ezgilerini de yine Bolu civarında görebiliyoruz. Bolu yöresine özgü oyunlar; karşılama, kaşıklı karşılama ki bu kaşıklı oyunlar, Kıbrıscık’a damgasını vurmuştur. Çok büyük bir müzikal tını, çok estetik tınılar ve danslar ortaya çıkarmıştır. Çeşitlilik, Anadolu’nun birçok yerinde olduğu gibi burada da var. Tabii ki Köroğlu havası da, Bolu yöresi için önemli bir yer tutar. En tipik çalgılara baktığımızda ise, bilindiği üzere bağlama, bütün Anadolu Türk kültüründe yaygındır. Davul-zurna, tulum, kemençe, mızıka… Kaval, dilsiz düdük, çoban kavalı…Bu yörede benim dikkatimi çeken en fazla, kaval oldu. Kavalın bu kadar yaygın oluşu, tek başına kaval ile müzik yapılışı, yine çobanlık kültüründen gelen bir izdüşüm, kültürel yansıma diye düşünüyorum. Kadın danslarına baktığımızda ise, türkü ve dans üretimi, Kıbrıscık’ta dikkat çekici bir düzeydedir. Bunların, dünyaya örnek olacak bir sanatsal yaratıcılığı olduğunu söyleyebiliriz. Kadın türkülerinin danslara eşlik etmesi, hayatın devingen yapısını göstermektedir. Çünkü türkü söylerken aynı zamanda bir işle meşguldür, yani bir günlük yaşam etkinliği içindedir. Bu yapı, dansa da yansıyor. Kıbrıscık türkülerini, diğer yörelere ait türküler ile birlikte dinlediğimizde, kendine özgü yapısını daha iyi anlayabiliyoruz. Kıbrıscık türküleri, geniş bir ses aralığına sahiptir aynı zamanda. Sıradan insanların bunları seslendirmesi de aynı zamanda hayranlık uyandıracak bir etkiye sahiptir. Kıbrıscık türkülerinin, Kıbrıscık günlük yaşam uğraşlarını yansıtması ve birbirine bağlı olarak söylenmesi de önemli bir ayrıntıdır.”

    Prof. Dr. Gülay Mirzaoğlu, sunumunda, Kıbrıscık türkülerinden ve danslarından örneklerin sunulduğu video filmlerde gösterdi. Ayrıca, Şerif Sarı tarafından derlenen ve Karacaören Köyünden Fatma Yerlikaya’nın söylediği Kıbrıscık türkülerinin yer aldığı belgesel film gösterildi.

    Açılış kapsamında, Hasan Fehmi Ayhan, Kıbrıscık üç kırmalı, horlatmalı kaval havalarından örnekler sundu. BAMER Halk Türküleri Ekibi ise, Kıbrıscık türküleri dinletisi sundular. Sempozyumun açılışı, plaket töreni ile sona erdi. Kıbrıscık Araştırmaları ve Halk Kültürü Sempozyumu, 2 Kasım Cumartesi günü akşamı Kıbrıscık’ta gerçekleştirilecek oturum, atölye çalışmaları ve etkinliklerin ardından sona erecek.

    Sempozyum açılış töreninin video linki:
    youtu.be/Sba2nBvWQzA

    Önceki İçerikKıbrıscık Araştırmaları ve Halk Kültürü Sempozyumu Canlı Yayın
    Sonraki İçerikBAİBÜ’de Çevre İmtihanı ve Tasarruf Konferansı