Rektör Alişarlı, Gerede MYO Destekli İş Sağlığı ve Güvenliği Toplantısına Katıldı

    Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi (BAİBÜ) Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alişarlı, Gerede Ticaret ve Sanayi Odası tarafından Gerede Meslek Yüksekokulu desteğiyle hazırlanan, Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği tarafından finanse edilen “Deri Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği İyi Uygulama Örneği” projesinin açılış toplantısına katıldı.

    Gerede’de deri üretimi yapılan iş yerlerinin, iş sağlığı ve güvenliği açısından uygun hale getirilmesini, deri sektöründe çalışanların eğitim düzeylerini ve çalışma alanlarının güvenliğini günümüzün modern şartlarına ulaştırarak, iş sağlığı ve güvenliği koşullarını iyileştirmeyi hedefleyen proje, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü tarafından İSG Hibe Bileşeni kapsamında sunulan 400 proje arasından seçilen 37 projeden biri oldu ve 170 bin Euro hibe almaya hak kazandı.

    18 ay sürecek proje kapsamında, Gerede’de deri imalat sektöründeki 1642 çalışan ve teknik personel, 127 işveren, BAİBÜ Gerede Meslek Yüksekokulu Deri Teknolojisi, Tekstil Teknolojisi ve Moda Tasarımı programlarında eğitim gören öğrenciler ve deri sektöründe çalışanların ve işverenlerin ailelerinin, İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda bilgilendirilmesi hedefler arasında yer alıyor.

    Toplantıya; BAİBÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alişarlı, Gerede Kaymakamı Cengiz Ayhan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Cafer Uzunkaya, Bolu İŞKUR İl Müdürü İsmail Yalçın, Bolu KOSGEB İl Müdürü Abdurrahman Usta, SGK İl Müdürü Mehmet Hanefi Taştan, Gerede Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ersin Kaşka, Gerede Meslek Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Ferudun Kaya, akademisyenler ve sanayiciler katıldı.

    Toplantının açılış konuşmasını yapan Gerede Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ersin Kaşka, konuşmasına Gerede ilçesi hakkında bilgi vererek başladı. “Gerede 25 bin nüfuslu, İstanbul ve Ankara arasında önemli bir lokasyonda bulunan bir ilçemiz. 2 organize sanayisi var. Türkiye’de çok az örneği olan Uygulamalı Bilimler Fakültemiz ve Meslek Yüksekokulumuz bulunmakta. Geçmişten bugüne İpek Yolu üzerinde, her daim ticaret ve sanayi ile haşır neşir olan bir ilçemiz. Bugün Türkiye’nin en önemli ürünlerinden birini üreten, katma değeri yüksek ürünler üreten bir potansiyele sahip. Yaklaşık 900 yıllık bir geçmişi olan, İbn Battuta ve Evliya Çelebi’nin seyahatnamelerinde de yer alan bir dericilik sektörümüz var. Türkiye’de 14 bölgede dericilik sektörü var, bunlardan biri de Gerede. Gerede’de sadece büyükbaş hayvan derisinden ayakkabılık, çantalık, kemerlik, cüzdanlık deri üretimi yapılıyor. Dolayısıyla yaklaşık 127 deri imalat fabrikası ile Türkiye’nin ayakkabılık deride yaklaşık yüzde 40 potansiyeline sahip. Bununla beraber yıllık 15 milyon adet kemer üretimimiz var. Karma Organize Sanayi Bölgemizde doluluk oranımız çok yüksek. 670 bin metrekarelik yeni bir genişleme alanımız var. 2 milyar nüfusa sahip İslam alemini de ilgilendiren Helal Sığır Jelatin Fabrikası kuruyoruz 2 tane. Bu tesislerin yaklaşık maliyeti 20 milyon Euro civarında ve dünyada bu tesislerden sadece 29 tane var. Cuma günü, Sanayi Bakanımız Mustafa Varank’ın katılımıyla fabrikalarımızdan biri açılıyor. İstihdam sayısı, 100-150 seviyelerinde, ekonomik katma değer olarak da çok yüksek ürünler üreten fabrikalar bunlar.” diye konuştu.

