Hz. Mevlânâ, Şeb-i Arûs’un 744’üncü Yılında AİBÜ’de Anıldı

    Abant İzzet Baysal Üniversitesi (AİBÜ) Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü 3’üncü sınıf öğrencileri, Hz. Mevlânâ’nın deyişiyle Şeb-i Arûs’un yani vuslata erişinin 744’üncü yılı dolayısıyla İzzet Baysal Kültür Merkezi’nde panel düzenlediler.

    Panelin açılış konuşmasını yapan Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Abdullah Durakoğlu, Mevlânâ düşüncesinin, özellikle batıda ortaya çıkmış felsefe ve düşünce akımlarıyla olan farklılıklarını irdeledi. Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erol Öztürk ise, Mevlânâ’nın dönemin diğer âlimleriyle birlikte Konya’da adeta bir reform hareketi olarak ‘bir gönül hareketi, canlanma ve yenilenme hareketi’ başlattığına dikkati çekerek, “İşte bu hareket, Mevlevilik düşüncesidir. Mevlânâ’nın fikirleri ve gönül dünyası olarak karşımıza çıkar.” dedi.

    “Hz. Mevlânâ’nın Meşhur Çağrısı, Tövbe Kapısını Gösterir.”

    “Hz. Mevlânâ’yı üstün kılan, O’nu bütün insanların sevgilisi haline getiren temel şeyler nelerdir?” sorusuna yanıt arayan Prof. Dr. Öztürk, özetle sözlerine şöyle devam etti:

    “Mevlânâ, düşüncesini edep temeli üzerine kurmuş bir İslâm âlimidir, bir velidir. Hz. Mevlânâ, şair midir? Hayır, çünkü kendisi de şair olmadığını söylüyor. Bugün batılıların düşündüğü gibi bir hümanist olmadığını da biliyoruz. Yani, batıdaki hümanizm anlayışı Hz. Mevlânâ’daki insan sevgisiyle kesinlikle aynı değildir. Hz. Mevlânâ, insanı, Allah için, Allah emrettiği için sever ve her şeye rağmen sevmez. Meşhur çağrısında, ‘Gel, ne olursan ol, gel’ sözü aslında ‘Tövbeye gel’ anlamındadır. ‘Ne olursan ol, bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir’ diyerek insanlara tövbe kapısını gösterir. Hz. Mevlânâ, dinde reform yapan bir reformist değildir. O, din anlayışını ve kendisini şu şekilde tanımlıyor: ‘Ben sağ olduğum müddetçe Kur’an’ın kölesiyim, Hz. Muhammed (SAV)in yolunun toprağıyım. Eğer benim sözlerimden bundan başka bir mana çıkarır ve anlatırlarsa, ben başka türlü anlatandan da, o sözlerinden de usanmışım’ diyerek kendini tanımlamıştır. Yani özetle, kendisini Hz. Muhammed’in yolunun yolcusu ve Kur’an’ın bendesi saymıştır.”

    Açılış konuşmalarının ardından Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü 3’üncü sınıf öğrencileri Tuğçe Perçin, Seher Battal ve Beyza Genç, Hz. Mevlânâ’nın yaşamı ve eğitim hayatı ile dünya görüşünü ayrıntılarıyla ele aldılar.

    Panelde, Mevlânâ’nın kadına bakışını irdeleyen Beyza Genç, özetle “İnsanları iyi kötü, zengin fakir diye ayırmayan Mevlânâ, kadın erkek diye de ayırmamıştır. Hepimizin bildiği bir gerçek vardır ki, İslamiyet’te kadın değerlidir. Hz. Mevlânâ’nın her konuda olduğu gibi kadın mevzusunda da görüşü tam İslâmî bir görüştür. Mevlânâ hem kadının ulvi yönlerini düşünmüş ve kadını yüceltmiş, hem de kadının beşeri zaaflarını, ihtiraslarını ve temayüllerini çok realist ifadelerle tasvir etmiştir. Mesnevi’de bulunan hikayeler, kadını küçük düşürmek için değil, kadının tabiatını ve temayülünü belirtmek için söylenmiştir. Çünkü kadın, hislerine hakim olduğu ve nefsani arzularını yendiği zaman Hak yolunda erkekleri geçer ve hakikate erkeklerden daha çabuk ulaşır.” ifadelerini kullandı.

    Panel, öğrencilere katılım ve teşekkür belgelerinin takdim edilmesinin ardından sona erdi.

    Önceki İçerikŞehidimiz Fatih Kalu Anısına Düzenlenen Voleybol Turnuvası Sona Erdi
    Sonraki İçerikİBUMED’den Rektör Alişarlı’ya Ziyaret