    “AB Standartlarında Deri Organize Sanayi Bölgemizi Kurduk.”

    Gerede deri sanayisinin bulunduğu yerde, hem işveren hem de işgören açısından iş sağlığı ve güvenliğinde bugüne kadar ciddi sorunlar yaşadıklarını kaydeden Kaşka, özetle “2000’li yılların başında yüzde 15 olan sigortalılık oranını, bugün yüzde 100’e çıkardık. Yaptığımız çalışmalar sonucunda, AB standartlarında Deri Organize Sanayi Bölgemiz kuruldu. Yaklaşık 22 fabrikamız üretime başladı. 60 fabrikamız, yapı ruhsatını aldı. Toplam 127 fabrika, 2 yıl içerisinde burada üretimlerine başlayacak. Son 2 yıldır, pandemiye rağmen, dünyadaki bütün ekonomik olumsuzluklara rağmen, sanayici, taşın altına elini koydu ve bugün geldiğimiz noktada, AB standartlarında çok ciddi fabrikalar yapılıyor, ben sanayicimizi ve yatırımcımızı tebrik etmek istiyorum. Yine iş sağlığı ve güvenliğinde, mevcut yerlerde sağlayamadığımız özellikleri bugün Deri OSB’de artık sağlayabiliyoruz.” dedi.

    Ersin Kaşka, kemer üretiminin yanında ekonomik katma değeri yüksek olan çanta-cüzdan üretimlerini de, Üniversite iş birliğinde Gerede’de hayata geçiren Rektör Prof. Dr. Mustafa Alişarlı’ya, Geredeli tüm sanayici ve tüccarlar adına teşekkür etti.

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Cafer Uzunkaya da, iş sağlığı ve güvenliğinin önemine işaret ettiği konuşmasında, “Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ortaklaşa yürüttüğü MİSKEP yani özellikle madencilik sektöründe iş sağlığı ve güvenliğinin geliştirilmesi, farkındalığının artırılması, eğitimlerin ve sektörün çalışma hayatına dair politikalarının sürdürülmesi için gerçekleşecek olan hibe projesi kapsamında, Türkiye’deki tüm kurum ve kuruluşların, üniversitelerin, STK’ların, Milli Eğitimin içerisinde bulunduğu bu projeler arasında ilk 37’ye girmiş olması son derece takdire şayan. Bu sürece katkı veren tüm tarafları tebrik ediyorum. Deri sektörüne yönelik önemli yatırımların bulunduğu ilçemizin, bu projede öncülük yapması son derece önemli ve anlamlı olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin tüm illerinde, bu projelerin açılış programlarına büyük ehemmiyet veriyoruz. Bu vesileyle, toplantıya katılan tüm dostlarımıza, Sayın Bakanımızın selam ve muhabbetlerini sunmak isterim.” dedi.

    “Ülkenin Büyümesi ve Kalkınması İçin, Ailenin ve Bireyin Mutluluğu İçin, İş Sağlığı ve Güvenliği Çalışma Hayatında Birinci Gündem Maddesi Olmalıdır.”

    Dünyadaki ve Türkiye’deki iş sağlığı ve güvenliği istatistikleri ve çalışmaları hakkında bilgi veren Uzunkaya, özetle şunları ifade etti:

    “Her yıl dünyada 2 milyon 780 bin insanı, yani Covid’den kaybettiğimizden daha fazla insanı, gerekli tedbirlerin alınmayışı sebebiyle, gerek iş kazaları ve gerek meslek hastalıkları sebebiyle kaybediyoruz. Özellikle meslek hastalıklarının yüzde 100 önlenmesi mümkün. Yine iş kazalarının da yüzde 98’inin önlenmesi mümkün. Bunun anlamı, dünya gerekli tedbirleri almış olursa, bugün bu kayıplardan bahsetmeyecektik. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bu noktadaki hassasiyetini artırarak, iş sağlığı ve güvenliği konusunda müstakil bir kanun çıkardı. 2012 yılında 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’yla çalışma hayatında devrim niteliğinde, AB ILO müktesebatına uygun çıkarılan kanun, buna bağlı yönetmelikler, diğer mevzuatlar ve rehberler oluşturularak, Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili ciddi bir süreç başlatıldı. İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili hususlarda, tüm milletimizin seferber olması gerekiyor çünkü bu konu, 84 milyonu ilgilendiriyor. Elbette böyle bir konuda başarılı olmak için, devleti yönetenlerle, sivil toplum örgütleriyle, ticaret sanayi odalarımızla, üniversitelerimizle, milli eğitimimizle iş birliği içinde olmak durumundayız. Özellikle üniversitelerimizle son dönemde sıkı iş birliğimizi arttırdık. İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili hem projeler kapsamında, hem de önlisans, lisans, yüksek lisans ve doktora programlarındaki öğrenciler ile tüm öğrencilerin bu konudaki hassasiyetlerinin artırılması yönünde çalışmalar yaptık. İşverenlerimizle yürüttüğümüz yoğun programlarda da şunu söylüyoruz: ‘İnsan hayatından önemli bir husus olmadığına göre, tüm toplantıların birinci gündem maddesi iş sağlığı ve güvenliği olmalıdır.’ Bugün 50 ve üzeri çalışanı olan kamu kurumlarımız, her ay düzenli bir şekilde İş Sağlığı ve Güvenliği Kurullarını toplamak zorunda. Yine risk planlarını, acil eylem planlarını yapmak,  çalışanlarına eğitim vermek, sağlık gözetimlerini yerine getirmek, gelişen risklere karşı tedbirlerini almak durumunda. Bu tedbirler, insanların hayatını kurtardığı gibi, aynı zamanda işi ve işvereni de kurtaran bir durumdur. Bugün çok cüzi tedbirlerle halledilebilecek hususlar, yarın can ve malların kaybına, iş yerlerinin tasfiyesine vesile olabilir. Ülkenin büyümesi ve kalkınması için, ailenin ve bireyin mutluluğu için, iş sağlığı ve güvenliği çalışma hayatında birinci gündem maddesi olmalıdır. İş sağlığı ve güvenliğini bir ülkede hakim kılabilmek için sadece kanunların, mevzuatların, yönetmeliklerin, teftişlerin olması yetmez; o toplumda iş sağlığı ve güvenliği kültürünün ve ikliminin hakim olması lazım. Bunun için STK’lara, Kamu Kurum Kuruluşlarımıza, Üniversitelerimize, Milli Eğitimimize, işverenlerimize büyük görevler düşmektedir. Bu proje, Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği ortamının oluşmasına katkı sağlayacaktır. Bu proje kapsamında gerek çalışanların, gerek işverenlerin, gerek işveren vekillerinin ve tüm paydaşların, sürecin içinde eğitimlere tabi tutulması, farkındalık çalışmalarının yapılması, iyi örneklerin paylaşılması ve etkinliklerin her biri, gerek ilçemizde gerek ülkemizde konunun ele alınmasına vesile olacaktır.”

    Rektör Alişarlı: “Covid-19’a Karşı Verilen Mücadele de Aslında İş Sağlığı ve Güvenliği Tedbirlerinden Biridir.”

    BAİBÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Alişarlı ise, konuşmasına  “Pandemi sürecinde birçok alışkanlıklarımızın ne kadar gereksiz olduğunu, gözardı ettiğimiz birçok alışkanlığımızın da ne kadar kıymetli olduğunu farkettik. İnşallah önümüzdeki süreçte, bu işten ders alıp önüne bakan, çalışma azmi daha yüksek, toplumla daha barışık, bir çalışma hayatını hep beraber kazanmış oluruz.” diyerek başladı.

    Pandemi sürecinde bir süreliğine yüz yüze eğitimlere ara verildiğini hatırlatan Rektör Alişarlı, “Bu süreçte öğrencilerimizle bir araya gelemedik. İnşallah yakın dönemde, aşı programıyla birlikte, bu tür toplantıların daha hareketli olmasını ve  aynı zamanda öğrencilerimizle de yüz yüze eğitime kavuşmayı hasretle bekliyoruz. Artık camdan değil, candan bir eğitimi arzuluyoruz. Eğer bu mücadelede başarılı olmasaydık, bugün burada olma şansımız da olmazdı. Bu da aslında kısmi olarak iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinden biridir. Çünkü bu da koruyucu bir önlemdir. Koruyucu tedbirleri ne kadar çok alır, ehemmiyet verirseniz salgınla da, diğer tüm ağır hastalıklarla da mücadeleniz kolay olur. O yüzden, güvenlik adına alınan tüm tedbirler, önlemler kıymetlidir. İş sağlığı ve güvenliğini sağladığınız zaman, o ortamda çalışan insanı da korumuş oluyorsunuz. Sadece bu önlemleri almak tabii ki yetmiyor, insanların da bunlara uyması gerekiyor. Bu noktada da, insanlara büyük görevler düşüyor. Kişisel hijyen ve bakımına, beslenmesine, giyimine önem vermesi gerekiyor. Tüm bunları yaptığınızda, diğer aldığınız tedbirler de bir mânâ ifade ediyor.” dedi.

    “Üniversitemiz, Proje Kapsamındaki Eğitim Süreçlerinde Büyük Katkı Sunacak.”

    İşçi sağlığı ve güvenliği kapsamında tedbir alınması gereken tehlikeleri fiziksel, kimyasal ve biyolojik tehlikeler olarak dile getiren Rektör Alişarlı, özetle “Kimyasal olanların bir kısmı, kanserojen etkiye sahiptir. Bir kısmı, alerjik etkiye sahiptir. Bir kısmı akut hastalıklar yapabilir. Biyolojik tehlikeler de keza öyle. Şu anda yaşadığımız bu viral etken, bir biyolojik tehlikedir. Bunun sonucunu yaşıyoruz şu an. Bu noktada alınacak tüm tedbirleri önceden görüp sağladığınızda, siz hastalıkla ilgili birçok önlemi de almış oluyorsunuz. Bu noktada iş yerinde güvenlikle ilgili alınacak tüm tedbirler, orada çalışan insanı korumaya yönelik tedbirlerdir; ama daha önemlisi bu insanın, o tedbirlere uymasıdır. Eğitimlerin en büyük kârı, kazancı da bu oluyor. Bütün bunlar, bu eğitimler sayesinde veriliyor. İnşallah bu projenin eğitim süreçlerinin katkısı da çok olacak. Bu noktada Recep Solak hocama teşekkür ediyorum. Hakikaten Gerede’de yüksekokulumuzun yüz akı. Üniversitemizde, meslek yüksekokulumuzdaki tüm projelerin altında imzasını, katkısını görüyoruz. Projenin ve eğitim programının hayırlı olmasını ve verimli geçmesini diliyorum.” ifadelerini kullandı.

    Gerede Kaymakamı Cengiz Ayhan ise, Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği tarafından finanse edilen hibe projesi kapsamında, Gerede Ticaret ve Sanayi Odası tarafından hazırlanan ve kabul edilen projede emeği geçenlere teşekkür etti, başarılar diledi.

    “Üretim Kadar, İstihdam Kadar İnsan Sağlığı ve Yaşamı da Önemlidir.”

    Gerede’nin dericilik sektöründe yüzyıllardır önemli birikimlere sahip olduğunu vurgulayan Ayhan, “Bunun sonucunda ilçemiz şu anda, Türkiye’deki deri üretiminde sayılı merkezlerden bir tanesidir. Ayrıca bir Organize Sanayi Bölgesi olması, ilçemiz adına çok önemli ve anlamlıdır. Son birkaç yıldır Organize Sanayi Bölgemiz açıldı ve burada çok daha modern teknikleri kullanarak deri üretimi yapılacak. Üretim kapasitemiz daha da artacak. Gerede’mizin Türkiye’de ilk sırada yerini alacağını umuyorum. Üretim kadar, istihdam kadar insan sağlığı ve yaşamı da çok önemlidir. Bir ülkenin gelişmişlik düzeyini görmek için, insanların o ülkede nasıl öldüğüne bakın derler. Umuyoruz, istihdamımızın arttığı doğrultuda işçi ölümleri azalır. Projenin, ilçemiz için, sektör için, çalışanlarımız için hayırlı olmasını temenni ediyorum.” dedi.

    Projenin Tanıtım Sunumu Yapıldı

    Açılış konuşmalarının ardından projenin tanıtım sunumu, Gerede Meslek Yüksekokulu Deri Teknolojisi Öğretim Görevlisi Recep Soluk tarafından yapıldı. Soluk, özetle “Gerede Ticaret ve Sanayi Odası ile birlikte projeyi hazırladığımız zaman proje toplantıları için Ankara’ya gittik. Burada 400 proje içinden seçilen 37 proje arasında yer aldık. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın hedefi, iş yerlerindeki iş güvenliği ve sağlığını iyileştirmek; işverenlerin de hedefi, daha iyi ve daha çalışılabilir iş yaşamı oluşturmak. Aramızda İstanbul Teknik Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Koç Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi ve Necmettin Erbakan Üniversitesi’nden katılımcılar var, onlara da geldikleri için teşekkür ediyorum. İşçi Sağlığı ve Güvenliği projesinin kapsamı, iş yeri güvenliğini, çalışan güvenliğini ve çevre güvenliğini sağlamaktır. Dünyada bu işin organizasyonunu yapan UNIDO kurumu var. Faaliyetler, bu kurum şemsiyesi altında yürütülmektedir. Projenin ilk temel hedefi, işgören mutluluğudur. Yani ilk önce çalışanların mutluluğu hedeflenmiştir. İkinci hedefin işveren kârlılığı olması gerekiyor. Bu benim önemsediğim bir durum. Yani, işçilerin işten çocuklarına sağlam dönmelerini sağlamak, işverenlerin ahlaki görevleri ve etik sorumluluğundadır. Projenin ekonomiye katkısı, genel olarak iş güvenliği mevzuatı, iş güvenliğinde yapılması gereken işlemlerin işverene pahalıya mal olduğu düşünülüyor ancak bütün harcamalar aslında işçilerin, işverenlerin ve iş yerlerinin iyileştirilmesi için yapılan harcamalardır. Ayrıca işçi sağlığı ve güvenliğinin önemsenmesi, işçinin moral ve motivasyonunu artırmasını sağlıyor. İşçinin üretkenliğini artırıyor ve uzun vadede iş yerinin kârlılığını sağlıyor.

    “İşçi Sağlığı Ve Güvenliği İçin Harcanan Para Yük Değil, İşveren İçin Kârdır”

    İş yerinin maliyetlerine etkisine baktığımızda şunları görüyoruz: Kısa dönemde işverene yük olarak görülen işçi sağlığı ve güvenliği, uzun vadede işverene kârlılık sağlayan bir durumdur. İşçinin sağlığını kaybetmesi, iş koşullarının kötü olmasından dolayı tazminatlar, tedavi masrafları hem işveren hem devlete dolaylı bir maliyet olarak ortaya çıkmaktadır. Şirketin kurumsal güvenliğini ve marka değerini de artırıyor. İş güvenliğinin iyileştirilmesi ile birlikte sektörün imajı da düzelecektir. Projenin 18 aylık bir süresi var, projeye 1 Şubat itibariyle başladık. Özel hedefleri arasında, toplumda işçi sağlığı ve güvenliği konusunda işveren ve çalışanlara bilgilendirici eğitimler yer almaktadır.” ifadelerini kullandı.

    Önceki İçerikTaziye Mesajı (Prof. Dr. Dolunay Akgül Barış’ın, Dr. Öğrt. Üyesi Eylem Akgül Yalçın’ın Annelerinin Vefatı..)
    Sonraki İçerikBAİBÜ, Nature Index’te Son 4 Yıldaki Yükselişini Sürdürdü